-
1 hakikat
-
2 hakikat
I s1) Wahrheit f2) Tatsache f, Wirklichkeit f\hakikat olmak Wirklichkeit werdenII adv wirklich, tatsächlich -
3 hakikat
[T hakikat, Az häqiqat, Tk hakikat, from Ar]: truthA Concise Gagauz Dictionary with etymologies and Turkish, Azerbaijani and Turkmen cognates > hakikat
-
4 hakikat
-
5 hakikat
хакыйкат -
6 hakikat
n. fact, reality, truth, the true, sooth* * *truth -
7 hakikat
rasteqîn--------rastî -
8 hakikat
Həqiqət -
9 hakikat
(-ti) а1.1) пра́вда, и́стинаhakikati manzâ — неоспори́мая и́стина
2) и́стинность, достове́рность, пра́вильность, реа́льность; неоспори́мый факт2.пои́стине, действи́тельно; на са́мом де́ле, в са́мом де́ле -
10 hakikat
шъыпкъагъэр -
11 hakikat
حقيقةصحةواقع -
12 hakikat
1. حقيقة [حَقِيقَة]Anlamı: bir işin doğrusu2. صحة [صِحَّة]Anlamı: bir işin doğrusu3. واقع [واقِع]Anlamı: gerçeklik, realite -
13 hakikat
"fact, truth, reality; really, truly" -
14 hakikat
,-ti 1. the truth. 2. reality, truth. 3. really, truly. -te in fact. - olmak to come true. -
15 hakikat
həqiqət -
16 gerçek
1. أساس [أَسَاس]Anlamı: temel, başlıca, asıl2. حقيقي [حَقِيقِيّ]Anlamı: varlığı inkâr edilemeyen, olgun durumunda olan, hakikat3. صحيح [صَحِيح]Anlamı: varlığı inkâr edilemeyen, olgun durumunda olan, hakikat4. فعلي [فِعْلِيّ]Anlamı: varlığı inkâr edilemeyen, olgun durumunda olan, hakikat5. قاعدة [قاعِدَة]Anlamı: temel, başlıca, asıl6. قواعد [قَوَاعِد]Anlamı: temel, başlıca, asıl7. قوام [قِوَام]Anlamı: temel, başlıca, asıl8. مبادئ [مَبَادِئ]Anlamı: temel, başlıca, asıl9. مبدأ [مَبْدَأ]Anlamı: temel, başlıca, asıl10. واقعي [واقِعِيّ]Anlamı: varlığı inkâr edilemeyen, olgun durumunda olan, hakikat -
17 mutlak
абсолю́тный* * *1. врз.абсолю́тныйmutlak boşluk — абсолю́тная пустота́
mutlak çoğunluk — абсолю́тное большинство́
2.mutlak hakikat — абсолю́тная и́стина
абсолю́тно; безусло́вно; непреме́нно -
18 hakaik
-
19 mahz
а1) чи́стый, без при́месей2) настоя́щий, и́стинный, по́длинный, су́щий, я́вный; безусло́вный, абсолю́тныйmahzı hakikat — и́стинная пра́вда
mahzı keramet — настоя́щее чу́до
mahzı riya — я́вное лицееме́рие, ха́нжество
-
20 tarihî
а истори́ческийtarihî bir hakikat — истори́ческий факт
- 1
- 2
См. также в других словарях:
hakikat — is., ti, Ar. ḥaḳīḳat 1) Bir işin doğrusu, gerçek, asıl, esas Fakat ben başka bir şey yapacağım, bir şey ki bütün hakikatleri önüme serecek. R. H. Karay 2) Gerçeklik Dünyanın döndüğü bir hakikattir. S. F. Abasıyanık 3) zf. Gerçekten Beni oyaladı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAKİKAT-I SÂBİTE — f. Sâbit, değişmez hakikat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAKİKAT-PEREST — f. Hakkı ve hakikatı seven, hakikata inanan. Dürüst, hakikat âşığı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hakîkat — (A.) [ ﺖﻘﻴﻘﺣ ] gerçek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
HAKİKAT — (C.: Hakaik) Bir şeyin aslı ve esâsı. Mahiyeti. Gerçek. Doğru. Sahih. Künh. Sâbit ve vâki. * Kadirbilirlik. Sadâkat, doğruluk. Kâinat ve tabiat ve uluhiyet hakkında bütün teşbih ve mecazlardan âri ve zâhir olan gerçek. * Mecâz karşılığı, esas… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAKİKAT-GU — f. Doğru sözlü. Doğru konuşan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hakikat olmak — gerçek duruma gelmek, gerçekleşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
HAKİKAT-BÎN — f. Hakikatı gören, hakikatı anlayan. Hakikatşinas. Hakikata inanan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAKİKAT-I HÂRİCİYE — Hayat gibi âlem i şehadete gelmiş varlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAKİKAT-ŞİNAS — f. Hakikatı doğru tanıyan, bilen. Hakikata imân eden … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
HAKİKAT-ŞİNASÂNE — f. Gerçeği, hakikatı tanıyana yakışacak surette … Yeni Lügat Türkçe Sözlük