-
1 paralık
озвонч. -ğı1) сто́имостью в... су́мму2) разг. ничто́жный, ничего́ не сто́ящийbir paralık adam — ничто́жный челове́к, ничто́жество
paralık etmek — подорва́ть репута́цию, опозо́рить
adımızı bir paralık ettin — ты опоро́чил на́ше и́мя
iki paralık olmak — гроша́ ло́маного не сто́ить
-
2 iki
два дво́йка (ж)* * *1.ikimiz — дво́е из нас
2.ikisi de — они́ о́ба
дво́йка ( цифра)3.со словами, оканчивающимися на -lı, -lık дву(х), обою́до-, двоя́ко-iki aylık — двухме́сячный
iki kanatlı kapı — двуство́рчатая дверь
iki kişilik — двухме́стный
iki partili sistem — двухпарти́йная систе́ма
iki taraflı trafik — двусторо́ннее движе́ние
iki taraflı kılıç — обоюдоо́стрый меч
iki taraflı sorgu — перекрёстный допро́с
••iki çıplak bir hamamda yakışır — посл. двум го́лым подходя́ще быть то́лько в ба́не ( двое бедняков не составят счастливую пару)
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur — посл. с ми́лым рай и в шалаше́
iki karpuz bir koltuğa sığmaz — посл. нельзя́ выполня́ть одновреме́нно два де́ла
iki aslan bir posta yatmaz — посл. два медве́дя в одно́й берло́ге не зиму́ют
iki dinle bir söyle — посл. сло́во - серебро́, молча́ние - зо́лото
iki kaptan bir gemiyi batırır — посл. два капита́на на корабле́ пото́пят кора́бль
- iki arada bir derede kalmakiki tavşan birden avlanmaz — посл. за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
- iki ateş arasında kalmak
- iki ayağı bir pabuca sokmak
- iki de bir
- iki cami arasında kalmış beynamaz
- iki çift lâf etmek
- iki çift söz etmek
- iki dirhem bir çekirdek
- iki eli böğründe kalmak
- iki eli kanda olsa...
- iki eli yakasında olmak
- iki gözü iki çeşme ağlamak
- iki kat olmak
- iki kere iki dört eder
- iki lâfı getirememek
- iki sözü bir araya getirememek
- iki paralık etmek
- iki zahmetten biri
- iki sıfır lâf etmek
- iki sıfır lâf konuşmak
- iki tek atmak
- iki ucunu bir araya getirememek
- bir sözünü iki etmemek -
3 beş
пять* * *1.beşimiz — пя́теро из нас, мы впятеро́м
beş kere iki on eder — пять умно́жить на два бу́дет деся́ть
beş saat — пять часо́в ( отрезок времени)
beşten üç çıktı iki kaldı — от пяти́ отня́ть три бу́дет два
beş üç daha sekiz eder — к пяти́ приба́вить три бу́дет во́семь
beş vakit namaz — нама́з, соверша́емый пять раз в день в определённое вре́мя
saat beş — пять часо́в ( пункт во времени)
saat beşte — в пять часо́в
2.yüzde beş (% 5) — пять проце́нтов (5%)
beş..li, beş..lik — пяти́..
beş yıllık — пятиле́тний
••- beş paralık
- beş paralık etmek
- beş paralık olmak -
4 bir
оди́н* * *1) оди́нbirimiz — оди́н из нас
2) одина́ковыйbenim için hepsi bir — мне всё равно́
3) еди́ныйbir bütün — еди́ное це́лое
4) како́й-нибудьbir kitap ver — дай каку́ю-нибудь кни́гу
5) како́й-тоsizi bir adam aradı — вас спра́шивал како́й-то челове́к
6) тако́й...bir yağmur tuttu ki — припусти́л тако́й дождь...
