-
1 pick up
v. toplamak, toparlamak, yerden kaldırmak, almak, arabaya almak, arabayla almak, kaldırmak, adam seçmek (oyun), tutuklamak, algılamak, kavramak, kafası almak, toparlanmak, iyileşmek, dostluk kurmak, hızlanmak, hız kazanmak, kazmak* * *al* * *1) (to learn gradually, without formal teaching: I never studied Italian - I just picked it up when I was in Italy.) pratikten öğrenmek2) (to let (someone) into a car, train etc in order to take him somewhere: I picked him up at the station and drove him home.) arabaya almak3) (to get (something) by chance: I picked up a bargain at the shops today.) tesadüfen almak/bulmak/öğrenmek4) (to right (oneself) after a fall etc; to stand up: He fell over and picked himself up again.) (ayağa) kalkmak5) (to collect (something) from somewhere: I ordered some meat from the butcher - I'll pick it up on my way home tonight.) gidip uğrayıp almak6) ((of radio, radar etc) to receive signals: We picked up a foreign broadcast last night.) almak7) (to find; to catch: We lost his trail but picked it up again later; The police picked up the criminal.) bulmak, yakalamak
См. также в других словарях:
oyun kurmak — sp. 1) bir yarışmayı kazanmak için belirli bir taktik uygulamak 2) mec. hile yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
oyun — is. 1) Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur. 2) Kumar Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. P. Safa 3) Şaşkınlık uyandırıcı hüner Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikmek — 1. i, e, er 1) Bir cismi dik olarak durdurmak Bir yere direk dikmek. 2) Yetiştirmek için bir bitkiyi toprağa yerleştirmek Boş toprağa bir koru dikseniz otuz yılda gölge verir. F. R. Atay 3) i Bardak, kadeh, testi vb. kapların içindekini bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
diyalog — is., ğu, Fr. dialogue 1) Karşılıklı konuşma 2) Oyun, roman, hikâye vb. eserlerde iki veya daha çok kimsenin konuşması Kişileri canlı, diyalogları kişilerin karakter özelliklerini yansıtacak gibi ustalıkla seçilmişti. N. Cumalı 3) Konuşmaya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayal — is., li, Ar. ḫayāl 1) Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge, hülya Mustafa Kemal hayallerin değil, hakikatlerin adamı idi. F. R. Atay 2) Belli belirsiz görülen şey, gölge 3) fiz. Görüntü İnsanın aynadaki hayali … Çağatay Osmanlı Sözlük
HİDA' — Hile. Düzen kurmak. Aldatmak için yapılan oyun … Yeni Lügat Türkçe Sözlük