-
1 zunehmend
-
2 immer
immer adv daima; her zaman;immer mehr gittikçe, gitgide;noch immer hâlâ;noch immer nicht hâlâ değil/yok;immer wenn (her) ne zaman; -dikçe;immer wieder sık sık, defalarca;immer besser gittikçe (daha) iyi;wann (auch) immer (her) ne zaman olursa olsun;was (auch) immer (her) ne olursa olsun;wer (auch) immer (her) kim olursa olsun;wie (auch) immer (her) nasıl olursa olsun; her neyse;wo (auch) immer (her) nerede olursa olsun -
3 mehr
1. indef pron daha; fazla; çok;mehr als -den (daha)noch mehr daha (da) fazla3. adv es ist kein … mehr da … kalmadı;nie mehr bir daha asla;um so mehr (als) (-diği için) daha da çok;ich kann nicht mehr warten artık/daha bekleyemem;immer mehr gittikçe, gitgide;nicht mehr artık değil ( oder yok) -
4 nach
1. präp (D) örtlich -den sonra; (hinter) -in arkasında; zeitlich sonra; (gemäß) -e göre, uyarınca;nach deutschem Recht Alman hukukuna göre;einer nach dem anderen sırayla, birbiri ardınca;zehn nach drei üçü on geçiyor;wenn es nach mir ginge bana sorsalar;nach jemandem fragen b-ni sormak2. adv: nach und nach gitgide, gittikçe;nach wie vor eskisi gibi
См. также в других словарях:
gitgide — zf. Zaman ilerledikçe, giderek, gittikçe, ileride Adem Ağaya gitgide bir çekingenlik geldi. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşama — is. 1) Önem veya değer bakımından gitgide yükselen bir sıra basamakların her biri, rütbe, mertebe, paye 2) Varılması istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönemlerden her biri, evre, basamak, adım, merhale 3) sp. Bir yarışın belirli uzaklığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşama sırası — is. 1) Önem ve değer bakımından gitgide yükselen basamaklar dizisi, hiyerarşi 2) Otoritenin en geniş ölçüde en üst mertebede olmak üzere değişik önem sıraları arasında katı ve kesin bir biçimde dağıldığı toplumsal teşkilatlanış biçimi, hiyerarşi … Çağatay Osmanlı Sözlük
belirginleşmek — nsz Belirgin duruma gelmek Kapının altından sızan kirli ışık gitgide daha belirginleşiyordu. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
boşalmak — nsz 1) Boş duruma gelmek, içinde bir şey kalmamak, inhilal etmek 2) Dışarıya akmak, dökülmek 3) Gevşemek, açılmak Sicim gitgide boşalıyor, gemi hafif yana yatarak pupa gidiyordu. S. F. Abasıyanık 4) mec. Derdini, sıkıntısını birine anlatarak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dinozorlaşma — is. Dinozorlaşmak işi Bir dinozorlaşma süreci yaşıyoruz biz, gitgide yabancı düşünüyoruz bu topluma. T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük
erdenlik — is., ği Kızlık Tolstoy un caydığı, toplumsal hayatın erdenliği gitgide kırsal törenin dışında var etmek zorunda olduğudur. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçer akçe — sf. Herkesçe aranan, beğenilen, muteber Gitgide geçer akçe olmaktan çıkmıştır. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gitmek — e, der 1) Bir yere doğru yönelmek 2) den Bir yerden veya bir işten ayrılmak 3) Çıkmak, ulaşmak Bu yol nereye gider? 4) Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak Her gün çalışmaya gidiyor. 5) nsz Sürmek, devam etmek Ama böyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gittikçe — zf. Zaman ilerledikçe, gitgide, giderek Maarif Müdürünün zihni gittikçe karışıyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
soluk — 1. is., ğu 1) Akciğerlere çekilen, akciğerlerden atılan hava, nefes Kalp gitgide hafiflemekteydi ve soluklarda hafif bir hışıltı başlamıştı. R. N. Güntekin 2) Ciğerlere hava alıp verme 3) mec. Tarz Gençler dergimize yeni bir soluk getirdiler.… … Çağatay Osmanlı Sözlük