-
1 light fingered
eli hafif -
2 light fingered
eli uzun* * *eli hafif -
3 light handed
eli hafif, becerikli, eli boş -
4 light handed
eli hafif, becerikli, eli boş -
5 лёгкий
hafif; kolay; ince; zarif; çevik,atik; sıkıntısız; belli belirsiz,ince* * *1) ( по весу) hafif; yeğniон выступа́ет в лёгком ве́се — спорт. hafifte yarışıyor
2) (неплотный, тонкий) hafif, inceлёгкая соро́чка — ince gömlek
3) (изящный - о постройках и т. п.) zarif, ince4) hafifлёгкая пи́ща — hafif yemekler
лёгкий за́втрак — hafif bir kahvaltı
5) (подвижный, быстрый) çevik, atikлёгкие шаги́ — çevik adımlar
6) hafif, kolayлёгкая рабо́та — hafif / kolay bir iş
лёгкий слог — akıcı / sade bir üslup
7) ( развлекательный) hafifлёгкая му́зыка — hafif müzik
8) ucuzлёгкая побе́да — ucuz başarı
лёгкий за́работок — zahmetsiz bir kazanç; açıktan kazanılan para
9) sıkıntısız; hafifлёгкое наказа́ние — hafif ceza
лёгкая жизнь — hafif / sıkıntısız bir hayat
лёгкие ро́ды — kolay bir doğum
10) hafif; ince; belli belirsiz ( едва заметный)лёгкий тума́н — hafif / ince bir sis
лёгкая ра́на, лёгкое ране́ние — hafif yara
лёгкий прохла́дный ветеро́к — püfür püfür esen rüzgar
лёгкий таба́к — hafif / yavaş tütün
11) ( покладистый) uyuşkan; geçimli ( уживчивый)12) воен. hafifлёгкая артилле́рия — hafif topçu
••лёгкая промы́шленность — hafif sanayi / endüstri
с лёгким па́ром — sıhhatler olsun
у него́ лёгкая рука́ — eli uğurludur; eli hafiftir
-
6 что
I мест. - чего́, чему́, чем, о чём1) вопр. neчто с тобо́й? — neyin / nen var?
что у вас с рука́ми? — ellerinizin hali ne?
что с ним происхо́дит? — ne oluyor ona?
в чём де́ло? — ne var? ne oldu?
что тут смешно́го? — bunda gülünecek ne var?
в чём причи́на неуда́чи? — başarısızlığın nedeni nedir?
что тебе́ (в нём / в ней) понра́вилось? — nesini beğendin?
в чём его́ обвини́ли? — ne yapmakla suçlandı?
за что его́ уво́лили? — neden dolayı azledildi?
2) относ. şuсде́лайте вот что:... — şunu yapın:...
вот что я тебе́ скажу́:... — sana diyeceğim şu:...
что ни де́лай, на него́ не угоди́шь — her ne yapsan ona yaranamazsın
что ни говори́,... — sen ne dersen de,...
3) → сказ. nasılчто больно́й? — hasta nasıl?
что пого́да? - По́ртится — hava nasıl? - Bozuyor
4) вопр., → нареч. ( почему) ne, neye, niye, niçinчто / чего́ ты торо́пишься? — ne acele ediyorsun?
чего́ ты ждёшь / ме́длишь? — ne duruyorsun?
а чего́ его́ ждать? — ne var onu bekleyecek?
и чего́ я его́ не послу́шал? — ne dedim de onu dinlemedim?
что ж ты тогда́ не сообщи́л? — öyle de niye haber vermedin?
что он так кричи́т? — neden böyle bağırıyor?
чего́ ты ле́зешь / вме́шиваешься? — sen ne karışıyorsun?
спроси́, чего́ она́ пла́чет? — neye ağlıyor, bir sor
5) вопр., относ., разг. ( сколько) ne, kaçво что э́то обойдётся? — kaça çıkar (bu)?
что возьмёшь за па́ру? — çiftine ne istiyorsun?
что сто́ят все его́ обеща́ния?! — vaitlerinin tümü kaç para eder ki?!
что бы́ло сил — olanca / var gücü ile
что то́лку / про́ку? — neye yarar?
6) относ. ( который)...dakiдом, что стои́т на углу́ — köşe başındaki ev / apartman
7) неопр., разг. ( что-нибудь) bir şeyчуть что - сра́зу сообщи́ — bir şey olursa derhal haber ver
е́сли что зна́ешь - говори́ — bir bildiğin varsa söyle
8) ( очень многое) nelerчего́ там то́лько нет! — orada neler yok neler! orada yok yok!
чего́ он то́лько не наговори́л! — söylemedik lakırdı bırakmadı
чего́ они́ то́лько не де́лали ра́ди э́того! — bunun için neler yapmazlardı ki!
что наро́ду-то на пло́щади! — meydan mahşer gibi! meydan kalabalık mı kalabalık!
9) относ. neрасска́зывай то, что ви́дел — ne gördüysen onu anlat
всё то, что сде́лано... — yapılanların tümü...
всё то, что им напи́сано... — onun yazdıklarının tümü...
пе́рвое, что прихо́дит на ум,... — ilk akla gelen,...
пе́рвое, что броса́ется в глаза́,... — ilk göze çarpan şey...
он сде́лал всё, что мог — yapabileceğini yaptı, elinden ne geldiyse yaptı
здесь есть всё, что ну́жно — ne lazımsa burada hepsi var
он трудолюби́в, чего́ нельзя́ сказа́ть о его́ бра́те — kendisi çalışkandır, kardeşi için ise aynı şey söylenemez
бери́ что хо́чешь — istediğini al, ne istiyorsan onu al
с ним произошло́ то, чего́ он бо́льше всего́ опаса́лся — en çok korktuğu başına geldi
э́то все, что я могу́ сказа́ть — söyleyeceklerim bundan ibaret
и что са́мое ва́жное,... — en önemlisi de,...
и что ещё ху́же,... — daha da kötüsü,...
10) вопр. ( при переспросе) efendim?что ты?, что вы? — efendim?
••э́то ты писа́л? - Да, а что? — sen mi yazdın bunları? - Evet, ne olmuş?
а что, ра́зве непра́вильно? — ne olmuş, yanlış mı?
на что тебе́ э́ти де́ньги? — ne yapacaksın bu parayı?
а адвока́т-то на что? — avukat ne güne duruyor?
уж на что он терпели́в, и то не вы́держал — her ne kadar sabırlıysa da dayanamadı
остава́ться здесь не́ к чему — burada kalmakta bir mana yok, burada kalmaya gerek yok
ни за что не прощу́! — asla affetmeyeceğim!
ни за что на све́те — dünyada
поги́бнуть ни за́ что ни про́ что — güme gitmek
э́то совсе́м ни к чему́ — buna hiç gerek yok
верну́ться ни с чем — eli boş dönmek
при чём тут маши́на? — arabanın bununla ne ilgisi var?
что поде́лаешь / де́лать,... — ne yaparsın,...
что э́то за стано́к? — bu ne tezgahı?
что э́то за стано́к? — bu ne biçim tezgah (böyle)?
ну что ты за челове́к?! — sen ne adamsın be!
ты до́ктор, что ли? — sen doktor musun, nesin?
да что ты?! что ты говори́шь?! — yok canım? deme!
пойти́ (мне) в кино́, что ли? — sinemaya mı gitsem (ne etsem?)
II союзс чего́ бы э́то? — sebebi ne ola ki?
1) kiя хочу́ сказа́ть, что... — şunu söylemek isterim ki,...
изве́стие о том, что он прие́хал — (onun) geldiği haberi
ду́маю, что он вернётся — döner sanırım
я так уста́л, что... — o kadar yoruldum ki,...
река́ така́я широ́кая, что... — nehir o kadar geniştir ki,...
тот факт / то обстоя́тельство, что рабо́та завершена... — işin tamamlanmış olması...
2) kiчто ни день, то дождь — gün geçmez ki yağmur yağmasın
что ни уви́дит, про́сит — her ne görse ister
у него́ что ни удар, то ве́рный гол — bir şut çekti mi sağlam gol
3) уст. ( словно) gibiлёгкий, что пёрышко — tüy gibi hafif
4) (ли... ли) ha... ha...;... olsun,... olsunчто так, что э́так- всё равно́ — ha öyle ha böyle, ikisi de bir
что до́ма, что на рабо́те... — evde olsun, işte olsun...
-
7 feeble
adj. kuvvetsiz, zayıf, güçsüz, cılız, çelimsiz, eli ayağı tutmayan, çürük, kötü, hafif* * *güçsüz* * *['fi:bl](weak: The old lady has been rather feeble since her illness; a feeble excuse.) zayıf- feebly
См. также в других словарях:
eli hafif — sf. Acıtmadan, tedirgin etmeden iş gören (cerrah, dişçi, berber vb.) … Çağatay Osmanlı Sözlük
hafif — sf., Ar. ḫafīf 1) Tartıda ağırlığı az gelen, yeğni, ağır karşıtı 2) Güç veya yorucu olmayan, kolay Hafif bir iş. 3) Ağırbaşlı olmayan, ciddi olmayan, hoppa Hafif bir kadın. 4) Miktarı az, sindirimi kolay (yiyecek) Onlar da akşam yemeğini pek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağır — sf. 1) Tartıda çok çeken, hafif karşıtı Kurşun ağır bir madendir. Taş yerinde ağırdır. 2) Çapı, boyutları büyük Ağır top. Ağır tank. 3) mec. Değeri çok olan, gösterişli Ağır kıyafeti ile muhite uymayan Canan ın yanında, ne kadar rahat ve sadeydi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sızı — is. 1) Hafif ve ince ağrı Eli yarama dokunur dokunmaz bütün sızılarım birden diniverecek. Y. K. Karaosmanoğlu 2) mec. Ruhsal acı, ıstırap Depremlerin acısını sızısını belirtmek de adı sanı bilinmez köylü şairlere düşer. B. R. Eyuboğlu Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük