-
1 karşılaşmak
vi1) ( rastlaşmak) einander begegnen, sich begegnenbiriyle/güçlüklerle \karşılaşmak jdm/Schwierigkeiten begegnenşimdiye kadar böyle bir şey ile hiç karşılaşmadım! so etwas ist mir ja noch nie begegnet! -
2 karşılaşmak
-
3 karşılaşmak
ната́лкиваться натолкну́ться ста́лкиваться* * *1) - le встреча́ться с кемöğretmenle yolda karşılaştık — с учи́телем мы встре́тились по доро́ге
2) спорт. встреча́ться, проводи́ть встре́чуiki kulüp bugün İstanbulda karşılaştılar — два клу́ба сего́дня встреча́лись в Стамбу́ле
-
4 karşılaşmak
очрашу; каршылу -
5 karşılaşmak
v. come on, meet, run across, come upon, fall with, drop a cross, cross, run up against smb., cross each other, encounter, experience, greet, come across* * *meet -
6 karşılaşmak
leqayîbûn--------lihevrasthatin--------liqayî bûn--------pêrgînê hev bûn--------rastî hev hatin -
7 karşılaşmak:
tûşîhevbûn -
8 karşılaşmak
Qarşılaşmaq -
9 karşilaşmak
2) (rastlaşmak) зэIуупIэн, зэпэIухъынтэн -
10 karşılaşmak
зэIукIэн -
11 karşılaşmak
συναντιέμαι, τρακάρομαι -
12 karşılaşmak
صادفقابللاقى -
13 karşılaşmak
1. صادف [صادَفَ]Anlamı: karşı karşıya gelmek, rastlaşmak2. قابل [قابَلَ]Anlamı: karşı karşıya gelmek, rastlaşmak3. لاقى [لَاقَى]Anlamı: karşı karşıya gelmek, rastlaşmak -
14 karşılaşmak
"to meet; to come across, to encounter, to run into; to confront" -
15 karşılaşmak
1. to meet (each other). 2. /la/ to meet, run into. 3. /la/ to face, be confronted with, be up against. 4. sports to play each other. -
16 engelle karşılaşmak
v. strike a snag -
17 pürüzle karşılaşmak
v. strike a snag -
18 tesadüfen karşılaşmak
v. run across -
19 güçlüklerle karşılaşmak
to meet with difficulties -
20 tesadüfen karşılaşmak
to chance on sb/sth
- 1
- 2
См. также в других словарях:
karşılaşmak — le 1) Karşı karşıya gelmek, rastlaşmak Terdit, yazıda beklenmedik bir sonuçla karşılaşmak demektir. Ç. Altan 2) nsz, sp. İki sporcu veya iki takım yarışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tuşnamak — karşılaşmak, harekete geçmek, I, 236 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
çatmak — i, ar 1) Odun, değnek, kılıç, tüfek vb. uzun şeylerden birkaç tanesini, tepelerinden birbirine çaprazlama dayayarak durdurmak Avlusunda silahlarını çatmış, ayaklarını germiş askerler var. F. R. Atay 2) Kereste vb.ni birbirine tutturmak 3) Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına gelmek — 1) bir görevi üstlenmek, yüklenmek 2) kötü bir durumla karşılaşmak 3) beklenmedik, şaşırtıcı bir olay veya durumla karşılaşmak O gün Bakırköy den gelirken yolda benim başıma gelenleri sana bir anlatsam... O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
Turkish grammar — This article concerns the grammar of the Turkish language. A companion to this article is Turkish vocabulary. Three features that, together, distinguish Turkish from many other languages are the following: #Turkish is highly agglutinative: its… … Wikipedia
azarlanmak — nsz Paylanmak, kötü sözle karşılaşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulmak — i, ur 1) Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyi elde etmek 3) Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek Paramı buldum. 4) Varlığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
buluşmak — nsz, le 1) Bir araya gelmek 2) Karşılaşmak 3) de Önceden belirlenmiş bir yer ve zamanda bir araya gelmek Ertesi gün yine pastacıda buluştular. P. Safa 4) Kavuşmak Yâr ile buluşsak bir tenha yerde / Duyarlar rakipler söz olur gider. Âşık Veysel … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılaşma — is. 1) Karşılaşmak işi 2) sp. İki sporcu veya iki takım arasında, karşılıklı olarak kazanmak amacıyla yapılan yarışma, maç Birleşik Sözler sonuç karşılaşması … Çağatay Osmanlı Sözlük
olmak — nsz, ur 1) Meydana gelmek, varlık kazanmak, vuku bulmak En şiddetli münakaşa, kumpanyanın ismi için oldu. S. F. Abasıyanık 2) Gerçekleşmek veya yapılmak 3) Bir görev, makam, san veya nitelik kazanmak Okumak, eczacı olmak bu sayılı inatlarından… … Çağatay Osmanlı Sözlük