-
1 gitmek
идти́ отбы́ть пойти́ уйти́* * *- der1) -den, -e уходи́ть, уезжа́ть и т. п.; отправля́ться; направля́тьсяher gün gidip geliyordum oraya — я ка́ждый день ходи́л туда́
onlara gidip gelirim — я быва́ю у них; б) ходи́ть; курси́ровать, соверша́ть ре́йсы ( о средствах транспорта)
bu otobüs Bursa'ya gidip gelir — э́тот авто́бус соверша́ет ре́йсы в Бу́рсу
2) уходи́ть, быть ото́сланным / отпра́вленнымmektup daha gitmedi — письмо́ ещё не отпра́влено
3) -den, -e врз. идти́, е́хать и т. п.ava gitmek — идти́ на охо́ту
gezmeğe gitmek — пойти́ погуля́ть
hiç bir yere gitmedim — я никуда́ не ходи́л
bu at iyi gider — э́та ло́шадь хорошо́ идёт
4) - le е́здить на чёмatla gitmek — е́хать на ло́шади
İstanbul'a uçakla gitti — он отпра́вился в Стамбу́л на самолёте
tramvayla gitmek — е́здить на трамва́е
5) уходи́ть, проходи́ть (о временах года и т. п.)yaz gitti, kış geldi — ле́то прошло́, наступи́ла зима́
6) -e ходи́ть, посеща́ть (учебное заведение и т. п.)7) -e вести́ ( о дороге)bu yol nereye gider? — куда́ ведёт э́та доро́га?
8) -e идти́, быть к лицу́; подходи́ть кому-чемуbu şapka çok gidiyor ona — э́та шля́па о́чень ей идёт
9) -e идти́, расхо́доваться, быть израсхо́дованнымbu kadar para nereye gitti? — куда́ ушло́ сто́лько де́нег?
bu yemeğe çok yağ gitti — на э́то блю́до пошло́ мно́го ма́сла
10) идти́ (напр. о делах); продолжа́ться, развива́тьсяbakalım işler nasıl gidecek — посмо́трим, как пойду́т дела́
bu böyle giderse... — е́сли э́то так бу́дет продолжа́ться...
11) пропада́ть, исчеза́ть; умира́ть; погиба́тьsekteden gitmek — умере́ть от разры́ва се́рдца
sağlığına iyi bak, yoksa gidersin — следи́ хорошо́ за свои́м здоро́вьем, ина́че отда́шь концы́
12) хвати́ть, быть доста́точнымbu elbise iki yıl gider — э́то пла́тье бу́дет носи́ться два го́да
iki ton kömür üç ay gitmez — двух тонн угля́ не хва́тит на три ме́сяца
13) -e выходи́ть за́муж за кого••- gitti gider -
2 gitmek karardayım
я реши́л уе́хать -
3 ana avrat dümdüz gitmek
-
4 ana avrat düz gitmek
= ana avrat dümdüz gitmek матери́ться на чём свет стои́т -
5 arpa boyu gitmek
= bir arpa boyu gitmek пройти́ небольшо́е расстоя́ние -
6 at başı beraber gitmek
-
7 at başı gitmek
= at başı beraber gitmek идти́ вро́вень, быть на одно́м у́ровне -
8 bir arpa boyu gitmek
-
9 hoşa gitmek
= hoşuna gitmek понра́виться -
10 hoşuna gitmek
-
11 suyuna gitmek
= suyunca gitmek поступа́ть по жела́нию кого, потво́рствовать капри́зам кого -
12 suyunca gitmek
-
13 ağırına gitmek
обижа́ть; ра́нить чьё-л. самолю́бие -
14 aklı başından gitmek
потеря́ть го́лову -
15 araya gitmek
= araya kaynamak стать же́ртвой, пропа́сть, поги́бнуть (напр. в толпе во время свалки) -
16 arkasına bakmadan gitmek
а) уходи́ть не обора́чиваясь наза́дб) уходи́ть ни о чём не сожале́я -
17 ayağına gitmek
а) пойти́ на покло́н (к кому-л.)б) прийти́ с покло́ном -
18 ayakları geri geri gitmek
идти́ без жела́ния, идти́ безо вся́кой охо́ты (куда-л.) -
19 basıp gitmek
неожи́данно удали́ться -
20 başını alıp gitmek
уйти́ незаме́тно, улизну́ть
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük