-
1 gitmek
أطاقاحتملارتحلانصرفبلغتجلدتحملتمشىتناسبتوصلخرجخطادرجدلفذهبراحرجلرحلزاحزالسارطاقغربكفىمشىمضى -
2 gitmek
1. أطاق [أَطَاقَ]Anlamı: dayanmak2. احتمل [اِحْتَمَلَ]Anlamı: dayanmak3. ارتحل [اِرْتَحَلَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek4. انصرف [اِنْصَرَفَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek5. بلغ [بَلَغَ]Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak6. تجلد [تَجَلَّدَ]Anlamı: dayanmak7. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak8. تمشى [تَمَشَّى]Anlamı: yürümek, yol almak9. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: yakışmak, yaraşmak10. توصل [تَوَصَّلَ]Anlamı: bir duruma, bir sonuca ulaşmak11. خرج [خَرَجَ]Anlamı: yürümek, yol almak12. خطا [خَطَا]Anlamı: yürümek, yol almak13. درج [دَرَجَ]Anlamı: yürümek, yol almak14. دلف [دَلَفَ]Anlamı: yürümek, yol almak15. ذهب [ذَهَبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek16. راح [راحَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek17. رجل [رَجَلَ]Anlamı: yürümek, yol almak18. رحل [رَحَلَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek19. زاح [زاحَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek20. زال [زالَ]Anlamı: yok olmak, elden çıkmak21. سار [سارَ]Anlamı: yürümek, yol almak22. طاق [طاقَ]Anlamı: dayanmak23. غرب [غَرَبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek24. غرب [غَرَّبَ]Anlamı: bir yer doğru yönelmek25. كفى [كَفَى]Anlamı: yeter olmak, yetmek, yetişmek26. مشى [مَشَى]Anlamı: yürümek, yol almak27. مضى [مَضَى]Anlamı: bir yer doğru yönelmek -
3 akmak
1. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek2. انبجس [اِنْبَجَسَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek3. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek4. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek5. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek6. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek7. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek8. بثق [بَثَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek9. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek10. تفجر [تَفَجَّرَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek11. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek12. ثج [ثَجَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek13. جرى [جَرَى]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek14. در [دَرَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek15. دفق [دَفَقَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek16. ساب [سابَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek17. ساح [ساحَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek18. سال [سالَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek19. سجم [سَجَمَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek20. سح [سَحَّ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek21. وزب [وَزَبَ]Anlamı: (sıvı veya ince taneli maddeler için) bir yerden başka bir yere doğru gitmek -
4 azmak
1. أعدى [أَعْدَى]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak2. اختطى [اِخْتَطَى]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak3. اضطهد [اِضْطَهَدَ]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak4. اعتدى [اِعْتَدَى]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak5. تجاوز [تَجَاوَزَ]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak6. تجبر [تَجَبَّرَ]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak7. تخطى [تَخَطَّى]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak8. تعدى [تَعَدَّى]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak9. جاوز [جاوَزَ]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak10. جدول [جَدْوَل]Anlamı: küçük su birikintisi, gölcük, bataklık11. جعفر [جَعْفَر]Anlamı: küçük su birikintisi, gölcük, bataklık12. حاف [حافَ]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak13. سري [سَرِيّ]Anlamı: küçük su birikintisi, gölcük, bataklık14. طغى [طَغَى]Anlamı: taşkınlıkta ileri gitmek, kötülüğünü artırmak15. نهير [نُهَيْر]Anlamı: küçük su birikintisi, gölcük, bataklık -
5 geçmek
1. اجتاز [اِجْتازَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek2. اجتسر [اِجْتَسَرَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek3. جاز [جازَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek4. جسر [جَسَرَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek5. عبر [عَبَرَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek6. قطع [قَطَعَ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek7. مر [مَرَّ]Anlamı: bir yerden başka bir yere gitmek -
6 tınlamak
1. دندن [دَنْدَنَ]Anlamı: tın sesi sürüp gitmek2. دن [دَنَّ]Anlamı: tın sesi sürüp gitmek3. دنن [دَنَّنَ]Anlamı: tın sesi sürüp gitmek4. رن [رَنَّ]Anlamı: tın sesi sürüp gitmek5. طنطن [طَنْطَن]Anlamı: tın sesi sürüp gitmek6. طن [طَنَّ]Anlamı: tın sesi sürüp gitmek -
7 yol
1. جادة [جَادَّة]Anlamı: gitmek için aşılan yer, tarik2. دمجة [دَمْجَة]Anlamı: yöntem3. سكة [سِكَّة]Anlamı: gitmek için aşılan yer, tarik4. سنن [سَنَن]Anlamı: yöntem5. شارع [شارِع]Anlamı: gitmek için aşılan yer, tarik6. طريق [طَرِيق]Anlamı: gitmek için aşılan yer, tarik7. طريقة [طَرِيقَة]Anlamı: davranış biçimi, uslup8. مجرى [مَجْرًى]Anlamı: bir sıvının geçtiği yer9. ممر [مَمَرّ]Anlamı: gitmek için aşılan yer, tarik10. منهج [مَنْهَج]Anlamı: yöntem11. نسق [نَسَق]Anlamı: yöntem12. نظام [نِظَام]Anlamı: yöntem13. نهج [نَهْج]Anlamı: yöntem -
8 cesaretlenmek
1. استأسد [اِسْتَأْسَدَ]Anlamı: yılgınlığı gitmek2. تجاسر [تَجَاسَرَ]Anlamı: yılgınlığı gitmek3. تجرأ [تَجَرَّأَ]Anlamı: yılgınlığı gitmek4. تشجع [تَشَجَّعَ]Anlamı: yılgınlığı gitmek -
9 cilve
1. تدلل [تَدَلُّل]Anlamı: hoşa gitmek için yapılan davranış, naz2. دلال [دَلَال]Anlamı: hoşa gitmek için yapılan davranış, naz3. دل [دَلّ]Anlamı: hoşa gitmek için yapılan davranış, naz4. دل [دَلَّ]Anlamı: hoşa gitmek için yapılan davranış, naz -
10 gelmek
1. آب [آبَ]Anlamı: geriye dönmek2. أتى [أَتَى]Anlamı: bir yere gitmek, varmak3. أزب [أَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek4. آض [آضَ]Anlamı: geriye dönmek5. أطل [أَطَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak6. أكفل [أَكْفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek7. ألاح [أَلَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak8. أنهج [أَنْهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak9. أهمع [أَهْمَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek10. أول [أَوَّلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak11. اتضح [اِتَّضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak12. التحق [اِلْتَحَقَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek13. انبلج [اِنْبَلَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak14. انثال [اِنْثالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek15. اندفع [اِنْدَفَعَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek16. انساب [اِنْسابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek17. انسجم [اِنْسَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek18. انسحب [اِنْسَحَبَ]Anlamı: geriye dönmek19. انصب [اِنْصَبَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek20. انفجر [اِنْفَجَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek21. انكشف [اِنْكَشَفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak22. انهال [اِنْهالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek23. انهمر [اِنْهَمَرَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek24. باء [باءَ]Anlamı: geriye dönmek25. بان [بانَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak26. بدا [بَدَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak27. برز [بَرَزَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak28. بزغ [بَزَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak29. تبدى [تَبَدَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak30. تجلى [تَجَلَّى]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak31. تحمل [تَحَمَّلَ]Anlamı: dayanmak, tahammül etmek32. تدفق [تَدَفَّقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek33. ترقرق [تَرَقْرَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek34. تشارك [تَشَارَكَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek35. تعقب [تَعَقَّبَ]Anlamı: izlemek, takip etmek36. تقفى [تَقَفَّى]Anlamı: izlemek, takip etmek37. تكشف [تَكَشَّفَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak38. تناسب [تَنَاسَبَ]Anlamı: uymak39. تهطل [تَهَطَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek40. تهيل [تَهَيَّلَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek41. ثاب [ثابَ]Anlamı: geriye dönmek42. ثج [ثَجَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek43. جاء [جاءَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak44. جرى [جَرَى]Anlamı: akmak, cereyan etmek45. حصحص [حَصْحَصَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak46. حضر [حَضَرَ]Anlamı: bir yere gitmek, varmak47. حي [حَيَّ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak48. حيي [حَيِيَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak49. خرج [خَرَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak50. در [دَرَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek51. دفق [دَفَقَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek52. رجع [رَجَعَ]Anlamı: geriye dönmek53. ساب [سابَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek54. ساح [ساحَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek55. سال [سالَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek56. ساهم [سَاهَمَ]Anlamı: katılmak, eklenmek, türemek57. سجم [سَجَمَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek58. سح [سَحَّ]Anlamı: akmak, cereyan etmek59. ضحا [ضَحَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak60. ضمن [ضَمِنَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek61. طفا [طَفَا]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak62. طل [طَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak63. ظهر [ظَهَرَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak64. عاد [عادَ]Anlamı: geriye dönmek65. عاش [عاشَ]Anlamı: varlığını sürdürmek, yaşamak66. عاود [عاوَدَ]Anlamı: geriye dönmek67. فاء [فاءَ]Anlamı: geriye dönmek68. قفل [قَفَلَ]Anlamı: geriye dönmek69. قهقر [قَهْقَرَ]Anlamı: geriye dönmek70. كر [كَرَّ]Anlamı: geriye dönmek71. كفل [كَفَلَ]Anlamı: bir şeye sonradan inanmak, kabul etmek72. لاح [لَاحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak73. مثل [مَثَلَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak74. نبأ [نَبَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak75. نبغ [نَبَغَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak76. نتأ [نَتَأَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak77. نجم [نَجَمَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak78. نهج [نَهَجَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak79. هل [هَلَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak80. وزب [وَزَبَ]Anlamı: akmak, cereyan etmek81. وضح [وَضَحَ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak82. عن [عَنَّ]Anlamı: ortaya çıkmak, doğmak -
11 hazzetmek
1. بش [بَشَّ]Anlamı: hoşlanmak, hoşuna gitmek2. بهج [بَهِجَ]Anlamı: hoşlanmak, hoşuna gitmek3. حبر [حَبَرَ]Anlamı: hoşlanmak, hoşuna gitmek -
12 hoşlanmak
1. بش [بَشَّ]Anlamı: hoşuna gitmek2. بهج [بَهِجَ]Anlamı: hoşuna gitmek3. حبر [حَبَرَ]Anlamı: hoşuna gitmek -
13 koşmak
1. جرى [جَرَى]2. ركض [رَكَضَ]3. عدا [عَدَا] -
14 çıkmak
1. خرج [خَرَجَ]Anlamı: dışarıya varmak, gitmek2. مضى [مَضَى]Anlamı: dışarıya varmak, gitmek -
15 defolmak
1. أبعد [أَبْعَدَ]Anlamı: (hareket sözü olarak) savuşmak, çekilip gitmek2. صرف [صَرَفَ]Anlamı: (hareket sözü olarak) savuşmak, çekilip gitmek -
16 taşınmak
1. ارتحل [اِرْتَحَلَ]Anlamı: başka yere gitmek2. تنقل [تَنَقَّلَ]Anlamı: taşımak işi yapılmak3. نزح [نَزَحَ]Anlamı: başka yere gitmek -
17 yolculuk
1. سياحة [سِيَاحَة]2. مسافرة [مُسَافَرَة] -
18 yürümek
1. سار [سارَ]Anlamı: adım atarak ilerlemek, gitmek2. مشى [مَشَى]Anlamı: adım atarak ilerlemek, gitmek -
19 ilerlemek
تقدم [تَقَدَّمَ] -
20 transit
ترانزيت [ترَانْزِيت]
- 1
- 2
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük