Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

kimə+nə

  • 41 whoever

    her kim; herkes; her kim ise, kim olursa olsun; (saskinlik belirtir) kim

    English to Turkish dictionary > whoever

  • 42 whosoever

    pron. her kim, kim olursa, her kim olursa

    English-Turkish dictionary > whosoever

  • 43 whosoever

    pron. her kim, kim olursa, her kim olursa

    English-Turkish dictionary > whosoever

  • 44 wer

    1. interr kim;
    wer von euch? hanginiz?
    2. rel pron her kim ki;
    wer auch (immer) (her) kim olursa olsun
    3. indef pron fam biri(si); fragend kimse; verneinend hiçbiri(si), hiç kimse

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > wer

  • 45 -то

    в соч.

    да, э́то не так-то про́сто — bu, o kadar da kolay değil

    э́того-то он и боя́лся — korktuğu da buydu zaten

    поня́ть-то я по́нял, но... — anlamasına anladım amma...

    че́стный-то он че́стный, но... — namusuna namusludur amma...

    ве́рно-то оно ве́рно, то́лько... — doğru olmaya doğru, fakat...

    кто, э́то я-то ма́ло рабо́таю?! — Kim? Ben mi az çalışıyorum?!

    ничего́-то ты не по́нял! — hiç ama hiç bir şey anlamamışsın!

    не так-то легко́ примири́ть э́ти то́чки зре́ния — bu bakış açıları kolay kolay uzlaştırılamaz

    где-то он сейча́с? — oğlan kim bilir nerelerde?

    а та́к-то он о́чень до́брый (челове́к) — yoksa çok iyi kalpli insandır

    стрело́к-то он хоро́ший, да... — nişancılığına gayet nişancı, yalnız...

    бога́тая-то страна́ бога́тая, то́лько / да... — ülke zenginliğine zengin, amma...

    мы-то ещё что,... — biz yine neyse ne,...

    в э́том-то и де́ло — iş onda işte

    вот та́к-то! — işte böyle!

    таки́е-то и таки́е-то (ли́ца) — şu şu kimseler

    Русско-турецкий словарь > -то

  • 46 как

    nasıl
    * * *
    1) нареч. nasıl; ne

    как пройти́ на у́лицу Го́рького? — Gorki caddesine nereden gidilir?

    как (чу́вствует себя́) больно́й? — hasta nasıl?

    как пожива́ешь / дела́? — ne âlemdesin?

    как (мне) не по́мнить! — hatırlamaz olur muyum hiç!

    как тут не вспо́мнить... — gel(in) de... hatırlama(yın)

    ну как тут не вспо́мнишь пре́жнего дире́ктора! — eski müdürü gel de arama!

    ты рад? - как не ра́доваться?! — sevindin mi? - Sevinilmez mi?

    как же по́сле э́того (мне) не зли́ться? — bundan sonra nasıl kızmam?

    он поступа́ет (так), как вели́т со́весть — vicdanı ne emrediyorsa onu yapıyor

    как бы мне побыстре́е зако́нчить э́ту рабо́ту — ne yapsam da şu işi bir an önce bitirsem

    не зна́ю, как ты, а я... — seni bilmem ama ben...

    2) нареч. ne (kadar)

    как стра́нно! — ne tuhaf!

    как тру́дно бы́ло ждать! — ne zordu beklemek!

    как мне хо́чется повида́ть его́! — onu görmeyi ne kadar isterim!

    как мно́го он зна́ет! — ne çok şey biliyormuş!

    а ведь как она́ его́ люби́ла! — oysa, ne severdi onu!

    знал бы ты, как он волнова́лся! — ne heyecan içindeydi, bilsen!

    ви́дели бы вы то́лько, как она́ испуга́лась! — ne kadar korktuğunu bir görseniz!

    как я бу́ду сча́стлив, е́сли он сде́ржит своё сло́во! — sözünü tutarsa ne mutlu bana!

    3) частица nasıl

    как! Ты ещё здесь / не уе́хал?! — nasıl? Sen hâlâ gitmedin mi?!

    она́ как закричи́т! — bağırıvermesin mi?; birden bağırmasın mı?

    4) союз gibi; kadar

    бе́лый как снег — kar gibi beyaz

    бесшу́мно, как тень — gölge sessizliğiyle

    он ну́жен нам как во́здух — ona hava kadar muhtacız

    он э́того бои́тся как сме́рти — bundan, ölümden korkar gibi korkuyor

    таки́е, как ты — senin gibiler

    он не тако́й терпели́вый, как ты — senin kadar sabırlı değildir, sendeki sabır onda yok

    то́чно так же, как и (его́) оте́ц — tıpkı babası gibi

    как бы извиня́ясь — af diler gibi

    ко́мната как ко́мната — alelade / bildiğimiz bir oda

    де́лай / поступа́й, как я — yaptığım gibi yap / davran, ben nasıl yaptımsa sen de öyle yap / davran

    в строи́тельных дела́х он разбира́лся, как хоро́ший инжене́р — yapı işlerinden iyi bir mühendis kadar anlardı

    5) союз (в качестве кого-чего-л.) olarak, diye

    мне его́ предста́вили как худо́жника — bana onu ressam diye tanıttılar

    как ста́ло изве́стно — öğrenildiğine göre; öğrenildiği gibi

    мост, постро́енный, как предполага́ют, в пя́том ве́ке,... — beşinci yüzyılda kurulduğu sanılan köprü

    7) союз ( когда)...dığı zaman / sırada,...dıkta; iken;...ır...maz,...dı mı ( как только);...dıktan sonra (после того, как); (her)...dıkça ( всякий раз как);...alı ( с тех пор как);...madan (önce) ( перед тем как); oysa ( между тем как)

    задо́лго до того́, как стемне́ло — karanlık basmadan çok önce

    с того́ дня, как он прие́хал — geldiği günden beri

    не прошло́ и неде́ли, как... — aradan bir hafta geçmemişti ki...

    как поду́маю об э́той ава́рии,... — ben o kazayı düşündükçe...

    вот уж бо́льше го́да, как... — bir yıldan fazla bir süredir...

    вот уж мно́го лет, как... — yıllar var ki...

    8) союз ( кроме) başka

    э́то не что ино́е, как... — bu...dan başka bir şey değildi

    ина́че, как изме́ной, э́то не назовёшь — buna ihanetten başka isim verilemez

    кому́ же им помо́чь, как не тебе́? — onlara sen yardım etmesen kim etsin?

    ну кому́ ж пла́кать, как не мне! — ben ağlamayayım da kim ağlasın?

    я ви́дел как он сел в авто́бус — otobüse bindiğini gördüm

    ••

    как бу́дто —...mış gibi;...mış ( кажется)

    как оди́н (челове́к) — tek adammışçasına

    как раз наоборо́т — tam tersine

    э́ти сапоги́ мне как раз — bu çizme ayağıma tam / tastamam geliyor

    не зна́ю, как вы, а я... — sizi bilmem ama ben...

    что, никаки́х весте́й нет? - Как не быть, есть! — haber yok muymuş? - Var ya, olmaz olur mu?

    как он ни сопротивля́лся — her ne kadar direndiyse de

    как бы он ни сопротивля́лся — ne kadar direnirse dirensin

    как мо́жно быстре́е — bir an önce, mümkün olduğu kadar çabuk

    э́тот, как его́... — şey, neydi adı...

    Русско-турецкий словарь > как

  • 47 лечить

    tedavi etmek
    * * *

    лечи́ть больно́го — hastayı tedavi etmek

    лечи́ть маляри́ю — sıtmayı tedavi etmek

    тебе́ на́до лечи́ть глаз — gözünü tedavi ettirmen gerek

    кто вас ле́чит? — size hangi doktor / kim bakıyor? sizi kim tedavi ediyor?

    Русско-турецкий словарь > лечить

  • 48 no matter who

    1. her kim|ise (ýf.) 2. her kim olursa olsun (prep.)

    English-Turkish dictionary > no matter who

  • 49 polyvalent

    adj. çok değerli [kim.], çok değerlikli [kim.]

    English-Turkish dictionary > polyvalent

  • 50 polyvalent

    adj. çok değerli [kim.], çok değerlikli [kim.]

    English-Turkish dictionary > polyvalent

  • 51 bevorstehen

    bevor|stehen
    irr vi beklenmek; ( zu erwarten sein) olması beklenmek; ( unmittelbar drohend) pek yakında olmak;
    wer weiß, was ihr noch bevorsteht kim bilir, onu daha neler bekliyor, kim bilir, onun başına daha neler gelecek;
    es steht uns noch sehr viel Arbeit bevor önümüzde daha pek çok iş var;
    die Wahlen stehen unmittelbar bevor seçimler pek yakında olacak, seçimler hemen önümüzde

