-
1 حزن
Iحَزَّنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. zehretmek4. üzmekAnlamı: üzüntü vermekIIحَزَن1. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. merakAnlamı: kaygı, tasa6. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı9. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. teessürAnlamı: üzülmeحَزَنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzülmek2. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek3. gamlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak4. kahırlanmakAnlamı: çok ve için için üzülmek5. kaygılanmakAnlamı: kaygı duymak6. kederlenmekAnlamı: kederli olmak, üzülmek7. mahzunlaşmakAnlamı: üzülmek8. hüzünlenmekAnlamı: hüzün duymak, hüzünlü duruma gelmek9. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak10. kahrolmakAnlamı: çok üzülmek11. tasalanmakAnlamı: üzülmek, kaygılanmak12. zehrolmak13. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIVحَزِن1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli3. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü4. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı5. melülAnlamı: üzgün6. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı7. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz8. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir9. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz10. dertliAnlamı: derdi olan kimseVحَزِنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzülmek2. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek3. gamlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak4. kahırlanmakAnlamı: çok ve için için üzülmek5. kederlenmekAnlamı: kederli olmak, üzülmek6. kaygılanmakAnlamı: kaygı duymak7. mahzunlaşmakAnlamı: üzülmek8. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak9. bunalmakAnlamı: çok sıkılmak10. hüzünlenmekAnlamı: hüzün duymak, hüzünlü duruma gelmek11. kahrolmakAnlamı: çok üzülmek12. tasalanmakAnlamı: üzülmek, kaygılanmak13. zehrolmak14. üzülmekAnlamı: üzüntü duymak, kaygılanmak15. korkmakAnlamı: kaygı duymak, endişe etmek16. kıvranmakAnlamı: acı çekmekVIحُزْن1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kederAnlamı: acı15. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa16. teessürAnlamı: üzülme -
2 أسى
Iأَسَّى1. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak2. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek3. avutmakAnlamı: teselli etmek, bir kimsenin acısını yatıştırmakIIأَسَى1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. elemAnlamı: dert, acı10. işkenceAnlamı: eziyet11. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku12. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. acı -
3 ابتئاس
اِبْتِئاس1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı10. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. işkenceAnlamı: eziyet13. elemAnlamı: dert, acı14. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku18. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü19. kederAnlamı: acı20. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa21. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa22. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap23. teessürAnlamı: üzülme24. acı -
4 اكتئاب
اِكْتِئاب1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü10. işkenceAnlamı: eziyet11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü14. elemAnlamı: dert, acı15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap18. acı -
5 بأساء
بَأْساء1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı3. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. zavallılıkAnlamı: zavallı olma durumu7. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü8. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam9. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü12. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa -
6 بؤس
بُؤْس1. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu4. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı10. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü11. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. teessürAnlamı: üzülme -
7 بث
Iبَثّ1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. emisyonAnlamı: yayma, neşretme3. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü4. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu5. yayım6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu10. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı13. elemAnlamı: dert, acı14. işkenceAnlamı: eziyet15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü18. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku19. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa20. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa21. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap22. enformasyonAnlamı: haber alma, danışma23. teessürAnlamı: üzülme24. beyanAnlamı: söyleme, bildirme25. ilâncılık26. yayınAnlamı: basılıp dağıtılan veya radyo televizyon ile halka sunulan şey, neşriyat27. acıIIبَثَّsermekAnlamı: açarak yaymak veya döşemek -
8 ترح
Iتَرَح1. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü2. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu3. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu4. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu9. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü10. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa19. teessürAnlamı: üzülmeIIتَرِح1. mutsuzAnlamı: mutlu olmayan, bedbaht2. yaslıAnlamı: yas tutan3. kasvetliAnlamı: iç sıkıcı, sıkıntılı4. neşesizAnlamı: üzgün, düşünceli5. mahzunAnlamı: üzgün, üzüntülü6. efkârlıAnlamı: tasalanmış, tasalı, kaygılı7. depresifAnlamı: ruhî çöküntüsü olan kimse8. melülAnlamı: üzgün9. gamlıAnlamı: kaygılı, tasalı10. hüzünlüAnlamı: gönle üzüntü veren11. kaygılıAnlamı: kaygısı olan12. kasavetliAnlamı: üzüntülü, tasalı13. üzüntülüAnlamı: acılı, üzüntüsü olan, müteessir14. zavallıAnlamı: acınacak kadar kötü durumda bulunan, mutsuz15. bedbahtAnlamı: mutsuz, bahtsız, talihsiz16. dertliAnlamı: derdi olan kimseتَرَّحَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. korkutmakAnlamı: kaygıya düşürmek3. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek4. zehretmek5. üzmekAnlamı: üzüntü vermek -
9 شجب
شَجَب1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek9. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa16. kederAnlamı: acı17. teessürAnlamı: üzülme -
10 شجن
Iشَجَن1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. merakAnlamı: kaygı, tasa5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. kısım7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı9. seksiyonAnlamı: bölüm10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı12. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek13. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü14. branşAnlamı: dal, kol15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü17. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı18. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku19. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa20. kederAnlamı: acı21. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa22. teessürAnlamı: üzülme23. kol24. dalIIشَجَنَ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek3. zehretmek4. üzmekAnlamı: üzüntü vermekشَجِنَ1. tasaAnlamı: üzüntü2. dertlenmekAnlamı: üzüntüye kapılmak -
11 شجو
شَجْو1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam10. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı11. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa14. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa15. kederAnlamı: acı16. teessürAnlamı: üzülme -
12 غصة
غُصَّة1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku10. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı11. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü12. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. teessürAnlamı: üzülme -
13 غم
Iغَمّ1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku10. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı11. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam12. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü13. kederAnlamı: acı14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasaIIغَمَّ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. korkutmakAnlamı: kaygıya düşürmek3. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek4. zehretmek5. üzmekAnlamı: üzüntü vermek -
14 غمة
غُمَّة1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü10. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı11. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. teessürAnlamı: üzülme -
15 كآبة
كَآبَة1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü10. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku11. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam12. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı13. kederAnlamı: acı14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa -
16 كأداء
كَأْداء1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku10. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü11. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam12. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı13. kederAnlamı: acı14. teessürAnlamı: üzülme -
17 كرب
Iكَرَبَ1. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek2. üzmekAnlamı: üzüntü vermek3. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmak4. acıtmakIIكَرْب1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü8. işkenceAnlamı: eziyet9. elemAnlamı: dert, acı10. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam11. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme21. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı22. acı -
18 كربة
كُرْبَة1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü6. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü7. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı8. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü9. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü10. işkenceAnlamı: eziyet11. elemAnlamı: dert, acı12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam14. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa15. kederAnlamı: acı16. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa17. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap18. teessürAnlamı: üzülme19. acımaAnlamı: acımak işi20. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme21. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı22. acı -
19 هم
Iهَمّ1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü3. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı4. açarAnlamı: yemekten önce içilen alkollü içki, aperitif5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı10. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu11. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek12. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa19. muratAnlamı: istek, dilek20. kederAnlamı: acı21. teessürAnlamı: üzülme22. gayeAnlamı: amaç, hedef23. garazAnlamı: hedef, amaç, maksat24. erekAnlamı: amaç, gaye, maksat, hedef25. üzülmekAnlamı: üzüntü duymak, kaygılanmak26. özenIIهَمَّ1. kahretmekAnlamı: çok üzmek2. korkutmakAnlamı: kaygıya düşürmek3. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek4. zehretmek5. ırgalamakAnlamı: ilgilendirmek6. üzmekAnlamı: üzüntü vermekهِمّ1. kartalozAnlamı: kartlaşmış, yaşı geçkin2. kartaloşAnlamı: kartlaşmış, yaşı geçkin -
20 أسى
acı; arkalamak; azap; avutmak; depresyon; elem; endişe; eziyet; ezgi; ezinç; gaile; gam; geçindirmek; hüzün; işkence; kahır; kasavet; kasvet; kaygı; mahzunluk; mutsuzluk; teessür; üzgü
См. также в других словарях:
-gam — gam·ic; … English syllables
gam — gam·ba; gam·bade; gam·bel; gam·ben; gam·be·son; gam·bet; gam·bette; gam·bia; gam·bi·ae; gam·bi·an; gam·bier; gam·bist; gam·bler; gam·bo; gam·boge; gam·brel; gam·bu·sia; gam·e·lan; gam·e·tan·gial; gam·e·tan·gi·um; gam·e·tog·o·ny; gam·e·toid;… … English syllables
Gam — Cette page d’homonymie répertorie les différents sujets et articles partageant un même nom. {{{image}}} Sigles d une seule lettre Sigles de deux lettres > Sigles de trois lettres … Wikipédia en Français
GAM — steht für: Galería de Arte Mexicano, Kunstgalerie für moderne mexikanische Kunst in Mexiko Stadt das olympische Länderkürzel für Gambia GAM Holding, ein Schweizer Vermögensverwaltungsunternehmen G.A.M. Holding GmbH, ein deutscher Hersteller von… … Deutsch Wikipedia
Gam — steht für: das olympische Länderkürzel für Gambia acehnische Befreiungsbewegung (acehnisch: Gerakan Aceh Merdeka) Galería de Arte Mexicano, Kunstgalerie für moderne mexikanische Kunst, Mexiko Gruppe Arbeitermacht, eine trotzkistisch orientierte… … Deutsch Wikipedia
Gam — (g[a^]m), v. i. [imp. & p. p. {Gammed}; p. pr. & vb. n. {Gam ming}.] (Naut.) (a) To gather in a gam; said of whales. (b) To engage in a gam, or (Local, U. S.) in social intercourse anywhere. [Webster 1913 Suppl.] … The Collaborative International Dictionary of English
Gam — may be:* Gam, Cornwall, a town in southwestern England * Gam (island), an island of Indonesia * Dafydd Gam * The Free Aceh Movement (in Indonesian: Gerakan Aceh Merdeka ) * GAM (group), a Japanese pop group * The title of a villages elected… … Wikipedia
GAM — puede referirse a: GAM, dúo japonés que forma parte de Hello! Project. Gamesa, empresa española cuyo ticker en la Bolsa de Madrid es GAM. General de Alquiler de Maquinaria, compañía española de alquiler de maquinaria. Gustavo A. Madero, una de… … Wikipedia Español
gam´i|ly — gam|y «GAY mee», adjective, gam|i|er, gam|i|est. 1. having a strong taste or smell like the flesh of wild animals or birds, especially when kept until slightly tainted. 2. abounding in game. 3 … Useful english dictionary
gam|y — «GAY mee», adjective, gam|i|er, gam|i|est. 1. having a strong taste or smell like the flesh of wild animals or birds, especially when kept until slightly tainted. 2. abounding in game. 3 … Useful english dictionary
gam — ☆ gam1 [gam ] n. [prob. < Scand, as in Norw, Swed dial. gams, loose conversation < ON gems, akin to GAME1] 1. a social visit 2. a social visit or conversation between the crews of ships, esp. whaling ships, at sea 3. a school of whales vi.… … English World dictionary