-
21 tail area
French\ \ queue d'une distributionGerman\ \ Flankenfläche (einer Verteilung)Dutch\ \ staart (van een verdeling)Italian\ \ area esterna (di una distribuzione)Spanish\ \ extremo de una distribuciónCatalan\ \ àrea a la cua (d'una distribució)Portuguese\ \ área da cauda (de uma distribuição); peso da cauda (de uma distribuição)Romanian\ \ -Danish\ \ hale (i en fordeling)Norwegian\ \ hale-områdeSwedish\ \ svansarea (hos en fördelning)Greek\ \ περιοχή ουράς (μιας κατανομής)Finnish\ \ (jakauman) häntäalueHungarian\ \ szélsö tartomány (eloszlásé)Turkish\ \ bir dağılımın kuyruk alanıEstonian\ \ jaotuse servapiirkond; jaotuse sabaLithuanian\ \ skirstinio galų plotasSlovenian\ \ -Polish\ \ ogon (rozkładu)Russian\ \ хвост (распределения)Ukrainian\ \ хвіст розподілуSerbian\ \ -Icelandic\ \ hali svæði (dreifingar)Euskara\ \ -Farsi\ \ -Persian-Farsi\ \ -Arabic\ \ مساحة الذيل (في التوزيع)Afrikaans\ \ eindoppervlakte (van 'n verdeling)Chinese\ \ 分 布 的 尾 部 ( 尾 端 )Korean\ \ 꼬리부분 -
22 waiting line
= queueFrench\ \ queue; file d'attenteGerman\ \ WarteschlangeDutch\ \ wachtrijItalian\ \ fila d'atessa; codeSpanish\ \ codaCatalan\ \ cua; cua d'esperaPortuguese\ \ fila de espera; filaRomanian\ \ -Danish\ \ -Norwegian\ \ -Swedish\ \ köGreek\ \ γραμμή αναμονής; ΟυράFinnish\ \ jonoHungarian\ \ várakozó sor; sorbanállásTurkish\ \ bekleme kuyruğu; kuyrukEstonian\ \ järjekordLithuanian\ \ laukimo eilėSlovenian\ \ -Polish\ \ kolejka oczekujących; linea oczekiwania (kolejka)Russian\ \ очередьUkrainian\ \ чергаSerbian\ \ -Icelandic\ \ bíða línu; biðröðEuskara\ \ -Farsi\ \ kh tte entezar; s fPersian-Farsi\ \ -Arabic\ \ خط الانتظارAfrikaans\ \ touChinese\ \ 等 待 线Korean\ \ 대기선
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kuyruk — is., ğu 1) Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ 2) Bu organa benzeyen uzantı Uçağın kuyruğu. Gelinliğin kuyruğu. 3) Kuşlarda gövdenin sonunda bulunan tüy demeti 4) Koyunun bazı türlerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk acısı — is. Hınç, alınacak öç Bu kuyruk acısıyla kendilerini müdafaaya kalkıştılar. A. H. Çelebi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk kemiği — is., biy. Omurganın alt ucunda bulunan, kuyruk sokumu kemiği ile eklemlenen, önden arkaya doğru yassı, üçgen biçiminde kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sokumu — is., anat. İnsanda omurganın alt ucunun bitim yeri Birleşik Sözler kuyruk sokumu kemiği … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sokumu kemiği — is., anat. Omurganın bitiminde, beş kuyruk omurunun kaynaşmasından oluşan, üçgen biçiminde kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk çekmek — gözün çevresine kalem veya sürme ile çizgi çekmek Zehra elinde kalem, gözlerine kuyruk çekiyordu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sallamak — yaltaklanmak Gül gibi yavrusunu bırakıp da evlenecekmiş. Kuyruk sallaya sallaya oğlumu öldürttü. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk yapmak — uzun ve peş peşe bir sıra oluşturmak Ama hâlâ bilet var diye bekleyen en aşağı beş bin kişi güzel bir kuyruk yapmışlar. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk yağı — is. Koyun kuyruğunun eritilmesinden elde edilen yağ … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk olmak — arka arkaya dizilmek, sıralanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk sokusu — omur iliğin bittiği yer … Beypazari ağzindan sözcükler