-
1 خاص
bireysel; has; hususî; karakteristik; mahsus; özgül; öznel; şahsî; zatî -
2 خصوصي
bireysel; has; hususî; karakteristik; mahsus; özel; özgül; öznel; şahsî -
3 رائق
arı; berrak; duru; has; saf; safi; salt -
4 صاف
arı; berrak; duru; halis; has; katıksız; net; saf; safi; salt; teklifsiz -
5 صرف
arı; berrak; defolmak; dökmek; duru; etimoloji; gıcırdamak; halis; has; morfoloji; saf; safi; salt; sırf; yapı bilimi -
6 صفو
arı; apaçık; berrak; duru; has; saf; safi; safiyet; saflık; saydamlık -
7 صفي
arı; apaçık; berrak; duru; has; saf; safi -
8 مخصص
bireysel; has; hususî; mahsus; müstakil; tahsisli; tikel; zatî -
9 مخصوص
bireysel; has; mahsus; öznel; şahsî; zatî -
10 خاص
خاصّ1. zatîAnlamı: kendine özgü, kişiye ilişkin, kişisel, özel2. öznelAnlamı: sübjektif3. özgülAnlamı: bir türle ilgili4. hususîAnlamı: özel bir biçimde5. hasAnlamı: özgü, mahsus6. bireyselAnlamı: bireye özgü olan, ferdî7. şahsîAnlamı: kişiye ait, kişisel8. mahsusAnlamı: biri veya bir şey için ayrılmış9. karakteristikAnlamı: bir kimse veya nesneye özgü olan -
11 خصوصي
خُصُوصِيّ1. özgülAnlamı: bir türle ilgili2. öznelAnlamı: sübjektif3. hususîAnlamı: özel bir biçimde4. hasAnlamı: özgü, mahsus5. bireyselAnlamı: bireye özgü olan, ferdî6. şahsîAnlamı: kişiye ait, kişisel7. mahsusAnlamı: biri veya bir şey için ayrılmış8. karakteristikAnlamı: bir kimse veya nesneye özgü olan9. özelAnlamı: yalnız bir kişiye ait olan -
12 رائق
رائِق1. arıAnlamı: temiz, münezzeh, saf, katışıksız2. safiAnlamı: katıksız, duru, temiz3. saltAnlamı: yalnız, tek, sırf4. safAnlamı: katıksız, halis5. hasAnlamı: katışıksız, en iyi cinsten, saf6. duruAnlamı: bulanıklığı olmayan, temiz7. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık -
13 صاف
صافٍ1. arıAnlamı: temiz, münezzeh, saf, katışıksız2. safiAnlamı: katıksız, duru, temiz3. teklifsizAnlamı: samimi, içli dişli, sıkı fıkı4. katıksızAnlamı: yabancı bir şeyle karışmamış5. halisAnlamı: katışık olmayan, katkısız6. saltAnlamı: yalnız, tek, sırf7. safAnlamı: katıksız, halis8. netAnlamı: kesintilerden sonra geri kalan, safî9. hasAnlamı: katışıksız, en iyi cinsten, saf10. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık11. duruAnlamı: bulanıklığı olmayan, temiz -
14 صرف
IصَرَّفَdökmekIIصَرَفَ1. defolmakAnlamı: (hareket sözü olarak) savuşmak, çekilip gitmek2. gıcırdamakAnlamı: gıcırtı çıkarmakصَرْف1. etimolojiAnlamı: köken bilimi2. morfolojiAnlamı: biçim bilgisi3. yapı bilimiAnlamı: dil bigisinin, kelimelerin yapısını inceleyen kolu, morfolojiIVصِرْف1. arıAnlamı: temiz, münezzeh, saf, katışıksız2. safiAnlamı: katıksız, duru, temiz3. halisAnlamı: katışık olmayan, katkısız4. sırfAnlamı: salt, ancak, yalnız5. saltAnlamı: yalnız, tek, sırf6. hasAnlamı: katışıksız, en iyi cinsten, saf7. safAnlamı: katıksız, halis8. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık9. duruAnlamı: bulanıklığı olmayan, temiz -
15 صفو
صَفْو1. saydamlıkAnlamı: saydam olma durumu, şeffaflık2. arıAnlamı: temiz, münezzeh, saf, katışıksız3. safiyetAnlamı: saflık, temizlik4. apaçıkAnlamı: çok açık5. safiAnlamı: katıksız, duru, temiz6. saflıkAnlamı: temizlik, arılık7. safAnlamı: katıksız, halis8. hasAnlamı: katışıksız, en iyi cinsten, saf9. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık10. duruAnlamı: bulanıklığı olmayan, temiz -
16 صفي
صَفِيّ1. arıAnlamı: temiz, münezzeh, saf, katışıksız2. safiAnlamı: katıksız, duru, temiz3. apaçıkAnlamı: çok açık4. hasAnlamı: katışıksız, en iyi cinsten, saf5. safAnlamı: katıksız, halis6. berrakAnlamı: duru, temiz, aydınlık, açık7. duruAnlamı: bulanıklığı olmayan, temiz -
17 مخصص
مُخَصَّص1. tahsisliAnlamı: bir yere veya kimseye ayrılmış2. zatîAnlamı: kendine özgü, kişiye ilişkin, kişisel, özel3. müstakilAnlamı: belli kişiler için ayrılmış olan4. hususîAnlamı: özel bir biçimde5. hasAnlamı: özgü, mahsus6. bireyselAnlamı: bireye özgü olan, ferdî7. mahsusAnlamı: biri veya bir şey için ayrılmış8. tikelAnlamı: birkaç bireye ilişkin olan -
18 مخصوص
مَخْصُوص1. öznelAnlamı: sübjektif2. zatîAnlamı: kendine özgü, kişiye ilişkin, kişisel, özel3. hasAnlamı: özgü, mahsus4. şahsîAnlamı: kişiye ait, kişisel5. bireyselAnlamı: bireye özgü olan, ferdî6. mahsusAnlamı: biri veya bir şey için ayrılmış
См. также в других словарях:
Has — ist der Familienname von: Bekir Ozan Has (* 1985), türkischer Fußballspieler Wojciech Has (1925 2000), polnischer Filmregisseur Has als geografische Benennung steht für: Kreis Has, albanischer Verwaltungskreis Sonstiges: Stiller Has ist eine… … Deutsch Wikipedia
Häs — der Narrenzunft Schwenningen „Hansel“ Das Häs (Plural: Häser) bezeichnet im Umfeld der schwäbisch alemannischen Fasnet das Narrenkostüm, das meistens aus einer oft Larve genannten holzgeschnitzten Gesichtsmaske und dem vollständig… … Deutsch Wikipedia
Has to Be — «Has to Be» Canción de Madonna álbum de estudio Ray of Light (Versión japonesa) Publicación 22 de febrero de 1998 … Wikipedia Español
Has — can be:* Has District in Albania * Hungarian Academy of Sciences * Has, present tense of have (see Wiktionary)See also HAS … Wikipedia
Has — (h[a^]z), 3d pers. sing. pres. of {Have}. [1913 Webster] … The Collaborative International Dictionary of English
HAS — may refer to:* Ha il Regional Airport, the IATA code for the airport in Saudi Arabia * Hardened Aircraft Shelters * Hastings (Amtrak station), Nebraska, United States; Amtrak station code HAS * Hellenic Actuarial Society * Hippopotamus Artifact… … Wikipedia
Has-a — «Has a» в объектно ориентированном программировании и проектировании баз данных взаимосвязь, в которой один объект (часто называемый составляющим объектом) «принадлежит» (является частью или членом) другому объекту (называемому составным… … Википедия
HAS — Haute Autorité de santé La Haute Autorité de santé (HAS) reprend, depuis 2005, les missions de l’Agence nationale d accréditation et d évaluation en santé (ANAES), celles de la Commission de la transparence (instance scientifique qui évalue les… … Wikipédia en Français
HAS — Die Abkürzung HAS steht für: Handelsschule, in Österreich Hardened Aircraft Shelter, verbunkerter Flugzeugunterstand für Kampfflugzeuge Landkreis Haßberge, als deutsches Kraftfahrzeugkennzeichen Helium Atom Streuung, Beugungsmethode in der… … Deutsch Wikipedia
has — Have Have (h[a^]v), v. t. [imp. & p. p. {Had} (h[a^]d); p. pr. & vb. n. {Having}. Indic. present, I {have}, thou {hast}, he {has}; we, ye, they {have}.] [OE. haven, habben, AS. habben (imperf. h[ae]fde, p. p. geh[ae]fd); akin to OS. hebbian, D.… … The Collaborative International Dictionary of English
Has-a — In database design and object oriented program architecture, has a is a relationship where one object (often called the composited object) belongs to (is a part or member of) another object (called the composite type), and behaves according to… … Wikipedia