-
41 пересечение
ara kesit, kesişme, kavşak- пересечение дорог в нескольких уровнях
- пересечение дорог в одном уровне
- кольцевое пересечение дорог
- У-образное пересечение дорог
- четырехстороннее пересечение дорог в одном уровнеТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > пересечение
-
42 поперечное сечение
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > поперечное сечение
-
43 поперечный разрез
enine kesit, arzani maktaТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > поперечный разрез
-
44 продольное сечение
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > продольное сечение
-
45 сечение по оси
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > сечение по оси
-
46 срез
kesme, kesitТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > срез
-
47 типовое сечение
Турецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > типовое сечение
-
48 cant
n. argo; iki yüzlülük, riyakârlık; samimiyetsizlik, yapmacıklık, gerçek anlamı dışında kullanılan sözler; eğim; meyil, yatay kesit————————v. yapmacıklı konuşmak, argolu konuşmak, iki yüzlülük etmek, dilenmek, eğmek, yan yatırmak, meyil vermek* * *1. eğil (v.) 2. argo (n.)* * *[kænt]1) (insincere talk: politicians' cant.) yapmacık konuşma2) (the special slang of a particular group of people: thieves' cant.) argo -
49 cross-section
1) ((a drawing etc of) the area or surface made visible by cutting through something, eg an apple.) enine kesit2) (a sample as representative of the whole: He interviewed a cross-section of the audience to get their opinion of the play.) özgül örnek -
50 crossing
n. geçit, kesit, deniz yolculuğu* * *1. dörtyol ağzı (n.) 2. kesiş (v.) 3. kesişerek (prep.)* * *1) (a place where a road etc may be crossed: a pedestrian-crossing; a level-crossing.) geçit2) (a journey over the sea: I was seasick as it was a very rough crossing.) deniz yolculuğu -
51 edge
n. keskin kenar, ağız, kıyı, keskinlik, şiddet, kenar, kesit, üstünlük————————v. keskinleştirmek, kenar yapmak, yavaş yavaş ilerletmek, yan yan gitmek, sokulmak* * *1. kenar 2. kenar yap (v.) 3. kenar (n.)* * *[e‹] 1. noun1) (the part farthest from the middle of something; a border: Don't put that cup so near the edge of the table - it will fall off; the edge of the lake; the water's edge.) kenar, kıyı2) (the cutting side of something sharp, eg a knife or weapon: the edge of the sword.) ağız3) (keenness; sharpness: The chocolate took the edge off his hunger.) keskinlik2. verb1) (to form a border to: a handkerchief edged with lace.) kenarını çevirmek/geçirmek2) (to move or push little by little: He edged his chair nearer to her; She edged her way through the crowd.) usul usul ilerlemek, yanaşmak•- edging- edgy
- edgily
- edginess
- have the edge on/over
- on edge -
52 elevation
n. yükseltme, irtifa, kaldırma, yükselti, yükseklik, eğim, dikey kesit, moral verme* * *1. yükseklik 2. yükseltme* * *1) (the act of elevating, or state of being elevated.) yükselme, yükseltilme2) (height above sea-level: at an elevation of 1,500 metres.) yükseklik, rakım3) (an architect's drawing of one side of a building.) cephe resmi, elevasyon -
53 profile
n. profil, yüzün yandan görünüşü, kesit, özgeçmiş, biyografi, profil çizmek————————v. profilini çizmek, kesitini çıkarmak* * *profil* * *(the view of a face, head etc from the side; a side view: She has a beautiful profile.) profil, yan görünüş -
54 conic section
n. konik arakesit, koni geometrisi* * *1. konik kesit 2. konik parça -
55 crosscut
adj. enine kesit, enine, enine kesen* * *enine kesim -
56 cutaway
adj. kesit————————n. caketatay, bonjur* * *ceket -
57 frontal section
frontal kesit -
58 lateral section
yan kesit -
59 longitudinal section
boyuna kesit -
60 sagittal section
sagittal kesit
См. также в других словарях:
kesit — is. 1) Bir şey enlemesine veya boylamasına kesildiğinde ortaya çıkan yüzey Ağacın kesiti. 2) Bir toplumun bölümü, kesim 3) Ayırıcı özellikleriyle belirlenen süreç 4) mat. Bir cisim düz olarak kesildiğinde ortaya çıkan düzlemin biçimi, makta Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öz kesit — is. Tomruğun boyu yönünden alınan ve özünden geçen kesit yüzeyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ara kesit — is. Çizgilerin, yüzeylerin, katı cisimlerin birbirlerine rastladıkları ve kesiştikleri yer … Çağatay Osmanlı Sözlük
BALI — L’île de Bali (5 561 km2), rattachée dans les statistiques de la république d’Indonésie aux petites îles de la Sonde (Nusa Tenggara), est, cependant, une province (Propinsi) à part entière. Cela tient, non seulement à son importante population, 2 … Encyclopédie Universelle
Bülent Ecevit — Mustafa Bülent Ecevit Prime Minister of Turkey In office January 11, 1999 – November 18, 2002 Preceded by Mesut Yılmaz … Wikipedia
Hagop Kazazian Pasha — Infobox Person name = Hagop Kazazian Pasha image size = 180px|right caption = birth date = 1833 birth place = Istanbul death date = 1891 death place = Istanbul occupation = Minister of Privy Treasury, Minister of Finance of the Ottoman Empire… … Wikipedia
Nicole Saba — نيكول سابا Born June 26, 1974 (1974 06 26) (age 37) Origin Beirut, Lebanon Genres Arabic pop music, Arabic music, pop … Wikipedia
ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
iz — is. 1) Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuyu — is. 1) Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu. H. Taner 2) Toprağa kazılan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
makta — is., esk., Ar. maḳṭaˁ 1) Kemikten yapılmış kalem ucunu düzeltmeye yarayan araç Bu tabakta kamış kalem, kalemtıraş, kalemi yarmaya ve ucunu düzeltmeye yarayan kemik makta ... vardır. R. H. Karay 2) ed. Divan edebiyatında gazelin veya kasidenin son … Çağatay Osmanlı Sözlük