-
81 Boot
Boot n <Boots; Boote> tekne, kayık, sandal;Boot fahren tekneyle gitmek;fam fig wir sitzen alle im gleichen Boot hepimiz aynı zor durumdayız -
82 Bühne
Bühne f <Bühne; Bühnen> sahne;fam fig etwas über die Bühne bringen (erfolgreich durchführen) bş-i yoluna koymak; işi bitirmek;fam fig glatt über die Bühne gehen (verlaufen) yolunda gitmek;von der politischen usw Bühne abtreten siyaset sahnesinden vs çekilmek; -
83 Bus
Bus m <Busses; Busse> otobüs; (Kleinbus) minibüs;mit dem Bus fahren otobüsle gitmek -
84 dahinsiechen
dahinsiechen v/i <-ge-, sn> (hastalıktan) eriyip gitmek -
85 daran
daran adv: (an etwas) halt dich daran fest! şuna/şuraya tutun!;im Anschluss daran (bunun) (hemen) ardından;es ist etwas (nichts) daran bunda bir gerçek payı var (yok);daran ist kein wahres Wort (bunun) bir kelimesi bile doğru değil;daran stirbt man nicht (bundan) dünya yıkılmaz;das Schönste daran (bunun) en güzel tarafı;du tust gut daran zu gehen gitsen iyi olur, gitmekle iyi edersin;daran befestigen -e iliştirmek, takmak;daran denken -i unutmamak;daran glauben -e inanmak;daran glauben müssen fig telef olmak; alta gitmek;daran leiden -e tutulmuş olmak; -den çekmek;daran sterben -den ölmek -
86 davonfliegen
davonfliegen v/i <unreg, -ge-, sn> uçup gitmek -
87 davonmachen
-
88 durchfahren
1. v/i <unreg, -ge-, sn> (durmadan) geçmek;durchfahren bis -e kadar mola vermeden gitmek2. v/t <unreg, o -ge-, h> (bir yeri) geçmek (arabayla) -
89 durchfliegen
durchfliegen <unreg>1. v/i <-ge-, sn> aktarmasız uçakla gitmek2. v/t <o ge-, h> Gebiet (bir yeri uçakla) geçmek; Buch usw (aceleyle) gözden geçirmek -
90 durchkommen
durchkommen v/i <unreg, -ge-, sn> geçmek; TEL -i çıkarabilmek; Sonne çıkmak; Kranker kurtulmak; Prüfung geçmek;durchkommen mit Lüge usw ile yakayı kurtarmak; (auskommen) geçinip gitmek -
91 durchwursteln
-
92 einschlagen
einschlagen <unreg, -ge-, h>1. v/t Nagel çakmak; (zerbrechen) kırmak; (einwickeln) sarmak, bürümek; Weg, Richtung -den gitmek, -e sapmak; Rad çevirmek;eine Laufbahn einschlagen bir kariyere girmek2. v/i Blitz, Geschoss (şiddetle) düşmek; fig başarı kazanmak -
93 einschränken
einschränken <-ge-, h>1. v/t ( auf A -le) kısıtlamak, sınırlamak; Rauchen usw azaltmak2. v/r: sich einschränken idareli gitmek -
94 entlanggehen
entlanggehen v/t, v/i <unreg, -ge-, sn>: etwas (A) entlanggehen, entlanggehen an etwas (D) … boyunca (yürüyerek) gitmek -
95 entweichen
entweichen v/i <unreg, o -ge-, sn> ( aus -den) uçup gitmek -
96 entwischen
entwischen v/i <o -ge-, sn> entwischen -in elinden kaçıp gitmek -
97 essen
essen <isst, aß, gegessen, h>1. v/t yemek2. v/i yemek yemek;zu Mittag (Abend) essen öğle (akşam) yemeği yemek;zu essen geben yedirmek;(chinesisch) essen gehen (Çin lokantasında) yemeğe gitmek -
98 Exil
Exil n <Exils; Exile> sürgün: ins Exil gehen sürgüne gitmek -
99 flankieren
flankieren v/t <o ge-, h> -in yanından gitmek; -e yandan saldırmak; -i yandan korumak;flankierende Maßnahmen destekleyici tedbirler -
100 flitzen
flitzen v/i <sn> fam ok gibi gitmek
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük