Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

saklamak

  • 101 aufbewahren

    auf|bewahren*
    vt saklamak; (Wertsachen \aufbewahren) emaneten saklamak;
    sein Gepäck \aufbewahren lassen bagajını emanet bırakmak;
    jds Dokumente \aufbewahren birinin belgelerini saklamak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > aufbewahren

  • 102 dipfriz

    1. براد [بَرَّاد]
    Anlamı: yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı
    2. ثلاجة [ثَلَّاجَة]
    Anlamı: yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı
    3. مثلجة [مَثْلَجَة]
    Anlamı: yiyecekleri çok düşük ısılarda dondurarak uzun süre saklamak için kullanılan buzdolabı

    Türkçe-Arapça Sözlük > dipfriz

  • 103 cacher

    Dictionnaire Français-Turc > cacher

  • 104 таить

    dışa vurmamak,
    saklamak; saklı olmak
    * * *
    1) dışa vurmamak; saklamak

    таи́ть зло́бу — kinini dışa vurmamak

    э́то таи́т в себе́ опа́сность — bunda bir tehlike saklıdır

    Русско-турецкий словарь > таить

  • 105 убирать

    kaldırmak; toplamak; saklamak; atmak; süslemek,
    donatmak
    * * *
    несов.; сов. - убра́ть
    1) kaldırmak; toplamak

    убира́ть со стола́ — sofrayı toplamak / kaldırmak

    убери́те отсю́да э́тот шкаф — bu dolabı kaldırın buradan

    2) kaldırmak; çekmek

    урожа́й у́бран — ürün kaldırıldı / kalktı

    убира́ть хлеб (с по́ля) — ekini tarladan çekmek

    огоро́д они́ уже́ убра́ли — bostanı bozdular artık

    3) (поместить куда-л.) kaldırmak; saklamak

    ты э́ти де́ньги убери́ — bu parayı sakla sen

    куда́ бы нам убра́ть кни́ги? — kitapları nereye kaldırsak?

    4) (исключать, изымать) çıkarmak; kaldırmak; atmak

    с э́той рабо́ты его́ убра́ли — onu bu işten attılar

    убира́ть ко́мнату — odayı toplamak

    убира́ть в до́ме / в помеще́нии — ortalığı toplamak

    раз в неде́лю она́ хо́дит к ним убира́ть (в до́ме) — kadın / kız onlara haftada bir ortalık işine gider

    6) ( украшать) süslemek, donatmak
    7) ( убивать) temizlemek
    8) прост. ( съедать) temizlemek, yuvarlamak

    Русско-турецкий словарь > убирать

  • 106 хлопать

    çırpmak; şaklamak; şamarlamak
    * * *
    несов.; сов. - хло́пнуть, однокр., похло́пать
    1) çarpmak; çırpmak; şaklamak

    хло́пать в ладо́ши — el çırpmak, avuçlarını birbirine vurmak; alkışlamak, alkış tutmak ( аплодировать)

    хло́пать кры́льями — kanat çırpmak

    хло́пнуть бичо́м — kamçıyı şaklatmak

    хло́пать дверьми́ — kapıları çarparak kapamak

    не хло́пай две́рью! — kapıyı çarpma!

    хло́пнула дверь — kapı çat diye kapandı

    где-то хло́пнул вы́стрел — bir yerden pat diye silah sesi geldi

    2) vurmak; şamarlamak; okşamak

    хло́пать себя́ по коле́ням — dizlerine pat pat vurmak

    он дру́жески хло́пнул меня́ по плечу́ — omuzuma dostça bir şaplak indirdi

    он похло́пал ло́шадь по ше́е — atın boynunu şamarladı

    я похло́пал его́ по щеке́ — yanağını okşadım

    ••

    хло́пать уша́ми — прост. koyun kaval dinler gibi dinlemek

    Русско-турецкий словарь > хлопать

  • 107 saklamaa

    [T saklamak, Az saxlamaq, Tk saklamak, from OT *saq]: to keep, to hide

    A Concise Gagauz Dictionary with etymologies and Turkish, Azerbaijani and Turkmen cognates > saklamaa

  • 108 conceal

    v. gizlemek, saklamak; örtbas etmek, örtmek
    * * *
    gizle
    * * *
    [kən'si:l]
    (to hide or keep secret: He concealed his disappointment from his friends.) gizlemek, saklamak

    English-Turkish dictionary > conceal

  • 109 hide

    n. deri, cilt, post, ortaçağ arazi ölçü birimi
    ————————
    v. saklamak, gizlemek, saklı tutmak, saklanmak, derisini yüzmek, dayak atmak, dövmek, pataklamak
    * * *
    1. gizle 2. sakla
    * * *
    I 1. past tense - hid; verb
    (to put (a person, thing etc) in a place where it cannot be seen or easily found: I'll hide the children's presents; You hide, and I'll come and look for you; She hid from her father; He tries to hide his feelings.) saklamak, gizlemek
    2. noun
    (a small concealed hut etc from which birds etc can be watched, photographed etc.) saklama, gizleme
    - hide-and-seek
    - hide-out
    II noun
    (the skin of an animal: He makes coats out of animal hides; cow-hide.) post, hayvan derisi

    English-Turkish dictionary > hide

  • 110 hold back

    tutmak, zaptetmek, durdurmak, saklamak, söylememek, çekinmek, tedbirli olmak, kendini tutmak
    * * *
    tut
    * * *
    1) (to refuse to tell someone (something): The police were convinced the man was holding something back.) saklamak, gizlemek
    2) (to prevent from happening, being seen etc, with an effort: The little girl succeeded in holding back her tears.) engellemek, tutmak
    3) (to prevent from making progress: I meant to finish cleaning the house but the children have held me back all morning.) engel olmak, tutmak

    English-Turkish dictionary > hold back

  • 111 keep a secret

    sır tutmak, sır saklamak
    * * *
    (not to tell (something secret) to anyone else: You can't trust her to keep a secret.) sır saklamak, kimseye söylememek

    English-Turkish dictionary > keep a secret

  • 112 secrete

    v. salgılamak, gizlemek, saklamak
    * * *
    gizle
    * * *
    [si'kri:t]
    1) ((of a gland or similar organ of the body) to separate (a fluid) from the blood, store it, and give it out: The liver secretes bile.) salgılamak
    2) (to hide: He secreted the money under his mattress.) saklamak

    English-Turkish dictionary > secrete

  • 113 store

    n. dükkân, mağaza, depo, ambar, bellek, hafıza, stok, mevcut, bolluk, hazine
    ————————
    v. yüklemek, depolamak, doldurmak, hafızaya almak, akılda tutmak, içermek, ardiyeye koymak
    * * *
    1. depola 2. depola (v.) 3. dükkan (n.)
    * * *
    [sto:] 1. noun
    1) (a supply of eg goods from which things are taken when required: They took a store of dried and canned food on the expedition; The quartermaster is the officer in charge of stores.) stok
    2) (a (large) collected amount or quantity: He has a store of interesting facts in his head.) sayı, miktar
    3) (a place where a supply of goods etc is kept; a storehouse or storeroom: It's in the store(s).) ambar, depo
    4) (a shop: The post office here is also the village store; a department store.) mağaza, dükkân
    2. verb
    1) (to put into a place for keeping: We stored our furniture in the attic while the tenants used our house.) saklamak, tutmak
    2) (to stock (a place etc) with goods etc: The museum is stored with interesting exhibits.) depo etmek, saklamak
    - storehouse, storeroom
    - in store
    - set great store by
    - set store by
    - store up

    English-Turkish dictionary > store

  • 114 stow away

    yerine kaldırmak, saklamak, gemide saklanmak, kaçak olarak binmek
    * * *
    kaçak yolculuk yap
    * * *
    1) (to hide oneself on a ship, aircraft etc before its departure, in order to travel on it without paying the fare: He stowed away on a cargo ship for New York.) kaçak binmek
    2) (to put or pack in a (secret) place until required: My jewellery is safely stowed away in the bank.) saklamak

    English-Turkish dictionary > stow away

  • 115 stash

    v. saklamak, iyi bir yere saklamak, güvenli bir yere gizlemek, son vermek
    * * *
    emin yere gizle

    English-Turkish dictionary > stash

  • 116 behalten

    behalten*
    irr vt
    1) ( nicht wegwerfen) (elinde) tutmak, saklamak
    2) ( Glanz, gute Laune, Wert) korumak; ( Geheimnis) saklamak, tutmak;
    die Nerven \behalten sinirlerine hâkim olmak
    3) ( sich merken) akılda tutmak, hatırında tutmak;
    im Auge \behalten göz önünde tutmak [o bulundurmak]
    4) ( nicht abgeben) tutmak, alıkoymak, vermemek; ( Hut) çıkarmamak;
    der Kranke kann nichts bei sich \behalten hasta yanında hiçbir şey tutamaz [o bulunduramaz]
    etw für sich \behalten bir şeyi başkasına söylememek;
    \behalten Sie ( doch) Platz! kalkmayınız!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > behalten

  • 117 geheim

    geheim [gə'haım] adj
    gizli; ( vertraulich) gizli, mahrem;
    etw \geheim halten bir şeyi gizli tutmak, bir şeyi saklamak;
    etw vor jdm \geheim halten bir şeyi birinden gizli tutmak, bir şeyi birinden saklamak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > geheim

  • 118 lagern

    lagern ['la:gɐn]
    I vi
    1) ( kampieren) kamp yapmak
    2) ( Waren) depoda bulunmak, ambarda saklanmak; ( Esswaren) saklanmak; ( Wein) yıllanmak
    3) ( vorkommen) bulunmak
    4) tech durmak
    II vt
    1) (aufbewahren: Waren) depolamak, depoya koymak, ambara koymak; ( Esswaren) saklamak;
    kühl \lagern soğuk bir yerde saklamak
    2) ( legen) koymak;
    das Bein hoch \lagern bacağını yüksek bir yere koyarak tutmak;
    dieser Fall ist anders gelagert bu olay diğerlerinden farklıdır

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > lagern

  • 119 verbergen

    verbergen*
    irr
    I vt
    1) ( verstecken) saklamak ( vor -den)
    2) ( verheimlichen) saklamak, gizlemek, gizli tutmak;
    ich habe nichts zu \verbergen gizleyecek bir şeyim yok
    II vr
    sich \verbergen saklanmak, gizlenmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > verbergen

  • 120 verhehlen

    verhehlen* [fɛɐ'he:lən]
    vt ( geh) gizlemek, saklamak;
    jdm etw \verhehlen birinden bir şeyi gizlemek [o saklamak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > verhehlen

См. также в других словарях:

  • saklamak — i 1) Elinde bulundurmak, tutmak Okul kitaplarımı saklıyorum. 2) i, de Kaybolmaması, görünmemesi için gizli bir yere koymak Paralarını kasada saklıyor. 3) Görünmesine engel olmak, ortalıkta bulundurmamak 4) i, de Bozulmadan doğal durumları ile… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şaklamak — nsz Şak diye ses çıkarmak Yağız atlar kişnedi, meşin kırbaç şakladı / Bir dakika araba yerinde durakladı. F. N. Çamlıbel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şaklamak — uçuklama, patlamak …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • sır tutmak (veya saklamak) — bir sırrı açığa vurmamak, başkasına söylememek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gözü gibi sakınmak (veya saklamak veya esirgemek) — (bir şeyi) bir şeye aşırı ilgi göstermek, önemle bakıp korumak Doğru, hakları vardı, koskoca sandalıyla da beraber gömemezdiler ama çok sevdiği, gözü gibi esirgediği ağlarıyla gömebilirlerdi. S. F. Abasıyanık …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • HIRS — Saklamak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MUHAREZE — Saklamak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • bir köşeye koymak — saklamak, biriktirmek Yıllardan beri dişinden tırnağından artırdığı, çoluk çocuğunun nafakasından kestiği parayı günün birinde, ben de bu zilletten kurtulurum umuduyla bir köşeye koymuştu. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • toktamak — saklamak, bekletmek, ala komak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • baturmak — saklamak; batırmak; bağlatnnak II, 73; II I, 192 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • berklemek — saklamak, hapsetmek III, 445, 446bkz: beklemek …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»