-
1 hatır
hatır1 Gedächtnis n;-in hatırıma gelmek: sorduğunuz hatırıma gelmiyor ich komme nicht darauf, was Sie fragten oder ich kann mir nicht denken, was Sie meinen;… hatırımda … habe ich behalten;hatırında kalmak (oder tutmak) behalten, sich entsinnen (G);hatırımda kaldığına göre soweit ich mich erinnere;-in hatırından çıkamamak jemandem (eine Bitte) nicht abschlagen können;hatırından geçmemek sich nicht erinnern können (an A)hatır2 Achtung f, Respekt m; Gefühl n, Ehrgefühl n, Innere(s); Befinden n;-i hatır almak jemanden freundlich stimmen;hatır gönül bilmemek (oder saymamak) kompromisslos sein;hatır(ı) için um (seinet)willen, aus Rücksichtnahme (auf ihn);hatır(ı) kalmak böse sein, gekränkt sein;hatır senedi ÖKON Gefälligkeitsakzept n;hatır sormak nach jemandes Befinden fragen;-in hatırını hoş etmek jemandem Freude machen; jemanden achten;-in hatırını kırmak jemanden kränken;hatırını saymak jemandem Ehre erweisen -
2 hatır
hatır s1) Gedächtnis nt\hatır ve hayale gelmemek nicht vorstellbar seinbir şeyi sırf \hatır için yapmak etw aus reiner Gefälligkeit tunbir kimsenin/şeyin \hatırı için jdm/etw zuliebebirinin \hatırını sormak nach jds Befinden fragen -
3 hâl hatır
-
4 hal
hal1 <- li>1. subst → durum; Zustand m, Lage f; Auftreten n, Benehmen n, Verhalten n einer Person; Gegenwart f; Kraft f (etwas zu tun); GR Indikativ m; Fall m, Kasus m (z.B. -i hali Akkusativ);hal hatır sormak nach dem Befinden fragen;… bir hal almak in ein … Stadium treten;hal olmak in Verzückung sein, im Trancezustand sein;-e (bir) hal olmak unp jemandem stößt etwas zu (= er stirbt);-i hal(e) yola koymak richtig stellen, in Ordnung bringen;hal(in)den anlamak (oder bilmek) Anteilnahme zeigen;hale bak! Donnerwetter! (positiv und negativ);-in hali duman olmak, -in hali harap olmak übel dran sein;hali olmamak nicht mehr die Kraft haben; sich nicht wohl fühlen;hali tavrı yerinde olmak anständig aussehen, sich anständig benehmen;hali vakti yerinde olmak begütert sein;benim halim ne olacak? was wird aus mir werden?;halim kalmadı ich bin ganz hinüber, fam ich bin geschafft;… halinde in Form (G); im Falle (G), bei (D);atom savaşı halinde im Falle eines Atomkrieges;gruplar halinde gruppenweise;öğüt halinde in Form eines Ratschlages;(kendi) haline bakmamak seine Kräfte überschätzen;… haline gelmek werden (N; zu D); (negativ) ausarten (in A);… haline getirmek auf den Stand (G) bringen, reif machen (für A);… halini almak werden (zu D); ausarten (in A); den Zustand (G) annehmen, erzeugen, sich entwickeln (zu D)hasta olduğu halde … obwohl sie krank ist, …;her halde, her halükârda auf jeden Fall; unter allen Umständen; (höchst) wahrscheinlich; → her (her halde);ihtar ettiğim halde … obwohl ich warnte, …;o halde, şu halde in diesem Fall, demnach, das heißt;yola çıktığı halde … während sie sich auf den Weg machtehal2 <- li> Markthalle fhal3 <- lli> Lösung f
См. также в других словарях:
hatır sormak — hâl hatır sormak Önce karşılıklı hatır sormakla başlayan konuşmaların ardından, tarlaların durumuna geçti. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl hatır sormak — bir kimseye nasılsınız, ne durumdasınız anlamında nezaket sorusu yöneltmek Karşılıklı oturdular, hâl ve hatır sordular, sonra sustular. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatır — is., Ar. ḫāṭir 1) Düşünme, akılda tutma, hafıza, zihin, akıl, yâd 2) Gönül, kalp Sakın hatırını kıracak bir şey söyleme. 3) Birine karşı duyulan saygı, sevgi Hatırınız için bu işi yaptım. 4) Durum, keyif, hâl Hatırını sormak. Birleşik Sözler… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatırını sormak — hâl hatır sormak Yakın tanıdık beylerden yanına gelenler, hatırını soranlar da oluyordu. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoşbeş — is., Far. ḫoş + bāş Hatır sormak amacıyla söylenen ilk sözler Konaktaki hoşbeş merasimi de yerine getirildi. P. Safa Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller hoşbeş etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
merhaba etmek — hâl hatır sormak, görüşüp konuşmak Bir oturun bakalım, bir merhaba edelim! M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
suramak — sual ve tahkik etmek, hatir sormak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aramak — i 1) Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak Dükkânın içinde gözleriyle bir şeyler aradı. S. F. Abasıyanık 2) Araştırmak, yoklamak Ceplerini aramak. 3) Ziyarete, hatır sormaya gitmek Bir kere düştün mü ne arayan olur ne soran! B. Felek 4) Bir şeyin … Çağatay Osmanlı Sözlük