Перевод: с турецкого на арабский

с арабского на турецкий

sıkıntı

  • 1 sıkıntı

    انزعاج
    انضغاط
    توتر

    Türkçe-Arapça Sözlük > sıkıntı

  • 2 sıkıntı

    1. انزعاج [اِنْزِعاج]
    2. انضغاط [اِنْضِغَاط]
    3. توتر [تَوَتُّر]

    Türkçe-Arapça Sözlük > sıkıntı

  • 3 musibet

    1. إصابة [إِصَابَة]
    2. بائقة [بائِقَة]
    3. باقعة [باقِعَة]
    4. بلاء [بَلَاء]
    5. بلوى [بَلْوَى]
    6. بلية [بَلِيَّة]
    7. جائحة [جائِحَة]
    8. حادث [حادِث]
    9. حادثة [حادِثَة]
    10. حازب [حازِب]
    11. حاقة [حاقَّة]
    12. حدث [حدث]
    13. حين [حَيْن]
    14. رزء [رُزْء]
    15. رزية [رَزِيَّة]
    16. طارقة [طارِقَة]
    17. طامة [طامَّة]
    18. عادية [عادِيَة]
    19. عظيمة [عَظِيمَة]
    20. غائلة [غائِلَة]
    21. غاشية [غاشِيَة]
    22. فاجعة [فاجِعَة]
    23. فادحة [فادِحَة]
    24. فجيعة [فَجِيعة]
    25. قارعة [قارِعَة]
    26. كارثة [كارِثَة]
    27. كريهة [كَرِيهَة]
    28. لمة [لَمَّة]
    29. مأساة [مَأْساة]
    30. محنة [مِحْنَة]
    31. مصاب [مُصَابٌ]
    32. مصيبة [مُصِيبة]
    33. مكروه [مَكْرُوه]
    34. مكروهة [مَكْرُوهَة]
    35. ملمة [مُلِمَّة]
    36. نائبة [نائِبَة]
    37. نازلة [نازِلَة]
    38. ناقرة [ناقِرَة]
    39. نكب [نَكْب]
    40. نكبة [نَكْبَة]
    41. نوبة [نُوبَة]
    42. ويلة [وَيْلَة]

    Türkçe-Arapça Sözlük > musibet

  • 4 azap

    1. أزمة [أَزْمَة]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    2. أسى [أَسَى]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    3. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    4. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    5. امتعاض [اِمْتِعاض]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    6. بأس [بَأْس]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    7. بؤس [بُؤْس]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    8. بأساء [بَأْساء]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    9. تألم [تَأَلُّم]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    10. تأوه [تَأَوُّه]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    11. تجهم [تَجَهُّم]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    12. ترح [تَرَح]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    13. تفجع [تَفَجُّع]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    14. تقطيب [تَقْطِيب]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    15. جزع [جَزَع]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    16. جهامة [جَهَامَة]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    17. حزن [حَزَن]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    18. حزن [حُزْن]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    19. زحار [زُحَار]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    20. شجب [شَجَب]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    21. شجن [شَجَن]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    22. شجو [شَجْو]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    23. عبوس [عُبُوس]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    24. عذاب [عَذَاب]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    25. غصة [غُصَّة]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    26. غم [غَمّ]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    27. غمة [غُمَّة]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    28. قلق [قَلَق]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    29. كآبة [كَآبَة]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    30. كأداء [كَأْداء]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    31. كرب [كَرْب]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    32. لأواء [لَأْواء]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    33. مض [مَضّ]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    34. مضض [مَضَض]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı
    35. هم [هَمّ]
    Anlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı

    Türkçe-Arapça Sözlük > azap

  • 5 gaile

    1. أسى [أَسَى]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    2. ألم [أَلَم]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    3. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    4. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    5. بأس [بَأْس]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    6. بؤس [بُؤْس]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    7. بأساء [بَأْساء]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    8. بث [بَثّ]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    9. تجهم [تَجَهُّم]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    10. ترح [تَرَح]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    11. تقطيب [تَقْطِيب]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    12. توجع [تَوَجُّع]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    13. جهامة [جَهَامَة]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    14. حزن [حَزَن]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    15. حزن [حُزْن]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    16. شجب [شَجَب]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    17. شجن [شَجَن]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    18. شجو [شَجْو]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    19. عبوس [عُبُوس]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    20. عذاب [عَذَاب]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    21. غصة [غُصَّة]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    22. غم [غَمّ]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    23. غمة [غُمَّة]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    24. كآبة [كَآبَة]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    25. كأداء [كَأْداء]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    26. كرب [كَرْب]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    27. كربة [كُرْبَة]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    28. مبرح [مُبَرِّح]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    29. مشكلة [مُشْكِلَة]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    30. مض [مَضّ]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    31. مضض [مَضَض]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    32. هم [هَمّ]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü
    33. وجع [وَجَع]
    Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü

    Türkçe-Arapça Sözlük > gaile

  • 6 mihnet

    1. بائقة [بائِقَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    2. باقعة [باقِعَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    3. بلاء [بَلَاء]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    4. بلوى [بَلْوَى]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    5. بلية [بَلِيَّة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    6. جائحة [جائِحَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    7. حادثة [حادِثَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    8. حازب [حازِب]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    9. حدث [حدث]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    10. حين [حَيْن]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    11. داهية [داهِيَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    12. ضربة [ضَرْبَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    13. طارقة [طارِقَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    14. طامة [طامَّة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    15. عظيمة [عَظِيمَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    16. غائلة [غائِلَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    17. غاشية [غاشِيَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    18. فاجعة [فاجِعَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    19. فادحة [فادِحَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    20. كارثة [كارِثَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    21. كريهة [كَرِيهَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    22. محنة [مِحْنَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    23. مصاب [مُصَابٌ]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    24. مكروه [مَكْرُوه]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    25. مكروهة [مَكْرُوهَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    26. ملمة [مُلِمَّة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    27. نكبة [نَكْبَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü
    28. ويلة [وَيْلَة]
    Anlamı: sıkıntı, üzüntü

    Türkçe-Arapça Sözlük > mihnet

  • 7 ezgi

    1. أسى [أَسَى]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    2. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    3. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    4. بؤس [بُؤْس]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    5. بأساء [بَأْساء]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    6. بث [بَثّ]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    7. تجهم [تَجَهُّم]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    8. ترح [تَرَح]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    9. تقطيب [تَقْطِيب]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    10. جزع [جَزَع]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    11. جهامة [جَهَامَة]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    12. حزن [حَزَن]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    13. حزن [حُزْن]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    14. شجب [شَجَب]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    15. شجن [شَجَن]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    16. شجو [شَجْو]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    17. عبوس [عُبُوس]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    18. غصة [غُصَّة]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    19. غم [غَمّ]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    20. غمة [غُمَّة]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    21. كآبة [كَآبَة]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    22. كأداء [كَأْداء]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    23. كرب [كَرْب]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    24. كربة [كُرْبَة]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    25. لأواء [لَأْواء]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı
    26. هم [هَمّ]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı

    Türkçe-Arapça Sözlük > ezgi

  • 8 zahmet

    1. إجهاد [إِجْهاد]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    2. إرهاق [إِرْهاق]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    3. إعياء [إِعْياء]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    4. أود [أَوَد]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    5. تعب [تَعَب]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    6. تعب [تَعِبَ]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    7. تعنى [تَعَنَّى]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    8. حسر [حَسَر]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    9. حسر [حَسَرَ]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    10. حسر [حَسِرَ]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    11. عي [عِيّ]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    12. كدح [كَدَحَ]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    13. كدح [كَدْح]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    14. كلالة [كَلَالَة]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    15. كل [كَلَّ]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    16. لغوب [لُغُوب]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    17. مشقة [مَشَقَّة]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    18. معسرة [مَعْسَرَة]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    19. منصبة [مَنْصَبَة]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    20. نصب [نَصَب]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    21. نهكة [نَهْكَة]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    22. وعثاء [وَعْثاء]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    23. عناء [عَنَاء]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet
    24. عياء [عَيَاء]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet

    Türkçe-Arapça Sözlük > zahmet

  • 9 acısız

    1. باش [باشّ]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    2. بش [بَشّ]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    3. بشوش [بشوش]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    4. بهج [بَهِج]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    5. بهيج [بَهِيج]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    6. جذل [جَذِل]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    7. جذلان [جَذْلَان]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    8. حلو [حُلْو]
    9. زاهر [زاهِر]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    10. سعيد [سعِيد]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    11. طرب [طَرِب]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    12. فرح [فَرِح]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    13. فرحان [فَرْحان]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    14. مبتهج [مُبْتَهِج]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    15. مبسوط [مَبْسُوط]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    16. متهلل [مُتَهَلِّل]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    17. محبور [مَحْبُور]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    18. مرتاح [مُرْتاح]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    19. مسرور [مَسْرُور]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    20. مسعود [مَسْعُود]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    21. مغبوط [مَغْبُوط]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    22. مغتبط [مُغْتَبِط]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz
    23. منبسط [مُنبَسِط]
    Anlamı: üzüntü, sıkıntı olmayan, kedersiz

    Türkçe-Arapça Sözlük > acısız

  • 10 ezinç

    1. أذى [أَذًى]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    2. أذية [أَذِيَّة]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    3. أسى [أَسَى]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    4. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    5. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    6. امتعاض [اِمْتِعاض]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    7. بأس [بَأْس]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    8. بث [بَثّ]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    9. برحاء [بُرَحَاء]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    10. تألم [تَأَلُّم]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    11. تأوه [تَأَوُّه]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    12. تفجع [تَفَجُّع]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    13. توجع [تَوَجُّع]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    14. زحار [زُحَار]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    15. ضر [ضُرّ]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    16. ضرر [ضَرَر]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    17. ضير [ضَيْر]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    18. عذاب [عَذَاب]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    19. غمرة [غَمْرَة]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    20. كرب [كَرْب]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    21. كربة [كُرْبَة]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    22. مضض [مَضَض]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap
    23. عنت [عَنَت]
    Anlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap

    Türkçe-Arapça Sözlük > ezinç

  • 11 eziyet

    1. أذى [أَذًى]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    2. أذية [أَذِيَّة]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    3. أسى [أَسَى]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    4. أضرار [أَضْرار]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    5. أليم [أَلِيم]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    6. إيذاء [إِيذاء]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    7. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    8. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    9. بأس [بَأْس]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    10. بث [بَثّ]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    11. توجع [تَوَجُّع]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    12. ضرار [ضِرَار]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    13. ضر [ضَرّ]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    14. ضر [ضُرّ]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    15. ضرر [ضَرَر]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    16. ضير [ضَيْر]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    17. عذاب [عَذَاب]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    18. كرب [كَرْب]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    19. كربة [كُرْبَة]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    20. مؤلم [مُؤْلِم]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    21. مض [مَضّ]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    22. مضض [مَضَض]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü
    23. وجع [وَجَع]
    Anlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü

    Türkçe-Arapça Sözlük > eziyet

  • 12 üzgü

    1. أسى [أَسَى]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    2. ألم [أَلَّمَ]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    3. ألم [أَلَم]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    4. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    5. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    6. بؤس [بُؤْس]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    7. بث [بَثّ]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    8. تجهم [تَجَهُّم]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    9. ترح [تَرَح]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    10. حزن [حَزَن]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    11. حزن [حُزْن]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    12. شجب [شَجَب]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    13. شجن [شَجَن]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    14. شجو [شَجْو]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    15. غصة [غُصَّة]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    16. غم [غَمّ]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    17. غمة [غُمَّة]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    18. كآبة [كَآبَة]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    19. كأداء [كَأْداء]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    20. كرب [كَرْب]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    21. كربة [كُرْبَة]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı
    22. هم [هَمّ]
    Anlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı

    Türkçe-Arapça Sözlük > üzgü

  • 13 ezinti

    1. ارتياع [اِرْتِيَاع]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    2. بأس [بَأْس]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    3. تخوف [تَخَوُّف]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    4. خشية [خَشْيَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    5. خوف [خَوْف]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    6. خيفة [خِيفَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    7. ذعر [ذُعْر]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    8. رعب [رُعْب]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    9. رهبة [رَهْبَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    10. روع [رَوْع]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    11. روعة [رَوْعَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    12. فرق [فَرَق]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    13. فزع [فَزَع]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    14. مخافة [مَخَافَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    15. مهابة [مَهَابَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    16. هيبة [هَيْبَة]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı
    17. وجل [وَجَل]
    Anlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı

    Türkçe-Arapça Sözlük > ezinti

  • 14 zor

    1. إجبار [إِجْبار]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    2. إرغام [إرْغام]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    3. إكراه [إِكْراه]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    4. إلزام [إِلْزام]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    5. استحالة [اِسْتِحَالَة]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
    6. اضطرار [اِضْطِرار]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    7. امتناع [اِمْتِناع]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
    8. تمنع [تَمَنُّع]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
    9. جبر [جَبْر]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    10. دفع [دَفْع]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    11. شاق [شاقّ]
    12. صعب [صَعْب]
    13. عسر [عَسِر]
    14. عسر [عُسُر]
    Anlamı: sıkıntı, güçlük, rahatsızlık
    15. عسير [عَسِير]
    16. عصيب [عَصِيب]
    17. غصب [غَصْب]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    18. قسر [قَسْر]
    Anlamı: güçlükle, zorla
    19. قسر [قَسْر]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    20. قهر [قَهْر]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    21. متعب [مُتْعِب]
    22. متعذر [مُتَعَذِّر]
    23. متعسر [مُتَعَسِّر]
    24. مجهد [مُجْهِد]
    25. مستصعب [مُسْتَصْعَب]
    26. معقد [مُعَقَّد]
    27. نكير [نَكِير]
    28. عنت [عَنَت]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    29. عنوة [عَنْوَة]
    Anlamı: yüküm, zorunluluk, mecburiyet
    30. عويص [عَوِيص]

    Türkçe-Arapça Sözlük > zor

  • 15 kasvet

    1. أسى [أَسَى]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    2. ابتئاس [اِبْتِئاس]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    3. اكتئاب [اِكْتِئاب]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    4. جزع [جَزَع]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    5. حزن [حَزَن]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    6. حزن [حُزْن]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    7. شجب [شَجَب]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    8. شجن [شَجَن]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    9. شجو [شَجْو]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    10. غصة [غُصَّة]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    11. غم [غَمّ]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    12. غمة [غُمَّة]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    13. كآبة [كَآبَة]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    14. كأداء [كَأْداء]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    15. كمد [كَمَد]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı
    16. هم [هَمّ]
    Anlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı

    Türkçe-Arapça Sözlük > kasvet

  • 16 eza

    1. أذى [أَذًى]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    2. أذية [أَذِيَّة]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    3. أضرار [أَضْرار]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    4. إيذاء [إِيذاء]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    5. بأس [بَأْس]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    6. توجع [تَوَجُّع]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    7. ضر [ضُرّ]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    8. ضرر [ضَرَر]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    9. ضير [ضَيْر]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    10. عذاب [عَذَاب]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    11. كرب [كَرْب]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    12. كربة [كُرْبَة]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    13. مض [مَضّ]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    14. مضض [مَضَض]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme
    15. وجع [وَجَع]
    Anlamı: üzme, sıkıntı verme

    Türkçe-Arapça Sözlük > eza

  • 17 kâbus

    1. جاثوم [جَاثُوم]
    Anlamı: karabasan
    2. جثام [جُثَام]
    Anlamı: karabasan
    3. جثم [جُثَم]
    Anlamı: karabasan
    4. رهيب [رَهِيب]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    5. كابوس [كابُوس]
    Anlamı: karabasan
    6. مخوف [مَخُوف]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    7. مخيف [مُخِيف]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    8. مذعر [مُذْعِر]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    9. مرعب [مُرْعِب]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    10. مروع [مُرَوِّع]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    11. مريع [مُرِيع]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    12. مفزع [مُفْزِع]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    13. مهول [مَهُول]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren
    14. هائل [هائِل]
    Anlamı: acı, sıkıntı, korku veren

    Türkçe-Arapça Sözlük > kâbus

  • 18 meşakkat

    1. إجهاد [إِجْهاد]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    2. أود [أَوَد]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    3. تعب [تَعَب]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    4. كلفة [كُلْفَة]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    5. لأواء [لَأْواء]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    6. لأي [لَأْي]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    7. مشقة [مَشَقَّة]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    8. معسرة [مَعْسَرَة]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    9. وعثاء [وَعْثاء]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı
    10. عناء [عَنَاء]
    Anlamı: güçlük, sıkıntı

    Türkçe-Arapça Sözlük > meşakkat

  • 19 cefa

    1. بربرية [بَرْبَرِيَّة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    2. توحش [تَوَحُّش]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    3. شراسة [شَرَاسَة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    4. فورة [فَوْرَة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    5. قساوة [قَسَاوَة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    6. قسوة [قَسْوَة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    7. همجية [هَمَجِيَّة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    8. وحشية [وَحْشِيَّة]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü
    9. عنف [عُنْف]
    Anlamı: büyük sıkıntı, eziyet, üzgü

    Türkçe-Arapça Sözlük > cefa

  • 20 zorluk

    1. إحالة [إِحَالَة]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük
    2. استحالة [اِسْتِحَالَة]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük
    3. امتناع [اِمْتِناع]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük
    4. تعذر [تَعَذُّر]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük
    5. تمنع [تَمَنُّع]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük
    6. صعوبة [صُعُوبَة]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük
    7. مشكلة [مُشْكِلَة]
    Anlamı: sıkıntı veya güçlükle yapılma durumu, zor olma, güçlük

    Türkçe-Arapça Sözlük > zorluk

См. также в других словарях:

  • sıkıntı — is. 1) İşsizlik, tekdüzelik, bezginlik vb. sebeplerden doğan ruhsal yorgunluk, cefa, eziyet İçinin sıkıntısını mümkün mertebe gizlemeye çalışarak, dereden tepeden konuşarak oyalandı. P. Safa 2) Bir bozukluğun, karışıklığın sebep olduğu etkili ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • šikinti — šìkinti ( yti K), ina, ino tr. K, Rtr, Š, NdŽ, KŽ, Vkš vlg. 1. caus. šikti 1: Ans vaiką šikina iš vakaro J. ^ Padirbsi, ne šunį šikysi LTR(Šmn). 2. leisti, kad apšiktų: Rūbų an pečiaus musiom nešìkinkit Ds. 3. Kv prk. prižiūrėti, laikyti,… …   Dictionary of the Lithuanian Language

  • sıkıntı çekmek — zorluk veya yoksulluk içinde yaşamak İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik. A. Gündüz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıkıntı basmak — çok sıkılmak, can sıkıntısı duymak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sıkıntı vermek — tedirgin etmek, bunaltmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bun — sıkıntı …   Beypazari ağzindan sözcükler

  • başağrısı olmak — sıkıntı vermek, uğraştırmak Efendim nemize lazım, sonra size başağrısı olur. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gaile açmak — sıkıntı yaratmak, üzüntü vermek Devletin başına sayısız gaileler açmak yolunda hiçbir fırsatı kaçırmadı. S. Ayverdi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kambur üstüne kambur (veya kambur kambur üstüne) — sıkıntı ve tersliklerin üst üste geldiğini anlatan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • meşakkat çekmek — sıkıntı içinde olmak Elazığ a kadar çektiği yol meşakkatlerini anlatıyor. P. Safa …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • taciz etmek — sıkıntı vermek, rahatsız etmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»