Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

ortak+olmak

  • 1 partner

    n. işbirlikçi, ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, kavalye
    ————————
    v. ortak etmek, ortak olmak, ortağı gibi davranmak
    * * *
    1. ortak 2. partner 3. ortak ol (v.) 4. ortak (n.)
    * * *
    1. noun
    1) (a person who shares the ownership of a business etc with one or more others: She was made a partner in the firm.) ortak
    2) (one of two people who dance, play in a game etc together: a tennis/dancing partner.)
    2. verb
    (to be a partner to (someone): He partnered his wife in the last dance.) eş olmak

    English-Turkish dictionary > partner

  • 2 beteiligen

    beteiligen* [bə'taılıgən]
    I vt ( teilhaben lassen) ortak etmek (an/bei -e/-e);
    jdn an etw \beteiligen birini bir şeye ortak etmek, birinin bir şeye katılmasını kabul etmek
    II vr
    sich \beteiligen ( teilnehmen) katılmak (an -e), iştirak etmek (an -e); ( finanziell) ortak olmak (an -e);
    sich an den Kosten \beteiligen masraflara katılmak [o ortak olmak]

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > beteiligen

  • 3 associate

    adj. birleşmiş, bağlı olan, arkadaş olan, ikinci derece statüsü olan
    ————————
    n. ortak; arkadaş, dost; öğretim üyesi, üye
    ————————
    v. birleştirmek, ortak olmak, ortak etmek, işbirliği yapmak, bağdaştırmak; benzetmek; çağrıştırmak; arkadaşlık etmek
    * * *
    1. ilişkilendir (v.) 2. ortak (adj.) 3. ortak ol (v.) 4. iş arkadaşı (n.)
    * * *
    1. [ə'səusieit] verb
    1) (to connect in the mind: He always associated the smell of tobacco with his father.) çağrışım yapmak, çağrıştırmak
    2) ((usually with with) to join (with someone) in friendship or work: They don't usually associate (with each other) after office hours.) arkadaşlık etmek
    2. [-et] adjective
    1) (having a lower position or rank: an associate professor.) yardımcı, muavin
    2) (joined or connected: associate organizations.) birleşmiş, birleşik
    3. noun
    (a colleague or partner; a companion.) iş arkadaşı, meslektaş, ortak
    - in association with

    English-Turkish dictionary > associate

  • 4 beteiligt

    1) ilgili (an ile), ilgisi bulunan [o olan], katılan (an -e); ( Unfall) karışmış bulunan [o olan] (an -e);
    an etw \beteiligt sein bir şeye karışmış olmak, bir şeyle ilgili olmak
    2) ( Konzern, Umsatz) ortak;
    an etw \beteiligt sein fin bir şeye ortak olmak;
    sie ist mit 49% an seiner Firma \beteiligt firmasının yüzde 49'una ortaktır

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > beteiligt

  • 5 s'associer

    v pr
    1 agir avec ortak olmak

    s'associer avec / à qqn — biriyle ortak olmak

    2 paylaşmak

    Dictionnaire Français-Turc > s'associer

  • 6 share in

    katılmak, ortak olmak, pay sahibi olmak, hissesi olmak

    English-Turkish dictionary > share in

  • 7 share in

    katılmak, ortak olmak, pay sahibi olmak, hissesi olmak

    English-Turkish dictionary > share in

  • 8 join

    n. birleşme noktası, ek yeri
    ————————
    v. birleştirmek, katılmak, eklemek, katmak, kaynamak, üye olmak, birleşmek, iştirak etmek, sınırı ortak olmak
    * * *
    1. birleştir 2. birleştir (v.) 3. birleşim yeri (n.)
    * * *
    [‹oin] 1. verb
    1) ((often with up, on etc) to put together or connect: The electrician joined the wires (up) wrongly; You must join this piece (on) to that piece; He joined the two stories together to make a play; The island is joined to the mainland by a sandbank at low tide.) birleştirmek, bitiştirmek, bağlamak
    2) (to connect (two points) eg by a line, as in geometry: Join point A to point B.) birleştirmek
    3) (to become a member of (a group): Join our club!) katılmak, girmek
    4) ((sometimes with up) to meet and come together (with): This lane joins the main road; Do you know where the two rivers join?; They joined up with us for the remainder of the holiday.) katılmak, birleşmek, ulaşmak
    5) (to come into the company of: I'll join you later in the restaurant.) katılmak
    2. noun
    (a place where two things are joined: You can hardly see the joins in the material.) ek yeri, bitişme noktası
    - join hands
    - join in
    - join up

    English-Turkish dictionary > join

  • 9 be a party to

    katılmak, ortak olmak, hissedar olmak

    English-Turkish dictionary > be a party to

  • 10 be a party to

    katılmak, ortak olmak, hissedar olmak

    English-Turkish dictionary > be a party to

  • 11 горесть

    acı
    * * *
    ж

    он пережи́л мно́го го́рестей — çok acı görmüştü

    ра́дости и го́рести — sevinç ve acılar

    дели́ть ра́дости и го́рести — acısını sevincini paylaşmak, üzüntüsüne sevincine ortak olmak

    Русско-турецкий словарь > горесть

  • 12 разделять

    несов.; сов. - раздели́ть
    1) bölmek, ayırmak

    раздели́ть что-л. на́ три ча́сти — üçe ayırmak / bölmek

    раздели́ть на сфе́ры влия́ния — nüfuz bölgelerine ayırmak

    толпа́ раздели́ла нас — kalabalık bizi birbirimizden ayırdı

    их разделя́ла це́лая про́пасть перен.(onların) arasında bir uçurum vardı

    3) paylaşmak, bölüşmek

    разделя́ть власть — biriyle iktidara ortak olmak, iktidarı biriyle paylaşmak

    разделя́ть с кем-л. отве́тственность за что-л.biriyle bir şeyin sorumluluğunu paylaşmak

    раздели́ть судьбу́ кого-л.birinin kaderini paylaşmak

    разделя́ть мне́ние кого-л.birinin görüşünü paylaşmak

    разделя́ть чьё-л. го́ре — birinin üzüntüsünü paylaşmak / bölüşmek

    ему́ хотелось раздели́ть свою́ ра́дость с други́ми — sevincini başkaları ile bölüşmek istiyordu

    я не разделя́ю подо́бную оце́нку — bu tür bir değerlendirmeye katılmıyorum

    Русско-турецкий словарь > разделять

  • 13 club

    n. sopa, çomak, lobut, kulüp, dernek, sinek (iskambil)
    ————————
    v. sopalamak, dövmek, dipçiklemek; toplamak, toplanmak; ortak olmak, ortakça yatırmak; katılmak
    * * *
    1. klüp 2. kulüp
    * * *
    1. noun
    1) (a heavy stick etc used as a weapon.) sopa
    2) (a bat or stick used in certain games (especially golf): Which club will you use?) golf sopası
    3) (a number of people meeting for study, pleasure, games etc: the local tennis club.) kulüp
    4) (the place where these people meet: He goes to the club every Friday.) kulüp (binası)
    5) (one of the playing-cards of the suit clubs.) sinek, ispati
    2. verb
    (to beat or strike with a club: They clubbed him to death.) sopa çekmek, sopayla dövmek

    English-Turkish dictionary > club

  • 14 commiserate

    v. acımak, merhamet etmek; kederini paylaşmak; başsağlığı dilemek
    * * *
    [kə'mizəreit]
    (to express sympathy (with).) acısına ortak olmak

    English-Turkish dictionary > commiserate

  • 15 interest

    n. ilgi, merak, önem, faiz, alâka, ilgi çeken şey, pay, hisse, çıkar, etki, nüfuz, görüş, ilgi grubu
    ————————
    v. ilgisini çekmek, dikkatini çekmek, ilgilendirmek, ortak olmak, istek uyandırmak, ikna etmek
    * * *
    1. ilgilendir (v.) 2. ilgi (n.)
    * * *
    ['intrəst, ]( American[) 'intərist] 1. noun
    1) (curiosity; attention: That newspaper story is bound to arouse interest.) ilgi, alâka
    2) (a matter, activity etc that is of special concern to one: Gardening is one of my main interests.) merak, heves
    3) (money paid in return for borrowing a usually large sum of money: The (rate of) interest on this loan is eight per cent; ( also adjective) the interest rate.) faiz
    4) ((a share in the ownership of) a business firm etc: He bought an interest in the night-club.) pay, hisse
    5) (a group of connected businesses which act together to their own advantage: I suspect that the scheme will be opposed by the banking interest (= all the banks acting together).) birlik
    2. verb
    1) (to arouse the curiosity and attention of; to be of importance or concern to: Political arguments don't interest me at all.) ilgilendirmek, merakını uyandırmak
    2) ((with in) to persuade to do, buy etc: Can I interest you in (buying) this dictionary?) ilgisini çekmek
    - interesting
    - interestingly
    - in one's own interest
    - in one's interest
    - in the interests of
    - in the interest of
    - lose interest
    - take an interest

    English-Turkish dictionary > interest

  • 16 participate

    v. katılmak, ortak olmak, pay almak
    * * *
    katıl
    * * *
    (to be one of a group of people actively doing something: Did you participate in the discussion?) katılmak
    - participant, participator

    English-Turkish dictionary > participate

  • 17 associate oneself

    v. birleşmek, işbirliği yapmak, ortak olmak

    English-Turkish dictionary > associate oneself

  • 18 become partners

    v. ortak olmak

    English-Turkish dictionary > become partners

  • 19 club together

    v. ortak olmak, katılmak, toplanmak

    English-Turkish dictionary > club together

  • 20 make one

    v. ortak olmak, birleşmek

    English-Turkish dictionary > make one

См. также в других словарях:

  • ortak olmak — bir şeyi paylaşmak veya bir şeye katılmak Kadınları hayata ortak olmayan millet öksüzdü, yarı kuvvetini kullanamıyor demekti. T. Buğra …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortak — is., ğı 1) Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri, şerik, hissedar Bırakın ortağıma bir telefon edeyim. H. Taner 2) Kuma Kendi üstüne bir ortağın getirilmesi Emeti nin pek ziyade gücüne gitmişti. E. E.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ortak etmek — bir şeyi paylaşmaya razı olmak, katılmaya onay vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İŞTİRAK — Ortak olmak. Ortaklık etmek. Bir işde yer almak. Hissedâr olmak. * Bir lâfızda çok mânalar müşterek olması. Meselâ: Ayn kelimesi. Hem göz, hem de kaynak mânasına gelir …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ortaklaşmak — nsz Ortak olarak davranmak, ortak olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • katılmak — 1. nsz, e 1) Katma işi yapılmak Süte su katılmış. 2) Bir topluluğa girmek, iştirak etmek Üç dört ev ötedeki boş arsada çocukların oyunlarına katıldım. N. Cumalı 3) Ortak olmak, benimsemek Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • iştirak etmek — 1) katılmak Mediha kendinin iştirak etmediği herhangi bir davranışa düşmandır. H. E. Adıvar 2) ortak olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • MÜZARAA — Ziraat üzerine yapılan işler, ekincilikle ilgili olarak yapılan işler. * Toprağa, çalışmağa ve kazanca ortak olmak üzere kurulan şirket …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • MÜŞAREKET — Birbirine ortak olmak, ortaklık. Beraber olup bir iş yapmak. * Gr: İkili tarafın da isteğini bildiren fiil. * Karşılıklı anlaşma, birbirini anlama …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • dil — 1. is. 1) Ağız boşluğunda, tatmaya, yutkunmaya, sesleri boğumlamaya yarayan etli, uzun, hareketli organ, tat alma organı Ağzımı dolduran kocaman dil, kelimelere yer bırakmıyor ki... Y. Z. Ortaç 2) Birçok aletin uzun, yassı ve çoğu hareketli… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Cevdet Kılıçlar — Born 5 May 1972(1972 05 05) Kayseri, Turkey Died 31 May 2010(2010 05 31) (aged 38) International waters of the Mediterra …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»