-
1 geçmiş
1. ألخن [أَلْخَن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş2. بهرج [بَهْرَج]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş3. خام [خامّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş4. خم [خَمّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş5. دابر [دابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış6. دفر [دَفِر]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş7. رديء [رَدِيء]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş8. زخم [زَخِم]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş9. زنخ [زَنِخ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş10. سنخ [سَنِخ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş11. سهك [سَهِك]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş12. عابر [عابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış13. عطن [عَطِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş14. عفن [عَفِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş15. غابر [غابِر]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış16. فائت [فائِت]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış17. ماض [ماضٍ]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış18. متعفن [مُتَعَفِّن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş19. مخم [مُخِمّ]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş20. منتن [مُنْتِن]Anlamı: çürümeye yüz tutmuş21. منصرم [مُنْصَرِم]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış22. منقض [مُنْقَضٍ]Anlamı: zaman bakımından geride kalmış -
2 iz
1. أمارة [أَمَارَة]Anlamı: belirti, nişan, alamet2. حبار [حَبَار]Anlamı: dokunmakla geride kalan belirti3. دلالة [دَلَالَة]Anlamı: belirti, nişan, alamet4. دليل [دَلِيل]Anlamı: ipucu5. دليل [دَلِيل]Anlamı: belirti, nişan, alamet6. رمز [رَمْز]Anlamı: belirti, nişan, alamet7. سمة [سِمَة]Anlamı: belirti, nişan, alamet8. سيمى [سِيمَى]Anlamı: belirti, nişan, alamet9. شميلة [شَمِيلَة]Anlamı: belirti, nişan, alamet10. مسحة [مَسْحَة]Anlamı: dokunmakla geride kalan belirti11. علامة [عَلَامَة]Anlamı: belirti, nişan, alamet
См. также в других словарях:
arkaya kalmak — geride kalmak, sonraya kalmak, geriden gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
BEKAYA — Geride kalanlar, bakiyeler. * Maliye işlerinde tahsil olunmayan gelir, mebla … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TAHALLÜF — Geride bırakılma. Arkada kalma. * Değişme. Uygun olmama … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
VA-MANDE — Geride kalmı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
iz — is. 1) Bir şeyin geçtiği veya önce bulunduğu yerde bıraktığı belirti, nişan, alamet, emare Nihayet bir dönemeçte izlerin sahibini gördüm. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin dokunmasıyla geride kalan belirti Yüzünde birtakım diş ve tırnak izleri vardı … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmiş — sf. 1) Geçme işini yapmış 2) Zaman bakımından geride kalmış Bu eski sesler içinde geçmiş zamanlar uyuyor, uyanıyor, geriniyor, yaşıyor gibidir. A. Ş. Hisar 3) Çürümeye yüz tutmuş 4) is. Bugüne göre geride kalmış olan zaman, mazi Onlar bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arkada kalmak — 1) geriden gelmek, geride kalmak 2) değerce ileride olanların arkasında kalmak, ileri gidememek, geride kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Ambarlı Limanı — Der Ambarlı Limanı ist der Hafen İstanbuls im Stadtteil Avcılar in der Türkei. Er ist der größte Hafen des Landes, nach der umgeschlagenen Tonnage von Schüttgut nahm er 2006 den ersten Platz ein. Im Hafen werden etwa 38 Prozent des türkischen Im… … Deutsch Wikipedia
ægeridés — [eʒeʀide] n. m. pl. ÉTYM. D. i. (attesté mil. XXe dans les dict. généraux, du lat. mod. ægeria); orig. incert., p. ê. du lat. æger « malade; douloureux » ou de Ægeria, pour Egeria, nom d une nymphe. ❖ ♦ Zool. Famille de lépidoptères remarquables… … Encyclopédie Universelle
gerídan — sv/t1 3rd pres gerídeð past gerád/geridon ptp geriden to ride over, occupy (a country), seize; to ride up to; tó handa gerídan to bring into a person s power or possession … Old to modern English dictionary