-
21 تجلد
buzlanmak; dayanmak; donmak; gitmek; katlanmak; sabır; sabretmek; tahammül -
22 تحمل
almak; dayanmak; gelmek; gitmek; kaldırmak; katlanmak; sabır; sabretmek; tahammül -
23 تناسب
gelmek; gitmek; oran; tenasüp; uyarlık; uygunluk; uyum; yakışık -
24 توصل
değmek; erişmek; gitmek -
25 خرج
belirtmek; belirmek; çıkmak; dağarcık; gelmek; gitmek; haraç; heybe; hurç; peydahlanmak; pırtlamak; tarif; yorumlamak -
26 خطا
gelişmek; gitmek -
27 درج
çekmece; dolamak; dürmek; gezmek; gitmek; merdiven; sarmak; top -
28 دلف
gelişmek; gitmek; kalkınmak -
29 ذهب
altın; beşibirlik; gitmek -
30 راح
dem; gitmek; işret; mey -
31 رجل
adam; ayak; gitmek; kadem -
32 رحل
bagaj; gezici; gitmek; sınır dışı etmek -
33 سار
bahtiyar; bahtlı; bulaşıcı; davranmak; gailesiz; gamsız; gitmek; hoşnut; keyifli; memnun; mutlu; sevinçli; şen; yürümek -
34 غرب
alafranga; batı; göçmek; gitmek; gün batısı; kovalamak; kovmak; savmak; siktir etmek -
35 كفى
elvermek; gitmek; yetişmek -
36 مشى
adımlamak; gitmek; yürümek; yürütmek -
37 مضى
çıkmak; dinmek; gitmek -
38 أبعد
أَبْعَدَ1. savuşturmakAnlamı: geçiştirmek, atlatmak2. defolmakAnlamı: (hareket sözü olarak) savuşmak, çekilip gitmek3. kovalamakAnlamı: kovmak4. kovmakAnlamı: bir yerden sürüp çıkarmak, kovalamak, uzaklaştırmak5. uzaklaştırmakAnlamı: uzağa götürmek veya çıkarmak6. savmak -
39 أتى
أَتَى1. gelmekAnlamı: bir yere gitmek, varmak2. ulaşmakAnlamı: varmak, gelmek -
40 أطاق
أَطَاقَ1. sabretmekAnlamı: sabır göstermek2. gitmekAnlamı: dayanmak3. dayanmakAnlamı: sabretmek, tahammül etmek4. katlanmakAnlamı: tahammül etmek
См. также в других словарях:
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıçın kıçın gitmek — 1) geriye doğru gitmek, geri geri gitmek 2) henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sılaya gitmek — 1) bir süre ayrı kaldığı evini, yurdunu görmeye gitmek Ara sıra memlekete, sılaya gitmek lazım. R. H. Karay 2) anne, baba ve diğer akrabalarını görmek için memlekete gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır aksak yürümek (veya gitmek veya ilerlemek) — 1) yavaş olarak, istenilen hızda olmayarak yürümek (gitmek, ilerlemek) Hava ve su kirlenmesine karşı mücadele ağır aksak yürüdü. 2) düzensiz, aralıklı olarak yürümek (gitmek, ilerlemek) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacca gitmek — 1) Müslümanlıkta, hac amacıyla Mekke ye gitmek 2) Hristiyanlıkta, kutsal sayılan yerlere gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
basıp gitmek — birdenbire gitmek, aklına koyduğu şeyi yapmak üzere bulunduğu yerden uzaklaşmak, çekip gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ipe gitmek — ölüme gitmek Menfaatine dokunan adam, ipe gitmek için lazım gelen hükümleri giyer. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
acayibine gitmek — yadırgamak, tuhafına gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
badi badi yürümek (veya gitmek veya koşmak) — ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek, koşmak) Hani biz bir çayırda arabayla geçerken bir boğa çıkageldi, köylü korkudan nasıl badi badi koşmaya başlamıştı? A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
deplasmana gitmek (veya çıkmak) — dış sahaya gitmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dere tepe düz gitmek — engelleri aşarak gitmek Geceleyin ay aydınlığında yola düzüldüler. Dere tepe düz gittiler. Dağlar aştılar. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük