-
1 do justice to
hakkını yememek, hakkını gözetmek, hakkını vermek -
2 do justice to
hakkını yememek, hakkını gözetmek, hakkını vermek -
3 overrode
hakkını çiğne -
4 vindicator
hakkını koruyan -
5 forfeiture
hakkini kaybetme -
6 hand it to (sb)
hakkini vermek, kabullenmek -
7 infringe
(hakkini) çignemek, bozmak, ihlal etmek -
8 overrode
hakkını çiğne -
9 remunerate
hakkını öde -
10 vindicate
hakkını koru -
11 vindication
hakkını koruma -
12 vindicator
hakkını koruyan -
13 assertion
-
14 remunerate
v. ödüllendirmek, emeğinin karşılığını vermek, hakkını vermek* * *hakkını öde* * *[rə'mju:nəreit](to pay (someone) for something he has done.) ödüllendirmek- remunerative -
15 suffragette
n. kadınların seçme hakkını savunan kadın* * *[-'‹et]noun (one of the women who worked and fought for women's right to vote.) kadınların oy verme hakkını savunan kadın -
16 override
v. atı yormak, at ile üzerinden geçmek, çiğnemek, ağır basmak, hakkını çiğnemek, üst üste binmek (kırık kemik), hükümsüz kılmak* * *1. bastır 2. hakkını çiğne -
17 vindicate
v. korumak, hakkını korumak, hıncını almak, intikamını almak, savunmak, temize çıkarmak, haklı çıkarmak* * *hakkını koru -
18 benachteiligen
benachteiligen* [bə'na:xtaılıgən]vt mağdur etmek, zarara uğratmak, haksızlık etmek (-e), hakkını yemek(-in) ( wegen -den dolayı);diese Bestimmung benachteiligt Ausländer bu hüküm yabancıları mağdur eder, bu hüküm yabancıların hakkını yer;ein wirtschaftlich benachteiligtes Gebiet ekonomik bakımdan geri kalmış bir bölge -
19 qualifizieren
qualifizieren* [kvalifi'tsi:rən]I vtqualifiziert nitelikli, kalifiye, vasıflıII vrdie Mannschaft hat sich für das Finale qualifiziert takım finale kaldı, takım finallere katılma hakkını kazandı -
20 Recht
bürgerliche \Rechte medeni haklar;staatsbürgerliche \Rechte vatandaşlık hakları;mit welchem \Recht behaupten Sie das? hangi hakla bunu iddia ediyorsunuz?;sein \Recht fordern hakkını istemek;jdm \Recht geben birine hak vermek;zu seinem \Recht kommen hakkını almak;zu \Recht haklı olarak;\Recht haben haklı olmak;im \Recht sein haklı olmak;es ist unser gutes \Recht, uns zu beschweren şikâyet [o itiraz] etmek hakkımızdır;gleiches \Recht für alle! herkese eşit haklar!;du hast das \Recht auf einen Anwalt avukat tutmaya hakkın var;dazu haben Sie kein \Recht! buna hakkınız yoktur!bürgerliches \Recht medeni hukuk;öffentliches/kanonisches \Recht kamu/Katolik kilisesinin hukuku;gegen das \Recht verstoßen hukuku ihlâl etmek;\Recht sprechen yargılamak;nach \Recht und Billigkeit hukuka ve hakkaniyete göre
См. также в других словарях:
hakkını helal etmek — hakkını, emeğini bağışlamak Bu bahtiyar hanımcağızı sordular, iyi biliriz dedik, hakkımızı helal ettik. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakkını vermek — 1) gereğini bütün olarak yerine getirmek Bu yemeğin hakkını vermişsin. 2) birinin çalışmasının karşılığını gereğince değerlendirmek O öğretmen, öğrencilerin her zaman hakkını verir … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakkını yemek — (birinin) birinin hakkı olan şeyi vermemek Hem benden haber bekleyen okuyucularımın hakkını yiyor, öteki genç okuyucularımın kalbini kırıyorum. O. V. Kanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakkını aramak — hakkı olduğuna inandığı şeyi elde etmeye çalışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Bİ-HAKKINÌ — Tamamıyla, hakkıyla … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağlamayan çocuğa meme vermezler — hakkını aramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
İHTİKAK — Hakkını istemek. Niza etmek. Birbirine husumet etmek. Hapseylemek. * Fık: İki taraftan her birinin haklı olduğunu iddia etmesi … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İNTİSAF — Hakkını tam olarak alma, haklaşma. * Zaman, yarı olma. Vakit, yarıyı bulma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağzı kansız — hakkını koruyamayan … Beypazari ağzindan sözcükler
azıgansız — hakkını koruyamaz … Beypazari ağzindan sözcükler
hak — 1. is., kki, esk., Ar. ḥakk 1) Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma Mühür hakki. 2) Kâğıttaki yazıyı kazıma Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır. Birleşik Sözler hakketmek 2. is., kkı, Ar. ḥaḳḳ 1) Adalet Haktan ayrılmamalı. 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük