-
1 more and more
gitgide -
2 more and more
gitgide, gittikçe* * *gitgide* * *(increasingly: It's becoming more and more difficult to see.) giderek daha çok, gittikçe -
3 go from strength to strength
gitgide güçlenmek, gittikçe güçlenmek -
4 wear thin
gitgide zayıflamak, giderek azalmak -
5 go from strength to strength
gitgide güçlenmek, gittikçe güçlenmek -
6 wear thin
gitgide zayıflamak, giderek azalmak -
7 ever
adv. her zaman, hep, daima, gitgide, giderek, asla, hiç, olabildiğince* * *şimdiye kadar* * *['evə] 1. adverb1) (at any time: Nobody ever visits us; She hardly ever writes; Have you ever ridden on an elephant?; If I ever / If ever I see him again I shall get my revenge; better than ever; the brightest star they had ever seen.) hiç2) (always; continually: They lived happily ever after; I've known her ever since she was a baby.) daima, hep3) (used for emphasis: The new doctor is ever so gentle; What ever shall I do?) çok; Allah aşkına•- ever-- evergreen 2. noun(an evergreen tree: Firs and pines are evergreens.) yapraklarını dökmeyen ağaç/bitki- everlastingly
- evermore
- for ever / forever -
8 go down
batmak, kötüleşmek, gitgide çökmek, kesilmek, düşmek, inmek, geçmek, yazılmak, mahvolmak, perişan olmak, yenilmek, onaylanmak, beğenilmek, yatağa düşmek, hastalanmak, üniversiteden ayrılmak, tatile çıkmak* * *bat* * *1) ((with well/badly) to be approved or disapproved of: The story went down well (with them).) beğenilmek, kabul görmek2) ((of a ship) to sink: They were lost at sea when the ship went down.) batmak3) ((of the sun or moon) to go below the horizon.) batmak4) (to be remembered: Your bravery will go down in history.) geçmek, hatırlanmak5) ((of places) to become less desirable: This part of town has gone down in the last twenty years.) gözden düşmek -
9 gradually
adv. azar azar, derece derece, kademeli olarak, gitgide* * *kademeli olarak* * *adverb His health is gradually improving.) azar azar, zamanla -
10 increasingly
adv. artan bir şekilde, gitgide artarak, giderek* * *giderek daha çok* * *adverb (more and more: It became increasingly difficult to find helpers.) gittikçe artarak -
11 rising
adj. yükselen, doğan, çıkan, gelişen, gitgide yükselen————————n. ayaklanma, isyan, ihtilal, yükselme, artış, doğma, çıkış, doğuş, yükseliş, ilerleme, şiş, şişlik, ucu sararmış sivilce* * *1. yükseliş (n.) 2. yüksel (v.) 3. yükselerek (prep.)* * *1) (the act or rising: the rising of the sun.) yükselme, doğma2) (a rebellion: The king executed those who took part in the rising.) isyan, ayaklanma -
12 snowball
n. kartopu, gitgide büyüyen şey, kartopu çiçeği————————v. çığ gibi büyümek, kartopuna tutmak, kartopu oynamak, gittikçe artmak* * *kartopu* * *noun (a ball of snow pressed hard together, especially made by children for throwing, as a game.) kartopu -
13 dwindle away
v. gitgide azalmak -
14 from bad to worse
daha da kötüye, daha kötüye doğru, gitgide kötüleşerek, kötüye -
15 seep away
v. gitgide azalmak, giderek kaybolmak -
16 worse and worse
adj. gitgide kötüleşen, giderek bozulan -
17 dwindle away
v. gitgide azalmak -
18 from bad to worse
daha da kötüye, daha kötüye doğru, gitgide kötüleşerek, kötüye -
19 seep away
v. gitgide azalmak, giderek kaybolmak -
20 worse and worse
adj. gitgide kötüleşen, giderek bozulan
- 1
- 2
См. также в других словарях:
gitgide — zf. Zaman ilerledikçe, giderek, gittikçe, ileride Adem Ağaya gitgide bir çekingenlik geldi. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşama — is. 1) Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye 2) Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, evre, basamak, adım, merhale 3) sp. Bir yarışın belirli uzaklığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşama sırası — is. 1) Önem ve değer bakımından gitgide yükselen basamaklar dizisi, hiyerarşi 2) Otoritenin en geniş ölçüde en üst mertebede olmak üzere değişik önem sıraları arasında katı ve kesin bir biçimde dağıldığı toplumsal teşkilatlanış biçimi, hiyerarşi … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirginleşmek — nsz Belirgin duruma gelmek Kapının altından sızan kirli ışık gitgide daha belirginleşiyordu. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
boşalmak — nsz 1) Boş duruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilal etmek 2) Dışarıya akmak, dökülmek 3) Gevşemek, açılmak Sicim gitgide boşalıyor, gemi hafif yana yatarak pupa gidiyordu. S. F. Abasıyanık 4) mec. Derdini, sıkıntısını birine anlatarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dinozorlaşma — is. Dinozorlaşmak işi Bir dinozorlaşma süreci yaşıyoruz biz, gitgide yabancı düşünüyoruz bu topluma. T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük
erdenlik — is., ği Kızlık Tolstoy un caydığı, toplumsal hayatın erdenliği gitgide kırsal törenin dışında var etmek zorunda olduğudur. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçer akçe — sf. Herkesçe aranan, beğenilen, muteber Gitgide geçer akçe olmaktan çıkmıştır. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gittikçe — zf. Zaman ilerledikçe, gitgide, giderek Maarif Müdürünün zihni gittikçe karışıyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk — 1. is., ğu 1) Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. R. N. Güntekin 2) Ciğerlere hava alıp verme 3) mec. Tarz Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler.… … Çağatay Osmanlı Sözlük