-
1 leave sb to his own devices, resources
kendi haline birakmakEnglish to Turkish dictionary > leave sb to his own devices, resources
-
2 let be
kendi haline bırakmak, rahat bırakmak, karışmamak -
3 let be
kendi haline bırakmak, rahat bırakmak, karışmamak -
4 leave smb. to one's own devices
kendi haline bırakmak, işine karışmamakEnglish-Turkish dictionary > leave smb. to one's own devices
-
5 leave smb. to one's own devices
kendi haline bırakmak, işine karışmamakEnglish-Turkish dictionary > leave smb. to one's own devices
-
6 оставлять
несов.; сов. - оста́витьоста́вь письмо́ на столе́ — mektubu masanın üstüne bırak
оста́вь ве́щи у сосе́да — eşyanı komşuna bırak
у кого́ бы (мне) оста́вить ребёнка? — çocuğumu kime bırakayım / ısmarlayayım?
я, наве́рно, оста́вил чемода́н в ваго́не — bavulu vagonda unutmuşum
кому́ он оста́вил своё иму́щество? — malını kime bıraktı?
оста́вить письмо́ без отве́та — mektubu cevapsız bırakmak
он оста́вил жену́ — karısını bıraktı
оставля́ть следы́ — iz bırakmak
оставля́ть хоро́шее впечатле́ние — iyi bir izlenim bırakmak
оста́вить усы́ — bıyık bırakmak
2) ( задерживать) alıkoymakоста́вить кого-л. на обе́д / обе́дать — yemeğe alıkoymak
оста́вить кого-л. на второ́й год — (sınıfta) bırakmak; döndürmek
3) (сохранять, приберегать) alıkoymak; saklamak; ayırmakоста́вь нам два биле́та — bizim için iki bilet kapat
4) (прекращать, бросать) (vaz)geçmek; el çekmekоста́вь ты э́ту (свою́) привы́чку! — vazgeç sen bu huyundan!
••оста́вить кого-л. в поко́е — rahat bırakmak; kendi haline bırakmak
оста́вить за собо́й пра́во... —......mak hakkını saklı tutmak
не оставля́ть сомне́ния в чём-л. — bir şeyden şüphe bırakmamak
не оставля́ть ме́ста для сомне́ний — şüpheye yer bırakmamak
-
7 leave alone
yalnız bırakmak, rahat bırakmak, kendi haline bırakmak, karışmamak* * *yalnız bırak* * *(not to disturb, upset or tease: Why can't you leave your little brother alone?) rahatsız etmemek, yalnız bırakmak -
8 turn smb. adrift
ortada bırakmak, yüzüstü bırakmak, kendi haline bırakmak -
9 turn smb. adrift
ortada bırakmak, yüzüstü bırakmak, kendi haline bırakmak -
10 предоставлять
предоставля́ть кому-л. о́тпуск — izin vermek
предоставля́ть кому-л. бо́льшие права́ — daha geniş haklar tanımak
предоставля́ть зе́млю малоземе́льным крестья́нам — az topraklı köylülere toprak vermek / sağlamak
предоставля́ть кому-л. дополни́тельные льго́ты — ek kolaylıklar sağlamak
в его́ распоряже́ние предоста́влена маши́на — emrine bir araba verildi
така́я возмо́жность ему́ предоста́влена — kendisine bu olanak sağlanmıştır
2) bırakmakпредоста́вьте э́то де́ло мне — bu işi bana bırakın
предоста́вим сло́во самому́ а́втору — sözü yazarın kendisine bırakalım
••предоста́вить кого-л. самому́ себе́ — kendi haline bırakmak
-
11 let it ride
kafaya takmamak, kendi haline bırakmak, oluruna bırakmak -
12 let smth. ride
v. kafaya takmamak, kendi haline bırakmak, oluruna bırakmak -
13 let it ride
kafaya takmamak, kendi haline bırakmak, oluruna bırakmak -
14 let smth. ride
v. kafaya takmamak, kendi haline bırakmak, oluruna bırakmak -
15 überlassen
überlassen*irr vt1) ( abgeben)jdm etw \überlassen birine bir şey vermek2) ( anheimstellen)es ist dir \überlassen, das zu entscheiden buna karar vermek sana kaldı;überlass das bitte mir! lütfen bunu bana bırak!3) ( anvertrauen)jdm etw \überlassen birine bir şey bırakmak; -
16 leave sb to his own resources
vaktini istedigince geçirmesine izin vermek, kendi haline birakmakEnglish to Turkish dictionary > leave sb to his own resources
См. также в других словарях:
kendi hâline bırakmak — (bir şeyi veya bir kimseyi) ilgilenmemek, karışmamak Ertesi sabah beni balığa çıkarken uyandırmayacaklardı. Bırakacaklardı kendi hâlime. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
başıbozuk — is., ğu 1) Düzensiz topluluk 2) tar. Askerlerin arasına katılmış sivil savaşçı 3) sf. Karışık, içinden çıkılamayan Böyle bir durumda kendi hâline bırakmak ancak başıbozuk bir ekonomi ortamına yol açabilirdi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
atmak — i, e, ar 1) Bir cismi bir yöne doğru fırlatmak Taşı suya atmak. 2) Bir şeyi yere doğru bırakmak 3) Bir kimsenin ilişiğini kesmek Adamcağızı berbat bir yere attılar. 4) e, nsz Koymak Mutlaka yemeklerimize biber atmayı âdet edinmişiz. B. Felek 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük