-
1 zeki
1. ألمعي [أَلْمَعِيّ]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse2. بصير [بَصِير]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse3. ذكي [ذَكِيّ]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse4. فاطن [فاطِن]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse5. فطن [فَطِن]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse6. فطين [فَطِين]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse7. فهم [فَهِم]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse8. فهامة [فَهَّامَة]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse9. كيس [كَيِّس]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse10. لحن [لَحِن]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse11. لوذعي [لَوْذَعِيّ]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse12. مبصر [مُبْصِر]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse13. متبصر [مُتَبَصِّر]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse14. مستبصر [مُسْتَبْصِر]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse15. نابه [نابِه]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse16. نبه [نَبِه]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse17. نبيه [نَبِيه]Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse -
2 hoşnut
1. باش [باشّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan2. بش [بَشّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan3. بشوش [بشوش]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan4. بهج [بَهِج]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan5. بهيج [بَهِيج]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan6. جذل [جَذِل]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan7. جذلان [جَذْلَان]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan8. زاهر [زاهِر]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan9. سار [سارّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan10. سعيد [سعِيد]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan11. طرب [طَرِب]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan12. فرح [فَرِح]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan13. فرحان [فَرْحان]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan14. مبتهج [مُبْتَهِج]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan15. مبسوط [مَبْسُوط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan16. متهلل [مُتَهَلِّل]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan17. محبور [مَحْبُور]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan18. مرتاح [مُرْتاح]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan19. مسر [مُسِرّ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan20. مسرور [مَسْرُور]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan21. مسعود [مَسْعُود]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan22. مغبوط [مَغْبُوط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan23. مغتبط [مُغْتَبِط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan24. منبسط [مُنبَسِط]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan25. منتش [مُنْتَشٍ]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan26. نشوان [نَشْوان]Anlamı: bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan -
3 karışık
1. توليفة [تَوْليفة]Anlamı: karışmış olan2. خلط [خِلْط]Anlamı: karışmış olan3. خلطة [خَلْطَة]Anlamı: karışmış olan4. خليط [خَلِيط]Anlamı: karışmış olan5. شوب [شَوْب]Anlamı: karışmış olan6. صعب [صَعْب]Anlamı: anlaşılması güç olan7. عسر [عَسِر]Anlamı: anlaşılması güç olan8. عسير [عَسِير]Anlamı: anlaşılması güç olan9. مبلبل [مُبَلْبَل]Anlamı: kargaşa, çalkantı içinde olan10. متبلبل [مُتَبَلْبِل]Anlamı: kargaşa, çalkantı içinde olan11. متعب [مُتْعِب]Anlamı: anlaşılması güç olan12. متعسر [مُتَعَسِّر]Anlamı: anlaşılması güç olan13. متنوع [مُتَنَوِّع]14. مختلط [مُخْتَلِط]Anlamı: karışmış olan15. مختلط [مُخْتَلِط]Anlamı: kargaşa, çalkantı içinde olan16. مخلط [مُخَلَّط]Anlamı: karışmış olan17. مخلط [مُخَلَّط]Anlamı: kargaşa, çalkantı içinde olan18. مخلوط [مَخْلُوط]Anlamı: karışmış olan19. مزيج [مَزِيج]Anlamı: karışmış olan20. مستصعب [مُسْتَصْعَب]Anlamı: anlaşılması güç olan21. مشوب [مَشُوب]Anlamı: karışmış olan22. مشوش [مُشَوَّش]Anlamı: kargaşa, çalkantı içinde olan23. مضطرب [مُضْطَرِب]Anlamı: kargaşa, çalkantı içinde olan24. معقد [مُعَقَّد]Anlamı: anlaşılması güç olan25. ممتزج [مُمْتَزِج]Anlamı: karışmış olan26. ممزوج [مَمْزُوج]Anlamı: karışmış olan27. عويص [عَوِيص]Anlamı: anlaşılması güç olan -
4 asli
1. أساسي [أَسَاسِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan2. أولي [أَوَّلِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan3. جذري [جَذْرِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan4. جوهري [جوهَرِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan5. حيوي [حَيَويّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan6. رئيسي [رَئِيسِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan7. صادق [صادِق]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan8. صحيح [صَحِيح]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan9. ضروري [ضَرُورِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan10. فرض [فَرْض]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan11. فريضة [فَرِيضَة]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan12. قيادي [قِيَادِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan13. لازب [لَازِب]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan14. لازم [لازِم]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan15. لزام [لِزَام]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan16. متحتم [مُتَحَتِّم]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan17. متطلب [مُتَطَلَّب]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan18. محتم [مُحَتَّم]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan19. محتوم [مَحْتُوم]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan20. مقتضى [مُقْتَضَى]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan21. مهم [مُهِمّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan22. هام [هامّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan23. واجب [واجِب]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan24. وجوبي [وُجُوبِيّ]Anlamı: temel olarak alınan, esas olan -
5 enerji
1. إمكان [إِمْكان]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç2. استطاعة [اِسْتِطَاعَة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç3. اقتدار [اِقْتِدار]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç4. بأس [بَأْس]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç5. تمكن [تَمَكُّن]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç6. جهد [جُهْد]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç7. حول [حَوْل]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç8. شدة [شِدَّة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç9. طائل [طائِل]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç10. طائلة [طائِلَة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç11. طاقة [طاقَة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç12. طوق [طَوْق]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç13. طول [طَوْل]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç14. قابلية [قابِلِيَّة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç15. قبل [قِبَل]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç16. قدرة [قُدْرَة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç17. مراس [مِرَاس]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç18. مرة [مِرَّة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç19. مقدرة [مَقْدِرَة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç20. مقدور [مَقْدُور]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç21. مكنة [مُكْنَة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç22. منة [مُنَّة]Anlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç -
6 kaza
1. إصابة [إِصَابَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay2. بلوى [بَلْوَى]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay3. بلية [بَلِيَّة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay4. جائحة [جائِحَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay5. حادث [حادِث]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay6. حادثة [حادِثَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay7. حدث [حدث]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay8. حكم [حُكْم]Anlamı: yargı, yargılama9. داهية [داهِيَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay10. طارقة [طارِقَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay11. عادية [عادِيَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay12. غاشية [غاشِيَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay13. فاجعة [فاجِعَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay14. فادحة [فادِحَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay15. فجيعة [فَجِيعة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay16. كارثة [كارِثَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay17. كريهة [كَرِيهَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay18. محنة [مِحْنَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay19. مصيبة [مُصِيبة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay20. ملمة [مُلِمَّة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay21. نازلة [نازِلَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay22. نكبة [نَكْبَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay23. ويلة [وَيْلَة]Anlamı: zararına sebep olan kötü olay -
7 saklı
1. باطن [باطِن]Anlamı: saklanmış olan2. خاف [خافٍ]Anlamı: saklanmış olan3. خفي [خَفِيّ]Anlamı: saklanmış olan4. دغل [دَغِل]Anlamı: saklanmış olan5. دفين [دَفِين]Anlamı: saklanmış olan6. غائب [غائِب]Anlamı: saklanmış olan7. كامن [كامِن]Anlamı: saklanmış olan8. كمين [كَمِين]Anlamı: saklanmış olan9. مبطن [مُبَطَّن]Anlamı: saklanmış olan10. متحجب [مُتَحَجِّب]Anlamı: saklanmış olan11. متستر [مُتَسَتِّر]Anlamı: saklanmış olan12. متوار [مُتَوَارٍ]Anlamı: saklanmış olan13. مخبوء [مَخْبُوء]Anlamı: saklanmış olan14. مختبئ [مُخْتَبِئ]Anlamı: saklanmış olan15. مختف [مُخْتَفٍ]Anlamı: saklanmış olan16. مخفي [مَخْفِيّ]Anlamı: saklanmış olan17. مستتر [مُسْتَتِر]Anlamı: saklanmış olan18. مستكن [مُسْتَكِنّ]Anlamı: saklanmış olan19. مستور [مَسْتُور]Anlamı: saklanmış olan20. مضمر [مُضْمَر]Anlamı: saklanmış olan21. مكنوز [مَكْنُوز]Anlamı: saklanmış olan -
8 sevinçli
1. بش [بَشّ]Anlamı: sevinci olan2. بهج [بَهِج]Anlamı: sevinci olan3. بهيج [بَهِيج]Anlamı: sevinci olan4. جذل [جَذِل]Anlamı: sevinci olan5. جذلان [جَذْلَان]Anlamı: sevinci olan6. سار [سارّ]Anlamı: sevinci olan7. سعيد [سعِيد]Anlamı: sevinci olan8. طرب [طَرِب]Anlamı: sevinci olan9. فرح [فَرِح]Anlamı: sevinci olan10. فرحان [فَرْحان]Anlamı: sevinci olan11. مبتهج [مُبْتَهِج]Anlamı: sevinci olan12. مبسوط [مَبْسُوط]Anlamı: sevinci olan13. مبهج [مُبْهِج]Anlamı: sevinci olan14. متهلل [مُتَهَلِّل]Anlamı: sevinci olan15. محبور [مَحْبُور]Anlamı: sevinci olan16. مرتاح [مُرْتاح]Anlamı: sevinci olan17. مستريح [مُسْتَرِيح]Anlamı: sevinci olan18. مسرور [مَسْرُور]Anlamı: sevinci olan19. مسعود [مَسْعُود]Anlamı: sevinci olan20. مطرب [مُطْرِب]Anlamı: sevinç veren21. مغبوط [مَغْبُوط]Anlamı: sevinci olan22. مغتبط [مُغْتَبِط]Anlamı: sevinci olan23. مفرح [مُفْرِح]Anlamı: sevinç veren24. مفرح [مُفَرِّح]Anlamı: sevinç veren25. منبسط [مُنبَسِط]Anlamı: sevinci olan -
9 âciz
1. خريع [خَرِيع]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz2. عاجز [عَاجِز]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz3. عجيف [عَجِيف]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz4. عدم [عَدِم]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz5. عيان [عَيَّان]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz6. قعيد [قَعِيد]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz7. كليل [كَلِيل]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz8. متخاذل [مُتَخَاذِل]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz9. مرهق [مُرْهَق]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz10. مستضعف [مُسْتَضْعَف]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz11. مضنى [مُضْنًى]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz12. معوق [مَعُوق]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz13. معوق [مُعَوَّق]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz14. مقعد [مُقْعَد]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz15. ممنون [مَمْنُون]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz16. نحيف [نَحِيف]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz17. وان [وانٍ]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz18. واه [واهٍ]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz19. واهن [واهِن]Anlamı: gücü bir işe yetmez olan, güçsüz -
10 anlayışlı
1. ألمعي [أَلْمَعِيّ]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse2. بصير [بَصِير]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse3. ذكي [ذَكِيّ]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse4. فاطن [فاطِن]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse5. فطن [فَطِن]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse6. فطين [فَطِين]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse7. فهم [فَهِم]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse8. فهامة [فَهَّامَة]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse9. كيس [كَيِّس]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse10. لحن [لَحِن]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse11. لوذعي [لَوْذَعِيّ]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse12. مبصر [مُبْصِر]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse13. متبصر [مُتَبَصِّر]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse14. مدرك [مُدْرِك]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse15. مستبصر [مُسْتَبْصِر]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse16. مميز [مُمَيِّز]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse17. نبه [نَبِه]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse18. نبيه [نَبِيه]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse19. واع [واعٍ]Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse -
11 kelepçeli
1. متكتف [مُتَكَتِّف]2. مشكول [مَشْكُول]3. مصفد [مُصَفَّد]4. مغلل [مُغَلَّل]5. مغلول [مَغْلُول]6. مقيد [مُقَيَّد]7. مكبل [مُكَبَّل]8. مكتف [مُكَتَّف]9. مكتوف [مَكْتُوف]10. موثق [مُوثَق] -
12 yanmak
1. أج [أَجَّ]2. أسنى [أَسْنَى]Anlamı: parlamak3. أومض [أَوْمَضَ]Anlamı: parlamak4. اتقد [اِتَّقَدَ]5. احتدم [اِحْتَدَمَ]6. استعر [اِسْتَعَرَ]7. اضطرم [اِضْطَرَمَ]8. اكتوى [اِكْتَوَى]9. التهب [اِلْتَهَبَ]10. برق [بَرَقَ]Anlamı: parlamak11. بص [بَصَّ]Anlamı: parlamak12. تأجج [تَأَجَّجَ]13. تأرث [تَأَرَّثَ]14. تحرق [تَحَرَّقَ]15. تسعر [تَسَعَّرَ]16. تشيط [تَشَيَّطَ]17. تلظى [تَلَظَّى]18. تلهب [تَلَهَّبَ]19. توقد [تَوَقَّدَ]20. توهج [تَوَهَّجَ]21. شاط [شَاطَ]22. عشق [عَشِقَ]Anlamı: aşık olmak23. لظي [لَظِيَ]24. لهب [لَهِبَ]25. نار [نار]Anlamı: parlamak26. وهج [وَهَجَ] -
13 bağlı
1. مربوط [مَرْبُوط]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan2. مسحوب [مَسْحُوب]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan3. مشدود [مَشْدُود]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan4. مشكول [مَشْكُول]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan5. مصفد [مُصَفَّد]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan6. مضمد [مُضَمَّد]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan7. معصب [مُعَصَّب]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan8. معصوب [مَعْصُوب]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan9. معقود [مَعْقُود]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan10. مغلل [مُغَلَّل]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan11. مغلول [مَغْلُول]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan12. مقنطر [مُقَنْطَر]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan13. مقيد [مُقَيَّد]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan14. مكبل [مُكَبَّل]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan15. مكتف [مُكَتَّف]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan16. موتر [مُوَتَّر]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan17. موثق [مُوثَق]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan18. موصول [مَوْصُول]Anlamı: bir bağ ile tutturulmuş olan -
14 sinsi
1. أفاك [أَفَّاك]2. باقعة [باقِعَة]3. حول [حُوَّل]4. خادع [خادِع]5. خبيث [خَبِيث]6. عفريت [عِفْريت]7. غشاش [غَشَّاش]8. ماكر [ماكِر]9. محتال [مُحْتال]10. مخاتل [مُخَاتِل]11. مخادع [مُخَادِع]12. مداور [مُدَاوِر]13. مدلس [مُدَلِّس]14. مراوغ [مُرَاوِغ]15. مشعوذ [مُشَعْوِذ]16. مكار [مكَّار]17. موارب [مُوَارِب]18. نصاب [نَصَّاب] -
15 zelil
1. حقير [حَقِير]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse2. خاسئ [خاسئ]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse3. خانع [خانِع]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse4. خسيس [خَسِيس]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse5. خنوع [خَنُوع]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse6. دنيء [دَنِيء]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse7. دني [دَنِيّ]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse8. دون [دُون]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse9. ذليل [ذَلِيل]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse10. سافل [سافِل]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse11. ساقط [ساقِط]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse12. صاغر [صاغِر]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse13. لئيم [لَئِيم]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse14. متذلل [مُتَذَلِّل]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse15. مسكين [مِسْكِين]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse16. منحط [مُنْحَطّ]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse17. مهين [مَهِين]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse18. وضيع [وَضِيع]Anlamı: hor görülen, aşağı tutulan, aşağılanan olan kimse -
16 andavallı
1. أبله [أَبْلَه]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse2. أحمق [أَحْمَق]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse3. أخرق [أَخْرَق]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse4. أرقع [أَرْقَع]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse5. ألكع [أَلْكَع]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse6. إمر [إِمَّر]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse7. أهبل [أَهْبَل]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse8. بارد [بارِد]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse9. بليد [بَلِيد]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse10. حمق [حَمِق]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse11. خرق [خَرِق]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse12. خطل [خَطِل]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse13. رقيع [رَقِيع]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse14. سفيه [سَفِيه]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse15. غبي [غَبِيّ]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse16. لطخة [لُطَخَة]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse17. مغفل [مُغَفَّل]Anlamı: beceriksiz, görgüsüz ve bön olan kimse -
17 aptal
1. أبله [أَبْلَه]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse2. أحمق [أَحْمَق]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse3. أخرق [أَخْرَق]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse4. ألكع [أَلْكَع]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse5. إمر [إِمَّر]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse6. أهبل [أَهْبَل]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse7. بارد [بارِد]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse8. بليد [بَلِيد]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse9. حمق [حَمِق]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse10. خرق [خَرِق]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse11. خطل [خَطِل]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse12. رقيع [رَقِيع]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse13. سفيه [سَفِيه]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse14. غبي [غَبِيّ]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse15. لطخة [لُطَخَة]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse16. مأفون [مَأْفُون]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse17. مغفل [مُغَفَّل]Anlamı: zekâ yoksunu, ahmak, alık olan kimse -
18 gerekli
1. أساسي [أَسَاسِيّ]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip2. حكمي [حُكْمِيّ]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip3. ضروري [ضَرُورِيّ]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip4. فرض [فَرْض]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip5. فريضة [فَرِيضَة]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip6. لازب [لَازِب]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip7. لازم [لازِم]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip8. لزام [لِزَام]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip9. متحتم [مُتَحَتِّم]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip10. متطلب [مُتَطَلَّب]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip11. محتم [مُحَتَّم]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip12. محتوم [مَحْتُوم]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip13. مقتضى [مُقْتَضَى]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip14. مهم [مُهِمّ]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip15. هام [هامّ]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip16. واجب [واجِب]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip17. وجوبي [وُجُوبِيّ]Anlamı: yerinde olan, lüzumlu, vacip -
19 zeyrek
1. ألمعي [أَلْمَعِيّ]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse2. بصير [بَصِير]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse3. ذكي [ذَكِيّ]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse4. فاطن [فاطِن]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse5. فطن [فَطِن]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse6. فطين [فَطِين]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse7. فهم [فَهِم]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse8. فهامة [فَهَّامَة]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse9. كيس [كَيِّس]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse10. لحن [لَحِن]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse11. لوذعي [لَوْذَعِيّ]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse12. مبصر [مُبْصِر]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse13. متبصر [مُتَبَصِّر]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse14. مستبصر [مُسْتَبْصِر]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse15. نابه [نابِه]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse16. نبه [نَبِه]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse17. نبيه [نَبِيه]Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse -
20 ekli
1. ذيل [ذَيْل]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan2. ضميمة [ضَمِيمَة]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan3. فائض [فائِض]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan4. فاضل [فاضِل]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan5. لاحق [لاحِق]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan6. لاحقة [لاحِقَة]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan7. ملحق [مُلْحَق]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan8. وفر [وَفْر]Anlamı: eklenmiş olan, katışmış olan
См. также в других словарях:
Olan — may refer to: Olan (mountain), a mountain in the Massif des Écrins in the French Alps (3564 m) Olan (dish), a dish that is part of the Kerala cuisine of South India Olan Trust, a UK based non profit organisation promoting environmental… … Wikipedia
Olan — Face Nord Ouest Géographie Altitude 3 564 m Massif … Wikipédia en Français
Olan — (spr. Olang), Alpenspitze im französischen Departement Ober Alpen; 13,000 Fuß hoch … Pierer's Universal-Lexikon
olan — OLÁN1, olani, s.m. Monedă de aur olandeză care a circulat până în sec. XIX şi în ţările româneşti. – et. nec. cf. O l a n [ d a ]. Trimis de RACAI, 21.10.2003. Sursa: DEX 98 OLÁN2, olane, s.n. 1. Piesă de argilă arsă, de obicei de formă… … Dicționar Român
olán — s m Adorno que llevan algunas prendas, consistente en una tira de tela, de encaje o tejida, fruncida o plegada que va cosida formando ondas que caen sueltas; holán: una falda de olanes, el olán de la colcha … Español en México
Olan (montaña) — Olan La cara noroeste de Olan … Wikipedia Español
Olan Soule — Actor Olan Soule Born February 28, 1909(1909 02 28) La Harpe, Illinois, U.S. Died February 1, 1994(1994 02 01) (aged 84) … Wikipedia
Olan (mountain) — Olan The north west face of the Olan Elevation 3,564 m (11,6 … Wikipedia
Olan Montgomery — Olan Montgomery, sometimes called only Olan,[1] is an American pop artist notable for his pop art portraits of both celebrities and unknown people[2], and for his depictions of the Gay party scene.[3] He employs a technique where transfers his… … Wikipedia
Olan (disambiguation) — Olan may refer to: Olan (mountain), a mountain in the Massif des Écrins in the French Alps (3564 m) Olan, a dish that is part of the Kerala cuisine of South India Olan Trust, a UK based non profit organisation promoting environmental… … Wikipedia
OLAN, LEVI ARTHUR — (1903–1984), U.S. Reform rabbi and theologian. Olan was born in Russia and immigrated to Rochester, New York, in 1906. He received his B.A. from the University of Cincinnati in 1925 and was ordained by the hebrew union college in 1929. He was… … Encyclopedia of Judaism