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > bevorstehen

  • 52 dagegen

    dagegen ['da:ge:gən, da'ge:gən] adv
    1) ( räumlich) ona karşı, buna karşı
    2) ( ablehnend)
    haben Sie was \dagegen, wenn ich rauche? sigara içmeme bir şey der misiniz?;
    \dagegen ist nichts einzuwenden ona denilecek bir şey yok;
    wer ist dafür und wer \dagegen? kim bundan yana, kim buna karşı?
    3) ( als Gegenmaßnahme) ona karşı, buna karşı;
    es gibt kein Mittel \dagegen ona [o buna] karşı çare yok
    4) ( verglichen mit) kıyasla; ( im Gegensatz) karşısında;
    es war dort unglaublich kalt, der Winter hier ist nichts \dagegen oranın inanılmaz soğuğu karşısında burada kış hiçbir şey değil

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > dagegen

  • 53 wissen

    wissen <weiß, wusste, gewusst> ['vısən]
    I vt
    1) ( können) bilmek;
    nicht mehr ein noch aus \wissen çıkar yol bilmemek;
    mit jdm umzugehen \wissen biriyle nasıl geçineceğini bilmek, birine nasıl davranacağını bilmek
    ich weiß nicht, wo er ist nerede olduğunu bilmiyorum;
    wusstest du, dass...?... olduğunu biliyor muydun?;
    woher soll ich das \wissen? bunu nereden bileyim?;
    woher weißt du das? bunu nereden biliyorsun?;
    soviel ich weiß, ist er noch da bildiğim kadarıyla (kendisi) hâlâ orada;
    er weiß immer alles besser o her şeyi daha iyi bilir;
    das musst du selbst \wissen bunu senin bilmen gerekir, bu, senin bileceğin iş;
    wenn ich das gewusst hätte... bunu bilseydim...;
    sie weiß, was sie will ne istediğini biliyor;
    ich wüsste nicht, was ich lieber täte neyi tercih ederdim, bilemiyorum;
    ich hätte es \wissen müssen onu bilmem gerekirdi;
    das ist wer weiß wie teuer ( fam) bu, kim bilir kaç para;
    ... und was weiß ich noch alles ( fam)... ve daha neler neler biliyorum;
    weißt du was? biliyor musun?;
    gewusst, wie! ( fam) nasıl yapıldığını bileceksin!
    3) ( sich erinnern) hatırlamak;
    weißt du noch, wie schön es war? hatırlıyor musun, ne kadar güzeldi?
    4) ( erfahren)
    lassen Sie mich \wissen, wenn/ob...... olduğunda/olursa bana bildirin [o haber verin];
    sie will nichts mehr von mir \wissen benimle ilişkisini kesti
    ich weiß sie in guten Händen ( geh) onun iyi ellerde olduğunu biliyorum
    6) ( kennen) bilmek, tanımak;
    weißt du einen guten Arzt? iyi bir hekim biliyor [o tanıyor] musun?
    II vi ( informiert sein) bilmek, bilgisi [o haberi] olmak;
    um [o von] etw dat \wissen bir şeyden haberi olmak;
    ich weiß von nichts hiç bir şeyden haberim yok;
    man kann nie \wissen ( fam) hiç bilemezsin;
    nicht, dass ich wüsste ( fam) onu bilmem;
    wer weiß? kim bilir?;
    was weiß ich ( fam) ne bileyim?

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > wissen

  • 54 n'importe qui

    kim olursa olsun

    N'importe qui peut le faire. — Kim olursa olsun yapabilir.

    Dictionnaire Français-Turc > n'importe qui

  • 55 n'importe quoi

    kim olursa olsun

    N'importe qui peut le faire. — Kim olursa olsun yapabilir.

    Dictionnaire Français-Turc > n'importe quoi

  • 56 qui

    I
    bir kişi ya da şeyi sorgular

    C'est mon voisin qui m'a prévenue. — Bana komşum haber verdi.

    J'ai remplacé l'ampoule qui était cassée. — Bozuk olan ampulü değiştirdim.

    II
    personne kim [cim]

    Dictionnaire Français-Turc > qui

  • 57 no matter who

    ıf.her kim|ise:prep.her kim olursa olsun

    English-Turkish new dictionary > no matter who

  • 58 а

    ise; fakat,
    ama; oysa,
    halbuki; ya
    * * *
    I союз
    1) против. ise, da

    не два, а три — iki değil de üç

    три, а не два — üç, iki değil

    он е́дет, а я нет — o gidiyor bense gitmiyorum

    2) (после предложений с уступ. союзами)

    хоть и не ви́дел, а зна́ю — görmedimse de haberim var

    3) (после предложений, имеющих уступительный смысл) fakat, ama

    пройду́т го́ды, а э́то не забу́дется — yıllar geçecek, fakat bunlar unutulmayacaktır

    4) ( между тем) oysa, halbuki

    а ты зна́ешь, что... — oysa biliyorsun ki...

    5) присоед. da

    а на друго́й день... — ertesi gün de...

