-
1 yara
yara Wunde f; MAR Leck n; Loch n (im Stoff); (seelische) Wunde, Trauma n;kurşun yarası Schusswunde f;-e yara açmak jemandem eine Verletzung beibringen; ein Loch machen in A; fig jemanden sehr verletzen;-den yara almak verwundet werden (an D);yara bere içinde übel zugerichtet;yara işlemek eitern;yara izi Narbe f;-in yarasına dokunmak einen wunden Punkt berühren;-in yarasını deşmek jemandes alte Wunde wieder aufreißen
См. также в других словарях:
yaralı kuşa kurşun sıkılmaz — birinin düşkünlüğünden yararlanarak ondan öç almak doğru değildir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalem — is., Ar. ḳalem 1) Yazma, çizme vb. işlerde kullanılan çeşitli biçimlerde araç Kâğıt, kalem, mürekkep, hepsi masanın üstündedir. F. R. Atay 2) Resmî kuruluşlarda yazı işlerinin görüldüğü yer Bütün bizim kalem böyle, geçen gün de Sıtkı Efendi o kör … Çağatay Osmanlı Sözlük
ön — is. 1) Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı Beş on kişi, köşkün önünde toplandık. M. Ş. Esendal 2) Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim. B. Felek 3) Bir kimsenin ilerisi Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sıyırmak — i 1) Hızla sürtünerek bir şeyin yüzünden bir parça soymak, koparmak veya üzerini hafifçe yırtmak Çark elini sıyırdı. 2) Sürtünerek veya çekerek bir şeyi yerinden almak, kaldırmak, düşürmek 3) Bir şeyin üstündeki örtüyü çekerek almak veya açmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Deep state — The Deep state (Turkish: derin devlet) is alleged to be a group of influential anti democratic coalitions within the Turkish political system, composed of high level elements within the intelligence services (domestic and foreign), Turkish… … Wikipedia
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
isabet — is., Ar. iṣābet 1) Hedefe varma, hedefi vurma Bir kurşun isabetiyle öldü. 2) Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma 3) Öneri, düşünce veya söz, yerinde olma Bu sözünde isabet var. 4) Yanılmazlık 5) Güzel rastlantı Bize uğramanız… … Çağatay Osmanlı Sözlük
nişan — is., Far. nişān 1) İşaret, iz, belirti, alamet 2) Nişanlanma sırasında yapılan tören Bizi nişana çağırdılar. 3) Evlenmek üzere birbirine söz verme, nişanlanma Nişanı bozmuşlar. 4) Kurşun, taş vb. ile vurulmak istenen hedef 5) Hedefi vurmak için… … Çağatay Osmanlı Sözlük
renk — is., gi, Far. reng 1) Cisimler tarafından yansılanan ışığın gözde oluşturduğu duyum Birisi sütsüz çikolata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu, Amerikan boksörlerine benziyordu. A. Gündüz 2) mec. Nitelik İşin rengi değişti. Birleşik Sözler renk… … Çağatay Osmanlı Sözlük
isabet etmek — 1) nişan alınan yere değmek, rastlamak Kurşun hedefe isabet etti. 2) çıkmak Piyangodan yüz bin lira isabet etti. 3) yerinde iş görmüş olmak O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim. H. E. Adıvar 4) belli bir yerde bulunmak, yer almak… … Çağatay Osmanlı Sözlük