-
61 اغتاب
-
62 اقتراف
-
63 بئيس
بَئِيس1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli3. kısmetsizAnlamı: kısmeti iyi olmayan4. garibanAnlamı: kimsesiz, zavallı, garip olan kimse5. garipAnlamı: kimsesiz, zavallı6. acınacakAnlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek7. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz8. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz -
64 بشاعة
1. biçimsizlikAnlamı: çirkinlik, yakışıksızlık2. fenalıkAnlamı: fena olma durumu, kötülük3. kötülükAnlamı: kötü olma durumu4. çirkinlikAnlamı: çirkin olma durumu -
65 بغيض
بَغِيض1. sevimsizAnlamı: hoşa gitmeyen2. iticiAnlamı: soğuk, sevimsiz3. madaraAnlamı: kötü, sevimsiz4. iğrençAnlamı: tiksindiren, müstekreh5. mendeburAnlamı: pis, iğrenç6. menfurAnlamı: iğrenç, tiksindirici7. kerihAnlamı: tiksindirici, iğrenç8. nahoşAnlamı: hoş olmayan9. mekruhAnlamı: iğrenç, tiksindirici, yapılmaması istenen10. ağır kanlıAnlamı: hippokrates'in ortaya attığı ağır canlılık, duygulanmış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi -
66 بكت
بَكَّتَ1. döşenmek2. kınamakAnlamı: takbih etmek, ayıplamak3. terslemekAnlamı: bir kimseyi azarlamak4. azarlamakAnlamı: tekdir etmek, paylamak -
67 بلوى
بَلْوَى1. badire2. faciaAnlamı: çok üzüntü veren, acıklı olay3. mihnetAnlamı: sıkıntı, üzüntü4. felâketAnlamı: büyük zarar5. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay6. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey7. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım8. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
68 بلية
Iبِلْيَة1. zıpzıpAnlamı: çocukların oynadığı, taştan veya camdan küçük yuvarlak bilye2. bilyeAnlamı: küçük yuvarlak, misketIIبَلِيَّة1. badire2. mihnetAnlamı: sıkıntı, üzüntü3. faciaAnlamı: çok üzüntü veren, acıklı olay4. felâketAnlamı: büyük zarar5. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay6. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım7. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey8. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
69 تافه
تافِه1. saçmacıAnlamı: saçma sapan söz söyeleyen kimse2. kıtıpiyosAnlamı: değersiz, bayağı, kötü3. haysiyetsizAnlamı: değeri, saygınlığı olmayan, onursuz4. paçavraAnlamı: değersiz kimse5. değersiz -
70 تحرر
Iتَحَرَّرَ1. serbestlemekAnlamı: sıkıcı bir durumdan kurtulmak2. azatAnlamı: serbest bırakma3. kurtulmak4. liberalleşmekAnlamı: serbest bir duruma gelmek5. özgürleşmekAnlamı: özgür duruma gelmekIIتَحَرُّر1. erkinlikAnlamı: serbestlik, erkin olma durumu2. özgürlük3. azatAnlamı: serbest bırakma -
71 تدليس
تَدْلِيس1. dolandırıcılıkAnlamı: dolandırıcı olma durumu2. şarlatanlıkAnlamı: şarlatanca davranış3. kalpazanlıkAnlamı: kalpazan olma durumu4. üçkâğıtçılıkAnlamı: yalancılık, dolandırıcılık5. entrika6. kalleşlikAnlamı: kalleş olma durumu7. sinsilikAnlamı: sinsice davranış8. mandepsiAnlamı: tuzak, oyun9. dalavereAnlamı: yalan dolanla gizlice görülen kötü ış, gizli oyun10. desiseAnlamı: aldatma, hile, entrika -
72 ترح
Iتَرَح1. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü2. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu3. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu4. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu9. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü10. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa19. teessürAnlamı: üzülmeIIتَرِح1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. yaslıAnlamı: yas tutan3. kasvetliAnlamı: iç sıkıcı, sıkıntılı4. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli5. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü6. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı7. depresifAnlamı: ruhî çöküntüsü olan kimse8. melülAnlamı: üzgün9. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı10. hüzünlüAnlamı: gönle üzüntü veren11. kaygılıAnlamı: kaygısı olan12. kasavetliAnlamı: üzüntülü, tasalı13. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir14. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz15. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz16. dertliAnlamı: derdi olan kimseتَرَّحَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. korkutmakAnlamı: kaygıya düşürmek3. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek4. zehretmek5. üzmekAnlamı: üzüntü vermek -
73 تعس
Iتَعِس1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. kademsizAnlamı: uğursuz3. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü4. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı5. depresifAnlamı: ruhî çöküntüsü olan kimse6. elimAnlamı: acınacak, acıklı7. garibanAnlamı: kimsesiz, zavallı, garip olan kimse8. kısmetsizAnlamı: kısmeti iyi olmayan9. melülAnlamı: üzgün10. garipAnlamı: kimsesiz, zavallı11. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı12. hüzünlüAnlamı: gönle üzüntü veren13. acınacakAnlamı: üzüntü duyulacak, merhamet edilecek14. kasavetliAnlamı: üzüntülü, tasalı15. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz16. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir17. dertliAnlamı: derdi olan kimse18. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsizIIتَعْس1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. bahtsızlıkAnlamı: mutsuzluk3. bedbahtlıkAnlamı: mutsuzluk, bahtsızlık -
74 جائحة
جائِحَة1. badire2. faciaAnlamı: çok üzüntü veren, acıklı olay3. mihnetAnlamı: sıkıntı, üzüntü4. felâketAnlamı: büyük zarar5. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay6. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım7. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey8. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
75 جرح
Iجَرَحَ1. kesmekAnlamı: kesici bir araçla yaralamak2. vurmakAnlamı: yaralamak3. çıtlatmakAnlamı: bir şeyden çıt sesi çıkarmak, ayırmak, yarmakIIجُرْح1. travmaAnlamı: organda oluşan yerel yara2. yaraAnlamı: vücutta meydana gelen zedelenmeجَرَّحَ1. döşenmek2. yermekAnlamı: kötülüklerini söylamak3. karalamakAnlamı: leke sürmek4. azarlamakAnlamı: tekdir etmek, paylamak -
76 جريض
جَرِيض1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. depresifAnlamı: ruhî çöküntüsü olan kimse3. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü4. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı5. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli6. elimAnlamı: acınacak, acıklı7. melülAnlamı: üzgün8. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı9. hüzünlüAnlamı: gönle üzüntü veren10. kaygılıAnlamı: kaygısı olan11. kasavetliAnlamı: üzüntülü, tasalı12. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz13. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir14. dertliAnlamı: derdi olan kimse15. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz -
77 جن
Iجنّ1. ifritAnlamı: kötü ve korkunç cin2. cinnetAnlamı: deli olma durumu, aklını kaçırma3. cinAnlamı: masallara ve bazı inançlara göre, göze görünmeyen yaratıkIIجَنَّsaklamakAnlamı: görünmesine engel olmakجُنَّ1. oynatmakAnlamı: aklını yitirmek2. çıldırmakAnlamı: delirmek, aklını oynatmak3. delirmekAnlamı: deli olmak, aklını yitirmek -
78 حادث
IحادَثَsöyleşmekAnlamı: karşılıklı konuşmakIIحادِث1. badire2. hadiseAnlamı: bir olay3. çağcılAnlamı: asrın yeniliklerinden yararlanan4. asrîAnlamı: modern, çağcil5. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay6. vak'aAnlamı: olay, hadise7. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım8. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey9. yeniAnlamı: kullanılmamış olan10. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
79 حادثة
حادِثَة1. badire2. hadiseAnlamı: bir olay3. mihnetAnlamı: sıkıntı, üzüntü4. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay5. vak'aAnlamı: olay, hadise6. olayAnlamı: ortaya çıkan, oluşan durum7. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım8. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey9. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durum -
80 حدث
I1. badire2. pislikAnlamı: dışkı3. hadiseAnlamı: bir olay4. faciaAnlamı: çok üzüntü veren, acıklı olay5. mihnetAnlamı: sıkıntı, üzüntü6. felâketAnlamı: büyük zarar7. kakaAnlamı: (çocuk dilinde) dışkı, pislik8. kazaAnlamı: zararına sebep olan kötü olay9. vak'aAnlamı: olay, hadise10. bokAnlamı: dışkı, yenilen besinlerin sindirimden sonra kalan ve anüs yoluyla dışarı atılan artığı, kazurat11. musibetAnlamı: sıkıntı veren şey12. afetAnlamı: doğanın sebep olduğu yıkım13. dışkıAnlamı: anüs yoluyla dışarıya atılan besin artığı, kazurat14. belâAnlamı: içinden çıkılması güç durumIIحَدَثَtüremekAnlamı: oluşmak, ortaya çıkmakحَدَّثَmodernleştirmekAnlamı: çağcıllaştırmak
См. также в других словарях:
Kotu — can refer to:*a Matoran character in Bionicle storyline *a minor, but traditionally important island in Tonga. See Kotu island * Kotu, Ethiopia *a town in The Gambia, near Serekunda, the most populous city. See Kotu, The Gambia … Wikipedia
Kotu — ist Kotu (Fluss) ein Fluss in Gambia: siehe und Kotu (Kanifing Municipal) und ein an obigen Fluss liegender Ortsteil Kotu (Tonga) eine Inselgruppe in Tonga Diese Seite ist eine Begriffsklärung zur Unterscheidung mehr … Deutsch Wikipedia
Kotu — Kotu, eine der Freundschaftsinseln … Pierer's Universal-Lexikon
kötü — sf. 1) İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, hoşa gitmeyen, fena, iyi karşıtı Kötü bir kalem. 2) Zararlı, tehlikeli Kötü adam. 3) Korku, endişe veren Yabancının bu kötü kasdına yalnız azmimizle karşı koyduk. R. E. Ünaydın 4) Kaba ve kırıcı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Kotu — El grupo Kotu, o también grupo Lulunga, es un grupo de islas al suroeste del grupo Ha apai, entre el grupo Nomuka y el Lifuka, en el reino de Tonga. Son islas bajas y pequeñas, de menos de 2 km², y tan sólo seis de ellas están habitadas.… … Wikipedia Español
Kotu (Fluss) — Die Mündung am Atlantischen OzeanVorlage:Infobox Fluss/KARTE fehlt … Deutsch Wikipedia
Kotu (Kanifing Municipal) — Kotu ist ein Ortsteil der Gemeinde Kanifing (englisch Kanifing Municipal) im westafrikanischen Staat Gambia. Der Ortsteil liegt im Nordwesten der Gemeinde und gehört zum Ort Serekunda und zum Ortsteil Manjai Kunda. Bei der Volkszählung von… … Deutsch Wikipedia
Kotu Island Lodge — (Kotu,Гамбия) Категория отеля: Адрес: 10 Kotu Park Road, 100001 Kotu, Гамбия … Каталог отелей
KOTU Centre Holiday Home — (Иерусалим,Израиль) Категория отеля: Адрес: 39 Betzalel, Иерусалим, 94556 … Каталог отелей
kötü yola saptırmak — kötü yola sürüklemek Parmak kadar çocuğu kötü yollara saptıranların kökünü kazırım. S. Ali … Çağatay Osmanlı Sözlük
kötü kötü yemek — kötü koyunlar gibi hapşırma; az az yemek … Beypazari ağzindan sözcükler