-
1 kâğıt
ورق -
2 kâğıt
ورق [وَرَق]Anlamı: yazı yazmaya, basmaya, bir şey sarmaya yarayan kuru, ince yaprak -
3 delgeç
1. برامة [بَرَّامَة]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç2. بزال [بِزَال]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç3. ثقابة [ثَقَّابَة]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç4. خرامة [خَرَّامَة]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç5. مثقاب [مِثْقاب]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç6. مثقب [مِثْقَب]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç7. مخراز [مِخْراز]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç8. مخرز [مِخْرَز]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç9. منقب [مِنْقَب]Anlamı: mukavva, kâğıt, kayış, maden gibi şeylerde delik açmaya yarayan araç -
4 mektup
1. خطاب [خِطَاب]2. رسالة [رِسَالَة]3. رسيل [رَسِيل]4. كتاب [كِتَاب]5. كلمة [كَلِمَة]6. مكتوب [مَكْتُوب] -
5 hışırdamak
1. خشخش [خَشْخَشَ]Anlamı: kâğıt, meşin vs. nesneler birbirine sürtünürken ses çıkarmak2. شخشخ [شَخْشَخَ]Anlamı: kâğıt, meşin vs. nesneler birbirine sürtünürken ses çıkarmak3. قعقع [قَعْقَعَ]Anlamı: kâğıt, meşin vs. nesneler birbirine sürtünürken ses çıkarmak4. هسهس [هَسْهَسَ]Anlamı: kâğıt, meşin vs. nesneler birbirine sürtünürken ses çıkarmak5. هف [هَفَّ]Anlamı: kâğıt, meşin vs. nesneler birbirine sürtünürken ses çıkarmak -
6 para
1. مال [مال]2. نقد [نَقْد]3. نقود [نُقُود]4. عملة [عُمْلَة] -
7 cırt
1. أجش [أَجَشّ]2. أصحل [أَصْحَل]3. خشن [خَشِن] -
8 defter
1. دفتر [دَفْتَر]Anlamı: genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları2. سجل [سِجِلّ]Anlamı: genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları3. كراس [كُرَّاس]Anlamı: genellikle hafif bir kapak içerisinde, bir araya tutturulmuş kâğıt yaprakları -
9 birli
وحيد [وَحِيد] -
10 borsa
1. بورصة [بُورْصَة]2. مصفق [مَصْفَق] -
11 fiş
1. رقعة [رُقْعَة]Anlamı: bir işe kılavuzluk etmek için yazılıp sınıflandırılan küçük kâğıt yapraklarından her biri2. لصيقة [لَصِيقَة]Anlamı: bir işe kılavuzluk etmek için yazılıp sınıflandırılan küçük kâğıt yapraklarından her biri -
12 harita
1. خارطة [خارطَة]Anlamı: atlas, yeryüzünün kağıt üzerindeki taslağı2. خريطة [خَرِيطة]Anlamı: atlas, yeryüzünün kağıt üzerindeki taslağı -
13 kâğıtçı
-
14 nazarlık
1. حجاب [حِجَاب]Anlamı: dua yazılı kâğıt, muska gibi şey2. حرز [حِرْز]Anlamı: dua yazılı kâğıt, muska gibi şey -
15 banknot
بنكنوت [بَنْكنُوت] -
16 çizelge
جدول [جَدْوَل]Anlamı: çizgilerle ayrılmış kâğıt, cetvel -
17 ebrulu
مجزع [مُجَزِّع]Anlamı: üzerinde ebru yapılmış (kâğıt, kumaş) -
18 evrak
ورق [وَرَق]Anlamı: kâğıt yaprakları, kitap sayfaları -
19 karton
كرتون [كَرْتُون]Anlamı: kalın ve sert kâğıt -
20 kız
1. آنسة [آنِسَة]Anlamı: cinsî ilişkide bulunmamış sişi, bakire2. بتول [بَتُول]Anlamı: cinsî ilişkide bulunmamış sişi, bakire3. بكر [بِكْر]Anlamı: cinsî ilişkide bulunmamış sişi, bakire4. بنت [بِنْت]Anlamı: dişi çocuk5. بنت [بِنْت]6. صبية [صَبِيَّة]Anlamı: dişi çocuk7. عذراء [عَذْراء]Anlamı: cinsî ilişkide bulunmamış sişi, bakire8. فتاة [فَتَاة]Anlamı: dişi çocuk9. فتية [فَتِيَّة]Anlamı: dişi çocuk
- 1
- 2
См. также в других словарях:
kâğıt — is., dı, Far. kāġaẕ 1) Hamur durumuna getirilmiş türlü bitkisel maddelerden yapılan, yazı yazmaya, baskı yapmaya, bir şey sarmaya yarayan kuru, ince yaprak Yazı kâğıdı. Duvar kâğıdı. Sigara kâğıdı. 2) sf. Bu yapraktan yapılmış Gece hafif… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt balığı — is., hay. b. Kâğıt balığıgillerden, gövdesi kâğıt gibi ince ve saydam, üzerinde üç siyah benek bulunan kemikli bir balık (Trachypterus trachypterus) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt dutu — is., bit. b. Dutgillerden, Çin de ve Japonya da yetişen, kabuğundan kâğıt yapılan bir ağaç, kâğıt ağacı (Broussenetia papyrifera) … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt ağacı — is., bit. b. Kâğıt dutu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt balığıgiller — is., ç., hay. b. Kemikli balıklardan, örnek hayvanı kâğıt balığı olan, ince gövdeli, gümüşi renkli balık familyası … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt helvacı — is. Kâğıt helvası yapan veya satan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt kebabı — is. Kemiksiz koyun eti, domates, biber, soğan ve baharat karışımının yağlı kâğıt içerisine konarak fırında pişirilmesi yoluyla hazırlanan bir kebap türü … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt oyunu — is. İskambil kâğıdı ile oynanan oyun Hiç kâğıt oyunu oynamazken birkaç aydır altmış altıya alıştırmışlar, sıra ile yenip duruyorlardı. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt gibi (olmak) — (birinin yüzü) kanı çekilip benzi solmak Babuş da uyanmış ve yatağın içine oturmuş. Korkudan onun da yüzü kâğıt gibi. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt oynamak — iskambil kâğıtlarını kullanarak çeşitli oyunlar oynamak Birkaç soba etrafında çay içiyorlar, tavla ve kâğıt oynuyorlar. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kâğıt helvası — is. Tekerlek biçiminde, ince, yassı ve gevrek bir çeşit helva … Çağatay Osmanlı Sözlük