7) так (сильно и т. п.)bir düştüm ki... — я так упа́л, что...
bir tuhaf bakıyor — он так стра́нно смо́трит
8) то́лько, лишьbunu bir o bilir — э́то лишь то́лько он зна́ет
bir tat beğenirsin — ты то́лько попро́буй - понра́вится
9) разhaftada bir — раз в неде́лю
bu bir — э́то раз; э́то во-пе́рвых
10) -ка, ну́-каo yılları bir hatırlayın — вспо́мните-ка те го́ды
••bir çiçekle bahar / yaz olmaz — посл. одна́ ла́сточка весны́ не де́лает
bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var — посл. па́мять о ча́шке ко́фе живе́т со́рок лет; ≈ добро́ не забыва́ется
bir koltuğa iki karpuz sığmaz — посл. ≈ за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
bir koyundan iki post çıkmaz — посл. с одно́й овцы́ де́сять шкур не сни́мешь
- bir âlembir uyuz keçi bir sürüyü boklar — посл. одна́ парши́вая овца́ всё ста́до по́ртит
- bir araba dolusu
- bir arada
- bir aralık
- bir araya gelmek
- bir aşağı bir yukarı
- bir atımlık barutu kalmak
- bir avuç
- bir ayağı çukurda olmak
- bir baltaya sap olmak
- bir başına
- bir baştan bir başa
- bir ben bilirim
- bir de Allah
- bir... bir...
- bir çekirdek geri kalmamak
- bir çırpıda
- bir daha
- bir daha yapmam
- bir dalda durmamak
- bir damla
- bir de
- bir de ne göreyim
- bir dediği iki olmamak
- bir derece
- bir dereceye kadar
- bir deri bir kemik
- bir don bir gömlek
- bir bu eksikti
- bir göz gülmek
- bir gün
- bir içim su
- bir kaşık suda boğmak
- bir kazanda kaynamak
- bir paralık etmek
- bir solukta
- bir şey değil
- bir tahtası eksik
- bir taşla iki kuş vurmak
- bir varmış bir yokmuş
- bir yastıkta kocamak -
5 on
деся́ток (м) де́сять* * *1) де́сятьonumuz — нас де́сятеро / де́сять челове́к
onda bir — одна́ де́сятая
on saat — де́сять часо́в ( отрезок времени)
saat on — де́сять часо́в ( показатель времени)
saat onda — в де́сять часо́в
on yaşında — ему́ де́сять лет
yüzde on — де́сять проце́нтов
on bir — оди́ннадцать
on iki — двена́дцать
on dokuz — де́вятнадцать
3) деся́тка ( цифра)4) со словами, оканчивающимися на... li,... lik... десятиon günlük — десятидне́вный
••- on defa- on kere
- on kere söyledim
- on para etmez
- on paralık etmek
- on parasız olmak
- on para on aslanın ağzında
- on parmağında on hüner
- on parmağında on marifet
- on parmağında on kara
- on paraya on taklak atar
- on paramağım yakasında
См. также в других словарях:
iki paralık olmak — (biri) değerini, onurunu yitirmek Herifi enseleyemezsem diye, aklı başından gidiyordu. Mahalledeki on beş yıllık bekçilik haysiyeti iki paralık olacaktı. S. Kocagöz … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki paralık — sf., ğı Değersiz, önemsiz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller iki paralık etmek iki paralık olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
namusu iki paralık olmak — onursuz bir duruma düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
iki — is. 1) Birden sonra gelen sayının adı 2) Bu sayıyı gösteren 2, II rakamlarının adı 3) sf. Birden bir artık Bir sokak başında kavga eden iki çocuğu ayırdı. H. Taner Birleşik Sözler iki anlamlı iki ayaklı iki başlı iki bir ikibuçukluk … Çağatay Osmanlı Sözlük
namus — is., Ar. nāmūs 1) Bir toplum içinde ahlak kurallarına karşı beslenen bağlılık 2) Dürüstlük, doğruluk Birleşik Sözler namus belası namus borcu namus cinayeti namus davası namus sözü Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
faydası dokunmak — yararlı olmak, kâr sağlamak Şimdiye kadar bana iki paralık faydan dokundu mu ki her gün alacaklı gibi gırtlağıma sarılıyorsun! R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük