Перевод: с турецкого на английский

с английского на турецкий

gitmek

  • 1 gitmek

    v. go, take one's way, go away, depart, head for, betake oneself to, bugger off, give, go together, head, hop it, hop off, repair, resort, steer for, step, strike out, take to, wend one's way, work in with
    --------
    gitmek (araba)
    v. roll
    --------
    gitmek (birine)
    v. apply
    --------
    gitmek (gemi)
    v. run
    --------
    gitmek (iş)
    v. fare
    --------
    gitmek (yardım için)
    v. turn to
    * * *
    go

    Turkish-English dictionary > gitmek

  • 2 gitmek

    "to go; to leave, to depart, to make a move; to leave for; to attend; to get on with sth; to go off; (taþýt) to move off, to leave; to travel, to make; (giysi, vb.) to go with, to suit, to become; to fit, to be suitable (for); to be enough (for), to suffic"

    İngilizce Sözlük Türkçe > gitmek

  • 3 gitmek

    ",-der 1. to go. 2. /dan, a/ to go from (one place) to (another). 3. /a/ to go to, travel to. 4. to depart, leave. 5. /a/ (for a road) to go to, lead to. 6. /a/ to go to (work); to go to, attend (school). 7. /a/ to lead to (a condition, result, etc.). 8. /a/ to go well with, suit, become. 9. /a/ to go for, be spent on, be used up in. 10. /a/ to be sent (to), be on the way (to). 11. /a/ to last for, be enough for. 12. to last for, stand up for (a period of time). 13. (for a period of time) to pass, be over. 14. to go, be (in a certain condition or state). 15. to be gone, be finished, disappear, vanish. 16. to be worn out, have had it. 17. to be gone, disappear, go, die. 18. to go on (strike, boycott, etc.); to have recourse to, turn to. 19. (for a machine) to work, go. 20. (for a situation, work, etc.) to go, go on, continue. 21. /dan/ to go for, be sold at/for. 22. auxiliary verb to be: Hoşuma gitti. I liked it./It´s good. Tuhafıma gitti. It seemed strange to me./It´s strange. gitsin (after an imperative)... and be done with it,... and finish the matter: İmzanı atıver gitsin. Sign it and be done with it. gitti (after a verb in the past tense) 1. certainly, definitely, surely: Bunu gördü mü, darıldı gitti. If he sees it, he´ll certainly get cross. 2. It can´t be helped./It´s too late. 3. however much one tries: Anlatamadım gitti. I could not make myself understood however hard I tried. 4. So be it: Verdim gitti. You can have it. Gidene ağam, gelene paşam. proverb 1. An official is honored only as long as he/she holds his/her position. 2. We honor whoever is put over us. gidip gelmek 1. /a/ to go and return; to go regularly, frequent. 2. to go to and fro. Gidip de gelmemek var, gelip de görmemek/bulmamak var. proverb When you part for a long time remember that you may never see each other again. Gitti de geldi. colloq. He/She escaped from certain death. He/She was as good as dead. Gitti gider. He´s/She´s/It´s gone forever."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > gitmek

  • 4 gitmek üzere

    adj. bound

    Turkish-English dictionary > gitmek üzere

  • 5 gitmek üzere ayrılmak

    make tracks for

    Turkish-English dictionary > gitmek üzere ayrılmak

  • 6 hızlı gitmek

    v. barrel, belt, spank along, streak
    --------
    hızlı gitmek (araba vb.)
    v. scorch

    Turkish-English dictionary > hızlı gitmek

  • 7 ileri gitmek

    v. go too far, exaggerate, exceed, progress
    --------
    ileri gitmek (saat)
    v. gain

    Turkish-English dictionary > ileri gitmek

  • 8 tekne ile gitmek

    tekne ile gitmek (nehir)
    v. punt

    Turkish-English dictionary > tekne ile gitmek

  • 9 yalnız gitmek

    yalnız gitmek (erkek)
    v. stag

    Turkish-English dictionary > yalnız gitmek

  • 10 hoşa gitmek

    please

    Turkish-English dictionary > hoşa gitmek

  • 11 acele gitmek

    make tracks

    Turkish-English dictionary > acele gitmek

  • 12 acele ile gitmek

    v. bundle off, hotfoot it, hotfoot, fly off, nip, scamper

    Turkish-English dictionary > acele ile gitmek

  • 13 akıp gitmek

    v. run off, slip by, slide, elapse, flee, lapse, range, stream

    Turkish-English dictionary > akıp gitmek

  • 14 alelacele gitmek

    v. scamper about

    Turkish-English dictionary > alelacele gitmek

  • 15 alışverişe gitmek ister misiniz

    Would you like to go shopping

    Turkish-English dictionary > alışverişe gitmek ister misiniz

  • 16 ana avrat düz gitmek

    swear like a bargee

    Turkish-English dictionary > ana avrat düz gitmek

  • 17 apar topar gitmek

    v. bundle off, bundle out

    Turkish-English dictionary > apar topar gitmek

  • 18 arabayla gitmek

    v. drive up

    Turkish-English dictionary > arabayla gitmek

  • 19 aramaya gitmek

    v. go in search of

    Turkish-English dictionary > aramaya gitmek

  • 20 askere gitmek

    v. join the army, go soldiering

    Turkish-English dictionary > askere gitmek

См. также в других словарях:

  • gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»