-
1 دعم
Iدَعَّمَ1. berkitmekAnlamı: sağlamlaştırmak, takviye etmek2. güçlendirmekAnlamı: güçlü duruma getirmek3. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak4. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek5. dayaklamak6. dayamakAnlamı: bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak7. desteklemekAnlamı: destek koymakIIدَعَمَ1. berkitmekAnlamı: sağlamlaştırmak, takviye etmek2. güçlendirmekAnlamı: güçlü duruma getirmek3. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek4. dayamakAnlamı: bir şeyi bir yere dokunur duruma getirmek ve bu durumda bırakmak veya tutmak5. dayaklamak6. desteklemekAnlamı: destek koymakدَعْمtakviyeAnlamı: sağlamlaştırma, kuvvetlendirme -
2 أزر
IأَزَرَdesteklemekAnlamı: destek koymakIIأَزْر1. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji2. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvetأَزَرَّdüğmelemekIVأَزَّرَ1. giydirmekAnlamı: giymek işini yaptırmak2. desteklemekAnlamı: destek koymak -
3 أعمد
أَعْمَدَ1. berkitmekAnlamı: sağlamlaştırmak, takviye etmek2. doyurmakAnlamı: geçindirmek, yaşamasını sağlamak3. güçlendirmekAnlamı: güçlü duruma getirmek4. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak5. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek6. desteklemekAnlamı: destek koymak7. dayaklamak -
4 رفد
Iرَفَدَ1. berkitmekAnlamı: sağlamlaştırmak, takviye etmek2. doyurmakAnlamı: geçindirmek, yaşamasını sağlamak3. güçlendirmekAnlamı: güçlü duruma getirmek4. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak5. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek6. desteklemekAnlamı: destek koymak7. dayaklamakIIرِفْد1. vasistasAnlamı: kapı üstünde açılır, kapanır penere2. bazıAnlamı: birtakım, kimi, bazısı, ara sıra, arada bir, kimi vakit3. yardımAnlamı: bağış4. seksiyonAnlamı: bölüm5. el birliğiAnlamı: bir ış yapmak için birleşme6. hisseAnlamı: pay, nasip7. medetAnlamı: yardım, imdat8. muavenetAnlamı: yardım9. nasipAnlamı: birinin payına düşen şey10. birtakımAnlamı: belirsiz olarak çokluğu anlatır11. imdatAnlamı: yardım işareti12. bahşiş13. cüz14. bölüm -
5 رقم
Iرَقَّمَ1. kotlamak2. numaralamakAnlamı: numara koymakIIرَقْم1. sayı2. taneAnlamı: adet3. numaraAnlamı: sayı, rakam4. adetAnlamı: sayı, tane -
6 غلف
غَلَّف1. sarmalamakAnlamı: çok sıkı sarmak2. bohçalamak3. kılıflamakAnlamı: kılıf koymak4. zarflamakAnlamı: zarf içine koymak5. ambalajlamakAnlamı: ambalaj yapmak6. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
7 كتم
IكَتَّمَgizlemekAnlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymakIIكَتَمَ1. kapamak2. gizlemekAnlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymakكَتْم1. ketumiyetAnlamı: açmazlık, ketumluk2. gizlilikAnlamı: gizli olma durumu3. ketumlukAnlamı: ketum olma durumu, ketumiyet -
8 لحف
لَحَفَ1. bohçalamak2. kılıflamakAnlamı: kılıf koymak3. zarflamakAnlamı: zarf içine koymak4. ambalajlamakAnlamı: ambalaj yapmak5. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
9 لف
لَفَّ1. sarmalamakAnlamı: çok sıkı sarmak2. bohçalamak3. zarflamakAnlamı: zarf içine koymak4. kılıflamakAnlamı: kılıf koymak5. sarmakAnlamı: çevresini çevirmek6. ambalajlamakAnlamı: ambalaj yapmak7. dürmek8. dolamakAnlamı: iplik, şerit, tel gibi nesneleri bir şey üzerine döndürerek sarmak -
10 أثر
akıbet; bencil; duygulandırmak; egoist; enkaz; etkilemek; etkime; etkimek; hadis; hodbin; koymak; mahsul; netice; ören; serencam; skor; yapmak -
11 استهوى
ayartmak; duygulandırmak; etkilemek; koymak -
12 خلف
arka; ardınca; art; bedel; bırakmak; döl; dublör; ense; geri; koymak; muadil; peş; terk etmek; zürriyet -
13 وذر
bırakmak; koymak; terk etmek -
14 وضع
ahval; aşağılamak; aşağısamak; atmak; doğum; hâl; keyfiyet; konum; koymak; kurtulmak; mevzi; mevki; pozisyon; tavır; vaziyet; yer -
15 يدع
bırakmak; koymak; terk etmek -
16 أثبت
-
17 أثر
Iأَثَّرَ1. koymakAnlamı: etkilemek, dokunmak2. yapmakAnlamı: etkili olmak3. etkilemekAnlamı: tesir etmek, etkiye uğratmak4. duygulandırmakAnlamı: duygulanmasını sağlamak5. etkimekAnlamı: tesir etmek, etkide bulunmakIIأَثَر1. skorAnlamı: sonuç2. örenAnlamı: eski yapı veya şehir kalıntısı3. mahsulAnlamı: ürün4. akıbetAnlamı: bir şey veya bir durum için son, sonuç5. enkazAnlamı: yıkıntı, döküntü6. hadisAnlamı: hz. muhammed'in genel kural değerindeki söz ve davranışları7. etkimeAnlamı: etkimek işı, tesir8. serencamAnlamı: bir işin, bir olayın sonu9. neticeAnlamı: sonuçأَثِر1. hodbinAnlamı: bencil, egoizm2. egoistAnlamı: bencil, hodbin3. bencilAnlamı: yalnız kendini düşünen -
18 أخفى
أَخْفَى1. kapamak2. bürümekAnlamı: sarmak, kaplamak, örtmek3. perdelemekAnlamı: perde ile örtmek4. gizlemekAnlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak -
19 أرمس
أَرْمَسَ1. gömmekAnlamı: toprağın içine koymak2. defnetmekAnlamı: (ölüyü) gömmek, toprağa vermek -
20 أضمر
أَضْمَرَ1. gizlemekAnlamı: saklamak, görünmeyecek, bir yere koymak2. körelmeAnlamı: körelmek işi3. saklamakAnlamı: görünmesine engel olmak
См. также в других словарях:
koymak — koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambargo koymak — 1) gemilerin limanlardan hareketini yasaklamak 2) bir malın serbest sürümünü engellemek 3) bir mala el koymak, müsadere etmek 4) siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda caydırmak amacıyla yaptırım uygulamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haciz koymak — (bir şeye) borçlunun malına el koymak Ya parayı verirsiniz ya da haciz korum. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hareke koymak — Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde ünsüzlerin üstüne ünlü ile okunmasını sağlayan işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kundak sokmak (veya koymak) — 1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mim koymak — 1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
nokta koymak — 1) gereken yerde nokta işaretini kullanmak 2) mec. bir işi bitirmek, tamamlamak 3) mec. son noktayı koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafese koymak — argo aldatıp çıkar sağlamak O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafet çekerdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öpüp başına koymak — 1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2) bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rehine koymak (veya vermek) — Tutuya koymak Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük