-
21 بأس
بَأْس1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı4. hüsranAnlamı: zarar, ziyan5. beisAnlamı: kötülük, zarar6. dokuncaAnlamı: kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey, zarar7. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji8. erkeklikAnlamı: erkekçe davranış, yiğitlik9. havilAnlamı: hevl, korku10. yılgınlıkAnlamı: yılgın olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku13. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku14. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç15. işkenceAnlamı: eziyet16. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü17. elemAnlamı: dert, acı18. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı19. kabadayılıkAnlamı: kabadayı olma durumu20. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname21. kahramanlıkAnlamı: kahraman olma durumu, yiğitlik22. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet23. mertlikAnlamı: yiğitlik, erkeklik24. korku25. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap26. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı27. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş28. acımaAnlamı: acımak işi29. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme30. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar31. sakıncaAnlamı: sakınmayı gerektiren durum32. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku33. ziyanAnlamı: zarar34. yiğitlikAnlamı: yiğit olma durumu35. acı36. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı37. canAnlamı: güç, kuvvet38. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat39. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat40. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
22 تدور
IتَدَوَّرَyuvarlaklaşmakAnlamı: yuvarlak hâl almakIIتَدَوُّرyuvarlaklıkAnlamı: yuvarlak olma durumu -
23 تصرف
IتَصَرَّفَdavranmakIIتَصَرُّف1. tasarrufAnlamı: kullanma yetkisi2. tutumAnlamı: tutulan yol, davranış3. hâlAnlamı: davranış, tutum, tavır -
24 جليد
جَلِيد1. kırağıAnlamı: soğuk havalarda, ince buz billûru2. sabırlıAnlamı: sabır gösteren, katlanan3. buzAnlamı: suyun donduktan sonra aldığı hâl -
25 جمد
IجَمَدbuzAnlamı: suyun donduktan sonra aldığı hâlIIجَمَدَ1. buzlanmakAnlamı: buz tutmak2. donmakجَمْد1. katılaşmaAnlamı: katılaşmak işi2. katılıkAnlamı: katı olma durumu3. peklikAnlamı: pek olma durumu4. sertlikAnlamı: katı ve kırıcı olmaIVجَمَّدَ1. güçlendirmekAnlamı: güçlü duruma getirmek2. sertleştirmekAnlamı: sert bir duruma getirmek3. buzlanmakAnlamı: buz tutmak -
26 حول
Iحَوْل1. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji2. takatAnlamı: güç, kuvvet3. üstüneAnlamı: ilişkin, üzerine, dair4. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet5. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname6. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç7. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek8. hakkındaAnlamı: ilgili olarak9. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar10. seneAnlamı: yıl11. canAnlamı: güç, kuvvet12. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat13. dermanAnlamı: güç, takat, mecalIIحَوَّلَdevretmekAnlamı: dönmek, dolaşmakحُوَّل1. düzenbazAnlamı: düzenci, hileci2. madrabazAnlamı: hile yapan3. kalleş4. sinsi5. üfürükçü -
27 سحاب
سَحَاب1. katman bulutAnlamı: geri renkli bir bulut tabakası2. kara bulut3. nimbusAnlamı: kara bulut4. bulutAnlamı: atmosferdeki su damlacıkları ile buz taneciklerinin yoğunlaşarak görülebilir hal alması -
28 سلوك
1. davranış2. meşrepAnlamı: yaradılış, huy, karakter, davranış biçimi3. harekâtAnlamı: davranışlar, işler4. davranışAnlamı: davranmak işi veya biçimi, tutum, muamele, hareket5. tutumAnlamı: tutulan yol, davranış6. hâlAnlamı: davranış, tutum, tavır -
29 شأن
شَأْن1. teoremAnlamı: kanıtlanabilen önerme2. ciddiyetAnlamı: ağır başlılık, ciddîlik3. keyfiyetAnlamı: durum4. bağlantı5. büyüklükAnlamı: büyük olma durumu, ululuk6. ilişkiAnlamı: bağ, münasebet7. hususAnlamı: bir konu, madde8. linkAnlamı: iletişim dizgesi birliği9. münasebetAnlamı: ilişki, alâka10. durumAnlamı: hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon11. değerAnlamı: bir şeyin önemini belirlemeye yarayan soyut ölçü, kıymet -
30 طائلة
طائِلَة1. kifayetAnlamı: yeterlik, iktidar2. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji3. kabiliyetAnlamı: yetenek4. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname5. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet6. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç7. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek8. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar9. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat10. canAnlamı: güç, kuvvet11. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat12. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
31 طاقة
IطَاقَةmecalAnlamı: güç, derman, takatIIطاقَة1. kifayetAnlamı: yeterlik, iktidar2. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji3. takatAnlamı: güç, kuvvet4. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç5. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname6. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet7. kabiliyetAnlamı: yetenek8. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek9. kuvvetAnlamı: güç, takat, şiddet10. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar11. sabırAnlamı: dayanç12. yetenekAnlamı: kabiliyet13. canAnlamı: güç, kuvvet14. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat15. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat16. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
32 طور
Iطَوْر1. kondisyonAnlamı: ''şart, durum'' anlamlarında bazı terimlerde kullanılır2. kezAnlamı: defa, kere3. kereAnlamı: kez, defe4. evreAnlamı: merhale, aşama, safha5. fazAnlamı: evre, safha6. safhaAnlamı: evre7. durumAnlamı: hâl, keyfiyet, mevki, pozisyon8. defaAnlamı: kez, kereIIطُورdağAnlamı: yüksek, eğimli yamaçlarıyla çevresine hâkim ve oldukçageniş biralan yayılan bölümlerine verilen adطَوَّرَgeliştirmekAnlamı: gelişmesini sağlamak -
33 طول
Iطَوْل1. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji2. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç3. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet4. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname5. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek6. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar7. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat8. canAnlamı: güç, kuvvet9. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat10. dermanAnlamı: güç, takat, mecalIIطُولuzunlukAnlamı: uzun olma durumuطَوَّلَuzatmakAnlamı: uzatmasına sebep olmak, temdit etmek -
34 ظرف
ظَرْف1. keyfiyetAnlamı: durum2. zariflikAnlamı: zarif davranış veya zarif olma durumu, incelik, zarafet3. muziplikAnlamı: takılganlık4. gülmeceAnlamı: eğlendirmek için ince alay, mizah, humor5. lâtifeAnlamı: şaka, nükte6. hâlAnlamı: durum, vaziyet7. espriAnlamı: şakalı söz, nükte8. mizahAnlamı: gülmece9. letafetAnlamı: güzellik, hoşluk, incelik10. belirteçAnlamı: zarf11. ahvalAnlamı: durumlar, hâller ve vaziyetler12. zarf13. şakaAnlamı: latife14. zarfAnlamı: bir fiilin, bir sıfatın veya bir başka zarfın anlamını zaman, yer, ölçü ve soru kavramları bakımından etkileyen kelime15. eğlendiriAnlamı: gülmece, mizah -
35 عنان
عَنَانbulutAnlamı: atmosferdeki su damlacıkları ile buz taneciklerinin yoğunlaşarak görülebilir hal alması -
36 غمام
غَمَام1. kara bulut2. nimbusAnlamı: kara bulut3. pusAnlamı: ince sis4. bulutAnlamı: atmosferdeki su damlacıkları ile buz taneciklerinin yoğunlaşarak görülebilir hal alması -
37 غيم
غَيْم1. kara bulut2. bulutAnlamı: atmosferdeki su damlacıkları ile buz taneciklerinin yoğunlaşarak görülebilir hal alması -
38 قدرة