    а да́льше - сплошны́е леса́ — ötesi de hep ormanlar

    а так-то он поря́дочный (челове́к) — yoksa namusuna namusludur

    6) (при указании на неожиданность, непредвиденное действие) ki

    прихожу́, а там никого́ — geldim ki kimseler yok

    7) (после предложений, имеющих условный смысл) ise; yok

    а не по́нял, так молчи́ — anlamadınsa / anlamadıktan sonra ağzını açma

    а е́сли уви́дят? — ya birisi görürse?

    а что де́лать / поде́лаешь? — ne yapalım ya?

    а та ли э́то дере́вня? — bu köy o köy mü ola?

    а что тако́е?, а в чем де́ло? — ne var yani?

    а э́то кто? — bu da kim?

    а каки́е (в ней / там) иллюстра́ции! — ya resimleri!

    умру́, а туда́ бо́льше не верну́сь! — ölürüm de dönmem oraya!

    а да́льше что? — e, sonra?

    а ты что ду́мал? — ne sandın ya!

    а ты его́ защища́й! — ирон. sen yine onu müdafaa et!

    а еще до́ктор! — bir de doktor olacaksın!

    ••
    II частица, вопр.
    (при отклике и т. п.) efendim?

    сде́лаешь, а? — yaparsın, e mi?

    краси́во, а? — ne güzel, değil mi?

    како́е у тебя́ на э́то пра́во? А? — buna ne hakkın var? Ha?

    III межд.
    ha!; hah!; eh!

    а, тепе́рь я́сно / поня́тно! — ha, şimdi anlaşıldı

    а, вот и он! — hah, geldi işte!

    а, ничего́! — eh, zararı / ziyanı yok!

    Русско-турецкий словарь > а

  • 59 бить

    vurmak,
    dövmek; dayak atmak,
    yumruk atmak,
    tekme atmak,
    tekmelemek
    * * *
    несов.; сов. - поби́ть, проби́ть, разби́ть
    1) тк. несов. vurmak; dövmek

    бить по мячу́ — topa vurmak

    бить по воро́там — спорт. şut çekmek / atmak

    бить штрафно́й (уда́р) — спорт. ceza vuruşu çekmek

    бить кры́льями (о птице)kanat çırpmak

    бить в дверь кулако́м — kapıyı yumruklamak

    (здесь) бьёт то́ком — elektrik çarpıyor

    во́лны би́ли о бе́рег — dalgalar kıyıyı dövüyordu

    в лицо́ (мне) бьёт ре́зкий ве́тер — sert bir rüzgar yüzüme çarpıyor

    2) сов. поби́ть dövmek, dayak atmak; yumruk atmak, yumruklamak ( кулаками); tekme atmak, tekmelemek ( ногами); kamçılamak ( плетью)

    кто тебя́ поби́л? — seni döven kim?

    3) тк. несов. vurmak; kesmek

    бить за́йца — tavşan vurmak

    бить скот(и́ну) — hayvan kesmek

    бить ры́бу острого́й — zıpkınla balık vurmak

    4) тк. несов. dövmek; vurmak

    бить без про́маха (об охотнике и т. п.)her attığını vurmak

    бить ми́мо це́ли — hedefe isabet ettirememek

    бить из ору́дий по око́пам — siperleri dövmek

    би́ли зени́тки — uçaksavarlar ateş ediyordu

    5) тк. несов. ( об оружии)

    на ско́лько ме́тров бьёт э́тот пистоле́т? — bu tabancanın atımı kaç metre?

    6) сов. разби́ть (посуду, стекла) kırmak

    разби́ть стака́н — bardağı kırmak

    7) тк. несов. vurmak

    бить в бараба́н — davul vurmak / dövmek

    бить в ко́локол — çan çalmak

    8) сов. проби́ть

    бить трево́гу — alarm işareti vermek

    про́би́ли отбо́й / вече́рнюю зо́рю — yat borusu öttü

    9) сов. проби́ть çalmak

    бьёт оди́ннадцать — saat on biri çalıyor

    про́би́л его́ после́дний час — son saati çaldı

    когда́ про́бил час тяжёлых испыта́ний — ağır sınavlar zamanı gelip çatınca

    10) тк. несов. fışkırmak

    из пробурённой сква́жины бьёт нефть — açılan kuyudan petrol fışkırıyor

    11) сов. поби́ть kırmak

    бить слона́ — шахм. fili düşürmek / almak

    поби́ть реко́рд — rekoru kırmak

    12) тк. несов. tir tir titremek

    её би́ло сло́вно в лихора́дке — sıtma nöbetine tutulmuş gibiydi

    13) сов. поби́ть ( побеждать) yenmek; tepelemek; üstün gelmek ( брать верх)

    бить врага́ — düşmanı tepelemek

    ••

    бить себя́ (кулако́м) в грудь — göğsünü yumruklamak

    бить по чьим-л. интере́сам — (birinin) çıkarına dokunmak

    э́то бьёт по карма́ну — keseye zarardır

    бить в глаза́ — göze batmak

    Русско-турецкий словарь > бить

  • 60 бы

    varsayımsal cümleleri,
    belirsiz zamirleri,
    dilekleri ve nazik önerileri belirtir
    * * *

    будь у меня́ вре́мя, я бы то́же пое́хал — vaktim olsaydı ben de giderdim

    ви́дел бы ты, как он обра́довался! — görsen, ne kadar da sevinmişti!, ondaki sevinci bir gör(s)eydin!

    ему́ сейча́с бы́ло бы се́мьдесят (лет) — şimdi yetmiş yaşında olacaktı

    я бы хоте́л сказа́ть, что... — şunu söylemek isterim ki...

    переда́йте, что я был бы рад ви́деть его́ — (ona) söyleyin ki kendisini görmekten memnun olurum

    он и рад бы оста́ться, да... — seve seve kalırdı ama...

    мне бы тако́й слова́рь — benim de böyle bir sözlüğüm olsa

    помолча́л бы! — sus bari!

    пошёл бы (ты) прове́трился / погуля́л — gidip hava alsan

    Вам бы обрати́ться к врачу́ — doktora başvursanız

    почему́ бы нам не пое́хать вме́сте? — niçin beraber gitmiyelim?

    уж лу́чше бы ты её не люби́л — keşke onu sevmez olaydın

    ему́ бы давно́ пора́ быть здесь — çoktan gelmiş olacaktı

    до́ждичка бы! — bir yağmur yağsa...

    отдо́хнуть бы (нам) немно́го! — (keşke) biraz dinlensek!...

    ••

    кто бы мог поду́мать, что... — kim derdi ki,...

    отку́да бы ни исходи́ла опа́сность... — tehlike nereden gelirse gelesin...

    Русско-турецкий словарь > бы

См. также в других словарях:

  • Kim — puede referirse a: Contenido 1 Uso genérico como nombre 2 Pueblo Kim 3 Kim de la India 4 Políticos …   Wikipedia Español

  • Kim Yu-Na — est un nom asiatique ; le nom de famille, Kim, précède donc le prénom. Kim Yu Na Kim Yu Na aux championnats du monde 2009. Fiche d identité …   Wikipédia en Français

  • Kim Gu — 6º presidente del Gobierno Provisional de la República de Corea …   Wikipedia Español

  • Kim Yu-na — Nation Korea Sud …   Deutsch Wikipedia

  • KIM-1 — Тип Одноплатный микрокомпьютер Выпущен …   Википедия

  • KIM — ist ein Vorname bzw. die Abkürzung eines Vornamens; siehe Kim (Vorname) ein koreanischer Familienname; siehe Kim (Familienname) der Titel eines bekannten Romans von Rudyard Kipling; siehe Kim (Roman) eine Zigarettenmarke; siehe Kim… …   Deutsch Wikipedia

  • Kim — ist ein Vorname bzw. die Abkürzung eines Vornamens; siehe Kim (Vorname) ein koreanischer Familienname; siehe Kim (Familienname) der Titel eines bekannten Romans von Rudyard Kipling; siehe Kim (Roman) eine Sprache, die im afrikanischen Land Tschad …   Deutsch Wikipedia

  • Kim Ji-un — Kim Jee woon Kim Jee woon est un nom coréen ; le nom de famille, Kim, précède donc le prénom. Kim Jee woon Kim Ji woon au Festival international du film de Toronto en 2008 …   Wikipédia en Français

  • KIM-1 — en marche Le KIM 1 (de Keyboard Input Monitor) était l un des premiers ordinateurs personnel utilisant le processeur 6502. Il fut développé et produit par MOS Technology, Inc (devenu plus tard Commodore) à partir de 1975, et connu un succès… …   Wikipédia en Français

  • Kim — /kim/, n. a male or female given name. * * * (as used in expressions) Campbell Kim Kim Dae Jung Kim Il sung Kim Jong Il Kim Chong Il Kim Young Sam Philby Kim * * * …   Universalium

  • Kim Ng — is an American baseball executive for the Major League Baseball Los Angeles Dodgers organization. She was the youngest person, and first woman, to present a salary arbitration case in the major leagues when she worked for the Chicago White Sox,… …   Wikipedia

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»