Перевод: со всех языков на английский

с английского на все языки

fazla+koymak

  • 1 taş

    "1. (a) stone; (a) rock. 2. stone, gem (in a piece of jewelry). 3. playing piece, counter (used in a board game such as chess or checkers). 4. dig, barbed allusion. 5. med. stone, calculus (e.g. kidney stone, gallstone). 6. slang money, dough, rocks. 7. stone, rock, made of stone or rock. 8. fixed but vacant (stare). - arabası slang dull and stupid person, blockhead, dodo. - atmak /a/ to get in a sly dig at, make a barbed allusion about (someone). - atıp da kolun mu yoruldu?/- atıp kolun yorulmadı ya! colloq. You get something all but handed to you on a platter, and yet you´re still not satisfied! - bebek doll. - bebek gibi (woman) who is beautiful but lacking in warmth. - çatlasa by no means, by no manner of means: Fatma, taş çatlasa altmıştan fazla değildir. Fatma can´t possibly be more than sixty years old. -a çekmek /ı/ to sharpen (something) on a whetstone or hone. - çıkartmak/çıkarmak /a/ to be able to run rings around, be far superior to (someone). - devri hist. the Stone Age. - dolgu 1. large stone used for a riprap or enrockment. 2. making a riprap or enrockment. 3. riprap, enrockment. 4. rubble used as fill for a wall. - döşek blocage (a kind of masonry). - düşürmek to pass a kidney stone (gallstone, etc.). - evi setting, mounting, mount (for a gem). - evi tırnağı prong, claw (of a setting for a gem). -ı gediğine koymak to say something at just the right time. - gibi 1. hard as a rock, very hard. 2. stonyhearted, hardhearted. 3. rigid, inflexible (person). - hamuru stucco. - kesilmek 1. to be dumbfounded. 2. (for liquid concrete, etc.) to harden. - kesimi stonecutting. - ocağı stone quarry. -a/-ı ölçeyim. colloq. May I be spared it! (said of a bodily illness, wound, or ache). - sektirme ducks and drakes (a game). -ı sıksa suyunu çıkarır. colloq. He´s very strong./He´s got a lot of brawn. - tahta slate (a writing tablet). - tutmak slang to have money, be in funds. -a tutmak /ı/ to stone. -tan yağ çıkar, ondan çıkmaz. colloq. It´s easier to squeeze blood out of a turnip than to get money out of him. - yağar, kıyamet koparken while all hell is/was breaking loose. - yerinde ağırdır. proverb A person´s true worth is appreciated by those who know him well. - yontmak to dress stone."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > taş

См. также в других словарях:

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kaldırmak — i 1) Bulunduğu yerden almak Örtüyü masanın üzerinden kaldır. 2) Yukarı doğru hareket ettirmek Gözlerini yüzüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık. S. F. Abasıyanık 3) Yükseltmek Duvarı bir metre daha kaldırmalı. 4) nsz Ürün toplamak, taşımak… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • numaralamak — i Bir veya daha fazla sıra numarasıyla göstermek, numara koymak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yangı — is., tıp Vücudun mikroplara karşı koymak için herhangi bir yerine fazla kan hücumu ile orada şişkinlik, kırmızılık, ısı ve ağrı ile beliren irin toplaması, iltihap Dolama bir yangıdır. Birleşik Sözler ak kan yangısı karın zarı yangısı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüklemek — i, e 1) Bir yere, taşınması için belli ağırlıkta eşya veya araç gereç koymak 2) Bir bilgisayar, disket vb.ne gerekli bilgileri aktarmak 3) mec. Bir yükümlülük altına sokmak, sorumlu tutmak Çocuğun bakımını ona yüklediler. 4) mec. Bir suçu birinin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • artmak — yük, denk, bar tahmil etmek, yükletmek, efzun ve zaid olmak, ardına sırtına koymak, fazla gelmek, baki kalmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • İHRAC — Çıkarmak. Dışarı atmak. Fazla malı başka memlekete göndermek. İstifade için meydana koymak …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • ŞEKİL — (Şekl) Biçim, dış görünüş. Çehre. Tarz. Formül. * Şebih ve misil. * Hey et. * Suret. Surette benzerlik. * Bir adamın tab ve hevasına muvafık olan şey. * Muhtelif, müşkil işlerin her biri. * Birşeyin gerek hissedilen ve gerek mevhum sureti. * Geo …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»