قُدْرَة1. kifayetAnlamı: yeterlik, iktidar2. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji3. takatAnlamı: güç, kuvvet4. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet5. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç6. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname7. kuvvetAnlamı: güç, takat, şiddet8. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek9. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar10. yetenekAnlamı: kabiliyet11. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat12. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat13. canAnlamı: güç, kuvvet14. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
39 كرامة
Iكَرَامَة1. yüz akı2. haysiyetAnlamı: itibar, onur, değer, şeref3. keramet4. galebeAnlamı: yenme, yengi5. soylulukAnlamı: asalet, necabet6. onur7. şerefAnlamı: onur8. kibarlıkIIكِرَامَةbağcılık -
40 مراس
مِرَاس1. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji2. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç3. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname4. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet5. kudretAnlamı: güç, erk, erke, iktidar, yetenek6. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar7. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat8. canAnlamı: güç, kuvvet9. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat10. dermanAnlamı: güç, takat, mecal
См. также в других словарях:
halələnmə — «Halələnmək»dən f. is … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
hal — hal·a·car·i·dae; hal·ate; hal·a·zone; hal·berd; hal·berd·ier; hal·chid·ho·ma; hal·dane s; hal·dan·ite; hal·du; hal·e·co·mor·phi; hal·e·cos·to·mi; hal·fa; hal·i·ae·e·tus; hal·i·but; hal·i·but·er; hal·i·car·nas·si·an; hal·i·choe·rus;… … English syllables
Hal — steht für: HAL 9000, der Computer in den Filmen: „2001: Odyssee im Weltraum“ und „2010 – Das Jahr, in dem wir Kontakt aufnehmen“ (9000) Hal, ein Hauptgürtelasteroid, dessen Name auf den vorstehenden Computer anspielt. HAL Dhruv, ein indischer… … Deutsch Wikipedia
Hal — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. HAL est un sigle composé des trois lettres H, A et L et un acronyme, qui signifie : HAL 9000, l ordinateur du film 2001 : l odyssée de l espace, HAL… … Wikipédia en Français
hal — s.n. Stare rea, situaţie vrednică de plâns. ♢ loc. adv. În aşa hal (că)... = în aşa măsură (că)... Într un hal... sau Într un hal fără (de) hal = în cea mai proastă stare. ♢ expr. A nu avea hal să... = a nu fi în stare, a nu putea să... – Din tc … Dicționar Român
HAL/S — is a real time aerospace programming language, best known for its use in the Space Shuttle program. It was designed by Intermetrics in the 1970s for NASA. HAL/S is written in XPL, a dialect of PL/I.The three key factors in writing the language… … Wikipedia
HAL — steht für: HAL 9000, der Computer in den Filmen: „2001: Odyssee im Weltraum“ und „2010 – Das Jahr, in dem wir Kontakt aufnehmen“ (9000) Hal, ein Hauptgürtelasteroid, dessen Name auf den vorstehenden Computer anspielt. HAL Dhruv, ein indischer… … Deutsch Wikipedia
Hal — puede referirse a: HAL 9000: Personaje de la saga iniciada con 2001: Una odisea del espacio. HΛL: Banda musical japonesa. HAL (software): Capa de abstracción software para acceder al hardware en Linux y Windows. (En inglés: en:HAL (software)) HAL … Wikipedia Español
HAL 5 — HAL, or Hybrid Assistive Limb, is an artificial powered exoskeleton suit currently in development by Tsukuba University of Japan, and still slated for production in the near future, as of October 2006, pending field testing. [… … Wikipedia
HAL — может значить: по отношению к программному обеспечению, Hardware abstraction layer общая статья о слоях аппаратных абстракций HAL (freedesktop.org) слой аппаратных абстракций от freedesktop.org; HAL/S, язык программирования, используемый на… … Википедия
Hal — /hal/, n. a male given name, form of Harold. Chem. halogen. * * * In Sufism, a state of mind reached from time to time by mystics during their journey toward God. The aḥwāl (plural of ḥāl) are God given graces that appear when a soul is purified… … Universalium