-
1 темнеть
kararmak; koyulaşmak* * *несов.; сов. - стемне́ть, потемне́ть1) сов. потемне́ть kararmak; koyulaşmakсеребро́ темне́ет — gümüş kararır
за ме́сяц у них ли́ца потемне́ли на со́лнце — bir ay içinde yüzleri güneşten karardı
у тебя́ во́лосы потемне́ли — saçın koyulaştı
2) сов., безл. ( стемнеть) (ortalık) kararmakна дворе́ темне́ет — ortalık / hava / sular kararıyor
в ко́мнате темне́ло — odanın içi kararıyordu
когда́ (совсе́м) стемне́ло... — karanlık bastıktan sonra / basınca...
3) тк. несов. ( виднеться) kara kara... görünmekвдали́ темне́ла какая-то ба́шня — uzakta kara kara bir kule görünüyordu
••у меня́ в глаза́х потемне́ло — gözlerim karardı
-
2 Auge
Auge <-s, -n> ['aʊgə] nt\Auge in \Auge mit jdm biriyle göz göze;mit den \Augen zwinkern göz kırpmak;ich habe es mit eigenen \Augen gesehen onu kendi gözümle gördüm;ein blaues \Auge haben gözü morarmış olmak;vor aller \Augen göz göre göre, herkesin gözü önünde;ein \Auge zudrücken ( fam) göz yummak, görmezden gelmek;beide \Augen zudrücken ( fig) görmezden gelmek;die \Augen offen halten gözünü açık tutmak;jdm die \Augen öffnen ( fig) birinin gözünü açmak;jdn aus den \Augen verlieren birini gözden kaybetmek;jdn nicht aus den \Augen lassen birini gözünden kaçırmamak;in meinen \Augen... benim gözümde...;jdn unter vier \Augen sprechen biriyle ağız ağıza konuşmak, biriyle kulak kulağa konuşmak, biriyle baş başa vererek konuşmak;ins \Auge fallen göze çarpmak;etw springt ins \Auge ( fig) bir şey göze çarpar;etw ins \Auge fassen ( fig) bir şeyi göz önüne almak;gute/schlechte \Augen haben gözleri iyi görmek/görmemek;große \Augen machen ( fam) gözlerini belertmek;kein \Auge zutun gözüne uyku girmemek;mit bloßem \Auge çıplak gözle;so weit das \Auge reicht göz alabildiğine, göz görebildiği kadar;sie traute ihren \Augen nicht gözlerine inanamadı;ich habe die ganze Nacht kein \Auge zugetan ( fig) bütün gece gözüme uyku girmedi;mir wurde schwarz vor \Augen gözlerim karardı;\Auge um \Auge, Zahn um Zahn göze göz, dişe diş;aus den \Augen, aus dem Sinn ( prov) gözden ırak olan gönülden de ırak olur2) ( Punkt beim Spiel) puan, sayı3) ( beim Würfel) benek