-
1 kuyruğuna basmak
подстрека́ть, побужда́ть -
2 yılannın kuyruğuna basmak
дать плохо́му челове́ку возмо́жность соверша́ть дурны́е посту́пки -
3 kuyruk
хвост (м)* * *озвонч. -ğu1) хвост тж. перен.kuyruğunu oynatmak — виля́ть хвосто́м
kuyruk yüzgeci — хвостово́й плавни́к
gelinliğin kuyruğu — шлейф пла́тья неве́сты
falanca kuyruğu ile beraber geliyor — тако́й-то идёт со свои́м хвосто́м (напр. со своей семьёй, приятелями)
uçağın kuyruğu — хвостова́я часть самолёта
2) курдю́кkuyruk yağı — курдю́чное са́ло
3) о́чередь, хвост разг.kuyrukta beklemek — стоя́ть в о́череди
kuyruğa girmek — станови́ться в о́чередь
kuyruk olmak — образова́ться о́череди
kuyruk yapmak — образова́ть о́чередь
ekmek kuyruğu — о́чередь за хле́бом
••- kuyruk çekmek
- kuyruğu kapana kısılmak
- kuyruğunu kısmak
- kuyruğunu kıstırmak
- kuyruk sallamak
- kuyruğunu tava sapına çevirmek
- kuyruğuna teneke bağlamak
- kuyruğu titretmek -
4 uyumak
засну́ть спать* * *1) спать2) перен. пребыва́ть в безде́йствии, спатьbizim iş hâlâ uyuyor — на́ше де́ло всё ещё не сдви́нулось с ме́ста
••uyuyan yılanın kuyruğuna basmak — посл. наступи́ть на хвост спя́щей змеи́
-
5 yılan
змея́ (ж)* * *1.змея́ тж. перен.2.змеи́ный, кова́рный••- yılan gibi sokuyor
- yılannın kuyruğuna basmak
См. также в других словарях:
kuyruğuna basmak — (birinin) birini incitip saldırıda bulunmasına yol açmak, tahrik etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uyuyan yılanın kuyruğuna basmak — kötü bir kimsenin yeni bir kötülük yapmasına fırsat vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılanın kuyruğuna basmak — kötü bir kimseye kötülük yapacak fırsat vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyruk — is., ğu 1) Hayvanların çoğunda, gövdenin sonunda bulunan, omurganın uzantısı olan uzun ve esnek organ 2) Bu organa benzeyen uzantı Uçağın kuyruğu. Gelinliğin kuyruğu. 3) Kuşlarda gövdenin sonunda bulunan tüy demeti 4) Koyunun bazı türlerinde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
uyumak — nsz 1) Uyku durumunda olmak 2) İlaç etkisiyle ağrı duymayacak kadar derin uykuya dalmak Hasta uyuyunca ameliyata alınacak. 3) mec. İşlem görmemek, durgun kalmak, el sürülmemek Bu eski gururu ta canevinde uyurmuş meğer. T. Buğra 4) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yılan — is., hay. b. 1) Sürüngenlerden, ayaksız, ince ve uzun olanların genel adı, yerdegezen Ok yılanı. Su yılanı. Çıngıraklı yılan. Gözlüklü yılan. 2) sf., mec. Sinsi ve hain Gözlerinde ancak annemin bildiği bir yılan ışıltısıyla gülüyor. Y. Z. Ortaç… … Çağatay Osmanlı Sözlük