-
1 أسى
acı; arkalamak; azap; avutmak; depresyon; elem; endişe; eziyet; ezgi; ezinç; gaile; gam; geçindirmek; hüzün; işkence; kahır; kasavet; kasvet; kaygı; mahzunluk; mutsuzluk; teessür; üzgü -
2 ابتئاس
acı; azap; depresyon; elem; endişe; eziyet; ezgi; ezinç; gaile; gam; hüzün; işkence; kahır; kasavet; kasvet; kaygı; keder; korku; mahzunluk; merak; mutsuzluk; teessür; üzgünlük; üzgü -
3 اكتئاب
acı; azap; depresyon; elem; endişe; eziyet; ezgi; ezinç; gaile; gam; hüzün; işkence; kahır; kasavet; kasvet; mahzunluk; mutsuzluk; üzgü -
4 بأس
acı; acıma; ağrı; azap; beis; can; derman; dokunca; ehliyet; elem; endişe; enerji; erkeklik; erk; erke; eza; eziyet; ezinç; ezinti; gaile; güç; hâl; haşyet; havil; hız; hüsran; işkence; kabadayılık; kahır; kahramanlık; korku; mertlik; panik; perva; sakınca; ürküntü; yılgı; yılgınlık; yiğitlik; ziyan -
5 بث
acı; beyan; depresyon; efkârlanmak; elem; endişe; emisyon; enformasyon; eziyet; ezgi; ezinç; gaile; gam; hüzün; ilâncılık; işkence; kahır; kasavet; kaygı; korku; mahzunluk; merak; mutsuzluk; sermek; teessür; üzgü; yayım; yayın -
6 توجع
acıma; acınmak; acıtmak; ağrı; ahlamak; çırpınmak; elem; eza; eziyet; ezinç; gaile; hayıflanmak; ıhlamak; incinmek; işkence; kıvranmak; kıyınmak; zonklamak -
7 عذاب
acı; acılık; acıma; ağrı; azap; elem; endişe; eza; eziyet; ezinç; gaile; işkence; kahır -
8 كرب
acı; acıtmak; ağrı; ağrıtmak; azap; depresyon; elem; endişe; eza; ezgi; eziyet; ezinç; gam; gaile; hüzün; incitmek; işkence; kahır; kasavet; kaygı; keder; mahzunluk; mutsuzluk; teessür; üzgü; üzmek -
9 كربة
acı; acıma; ağrı; depresyon; elem; endişe; eza; ezgi; eziyet; ezinç; gam; gaile; hüzün; işkence; kahır; kasavet; kaygı; keder; mahzunluk; mutsuzluk; teessür; üzgü -
10 مض
acı; acıma; acımak; acıtmak; ağrı; ağrımak; ağrıtmak; azap; elem; endişe; eza; eziyet; gaile; inildemek; incitmek; işkence; kahır; sancımak; üzmek; zonklamak -
11 مضض
acı; acıma; ağrı; azap; elem; endişe; eza; eziyet; ezinç; gaile; işkence; kahır -
12 وجع
acıma; acımak; acıtmak; ağrı; ağrılı; ağrımak; ağrıtmak; elem; eziyet; eza; gaile; inildemek; işkence; zonklamak -
13 أسى
Iأَسَّى1. geçindirmekAnlamı: geçinmesini sağlamak2. arkalamakAnlamı: arkasına almak, desteklemek, yardım etmek3. avutmakAnlamı: teselli etmek, bir kimsenin acısını yatıştırmakIIأَسَى1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu5. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. elemAnlamı: dert, acı10. işkenceAnlamı: eziyet11. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku12. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. acı -
14 ابتئاس
اِبْتِئاس1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. üzgünlükAnlamı: neşesizlik, üzgün olma durumu4. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü5. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı10. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. işkenceAnlamı: eziyet13. elemAnlamı: dert, acı14. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü15. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku18. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü19. kederAnlamı: acı20. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa21. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa22. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap23. teessürAnlamı: üzülme24. acı -
15 اكتئاب
اِكْتِئاب1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. kasvetAnlamı: sıkıntı, iç sıkıntısı6. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu7. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü8. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü10. işkenceAnlamı: eziyet11. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü14. elemAnlamı: dert, acı15. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam16. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa17. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap18. acı -
16 بأس
بَأْس1. yılgıAnlamı: korku, dehşet2. haşyetAnlamı: korku, korkma3. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı4. hüsranAnlamı: zarar, ziyan5. beisAnlamı: kötülük, zarar6. dokuncaAnlamı: kötülüğe yol açan, sağlığı bozan şey, zarar7. erkeAnlamı: ış başarma gücü, enerji8. erkeklikAnlamı: erkekçe davranış, yiğitlik9. havilAnlamı: hevl, korku10. yılgınlıkAnlamı: yılgın olma durumu11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. pervaAnlamı: çekinme, sakınma, korku13. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku14. enerjiAnlamı: maddede var olan ve ısı, ışık biçiminde ortaya çıkan erke, güç15. işkenceAnlamı: eziyet16. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü17. elemAnlamı: dert, acı18. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı19. kabadayılıkAnlamı: kabadayı olma durumu20. ehliyetAnlamı: yeterlik, uzluk, belge. ehliyetname21. kahramanlıkAnlamı: kahraman olma durumu, yiğitlik22. güçAnlamı: fizik, düşünce ve ahlâk bakımından bir etki yapabilme, kuvvet23. mertlikAnlamı: yiğitlik, erkeklik24. korku25. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap26. ezintiAnlamı: korku veya heyecan sebebiyle duyulan eziklik, sıkıntı27. ürküntüAnlamı: ürkme duygusu, tevahuş28. acımaAnlamı: acımak işi29. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme30. erkAnlamı: bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar31. sakıncaAnlamı: sakınmayı gerektiren durum32. panikAnlamı: ani dehşet duygusu, büyük korku33. ziyanAnlamı: zarar34. yiğitlikAnlamı: yiğit olma durumu35. acı36. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı37. canAnlamı: güç, kuvvet38. hızAnlamı: bir hareketten doğan güç, şiddet, güç, takat39. hâlAnlamı: güç, kuvvet, takat40. dermanAnlamı: güç, takat, mecal -
17 بث
Iبَثّ1. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı2. emisyonAnlamı: yayma, neşretme3. korkuAnlamı: kaygı, üzüntü4. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu5. yayım6. merakAnlamı: kaygı, tasa7. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı8. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü9. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu10. efkârlanmakAnlamı: tasalanmak, kaygılanmak, üzülmek11. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı13. elemAnlamı: dert, acı14. işkenceAnlamı: eziyet15. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü16. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam17. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü18. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku19. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa20. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa21. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap22. enformasyonAnlamı: haber alma, danışma23. teessürAnlamı: üzülme24. beyanAnlamı: söyleme, bildirme25. ilâncılık26. yayınAnlamı: basılıp dağıtılan veya radyo televizyon ile halka sunulan şey, neşriyat27. acıIIبَثَّsermekAnlamı: açarak yaymak veya döşemek -
18 توجع
Iتَوَجَّعَ1. ahlamakAnlamı: iç çekmek, ah etmek, ah çekmek2. zonklamakAnlamı: (vücudun bir yeri)nabız atışı gibi, kesik kesik ağrımak veya sancımak3. kıyınmak4. acınmakAnlamı: yerinmek, eseflenmek5. ıhlamakAnlamı: hastalıktan inlemek6. incinmek7. hayıflanmakAnlamı: acımak, üzülmek, esef etmek8. çırpınmakAnlamı: acı ile kıvranmak9. kıvranmakAnlamı: acı çekmekIIتَوَجُّع1. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü2. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü3. işkenceAnlamı: eziyet4. elemAnlamı: dert, acı5. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap6. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme7. acımaAnlamı: acımak işi8. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı9. acıtmak -
19 عذاب
عَذَاب1. acılıkAnlamı: dokunaklılık, kederlilik2. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı3. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü4. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı5. elemAnlamı: dert, acı6. işkenceAnlamı: eziyet7. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku8. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü9. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap10. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme11. acımaAnlamı: acımak işi12. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı13. acı -
20 كرب
Iكَرَبَ1. incitmekAnlamı: kırmak, üzmek2. üzmekAnlamı: üzüntü vermek3. ağrıtmakAnlamı: ağrımasına yol açmak4. acıtmakIIكَرْب1. mutsuzlukAnlamı: mutsuz olma durumu2. üzgüAnlamı: cefa, eza, eziyet, yersiz ve gereksiz olarak çektirilen sıkıntı3. ezgiAnlamı: üzüntü, sıkıntı4. azapAnlamı: dünyada günah ışlemiş olanlara ahirette verilecek ceza, çok büyük sıkıntı5. mahzunlukAnlamı: mahzun olma durumu6. depresyonAnlamı: ruhî çöküntü7. gaileAnlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü8. işkenceAnlamı: eziyet9. elemAnlamı: dert, acı10. hüzünAnlamı: gönül üzgünlüğü, keder, gam11. eziyetAnlamı: aşırı güçlük ve sıkıntı, üzgü12. endişeAnlamı: tasa, kaygı, kuşku, korku13. kahırAnlamı: derin üzüntü ve acı14. gamAnlamı: tasa, kaygı, üzüntü15. kaygıAnlamı: üzüntü, tasa16. kederAnlamı: acı17. kasavetAnlamı: üzüntü, tasa18. ezinçAnlamı: şiddetli acı ve sıkıntı, azap19. teessürAnlamı: üzülme20. ezaAnlamı: üzme, sıkıntı verme21. ağrıAnlamı: şiddetli ve sürekli bir acı22. acı
- 1
- 2
См. также в других словарях:
Elem — Album par Urban Trad Sortie 2004 Enregistrement 2004 Durée 48 min 51 s Genre World music Producteur … Wikipédia en Français
Elem — Saltar a navegación, búsqueda Elem es el tercer y ultimo hasta ahora de Urban Trad lanzado en el año 2004. Contiene 13 pistas. Pistas Rodgrod Med Flode 3:10 De Luz, Amor y Nada 3:38 Vigo 3:56 Jorden / Terra 4:48 Bourée d Erasme 4:03 De L Air 4:09 … Wikipedia Español
elem — èlem vezn. (čest.) DEFINICIJA ekspr. (riječ koja povezuje tekst kad stoji na početku rečenice) [I Šutini dodijao život na selu. elem, odlučio da proda magare.]; dakle ETIMOLOGIJA tur. hele … Hrvatski jezični portal
elem — elem; elem·i·cin; … English syllables
elem — abbrev. 1. element(s) 2. elementary * * * … Universalium
èlem — vezn. (čest.) ekspr. (riječ koja povezuje tekst kad stoji na početku rečenice) [»I Šutini dodijao život na selu. ∼, odlučio da proda magare.«]; dakle ✧ {{001f}}tur … Veliki rječnik hrvatskoga jezika
elem — (elementary) basic, fundamental … English contemporary dictionary
elem — abbrev. 1. element(s) 2. elementary … English World dictionary
elem — is., Ar. elem Acı, üzüntü, dert, keder ... dayanılmaz bir elemle yüreği sızladı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
elem. — 1. element; elements. 2. elementary. * * * elem., 1. element or elements. 2. elementary. * * * abbr. elementary … Useful english dictionary
Elem Klimov — Elem Germanowitsch Klimow (russisch Элем Германович Климов, wiss. Transliteration Elem Germanovič Klimov; * 11. November 1933 in Stalingrad; † 26. Oktober 2003 in Moskau) war ein russischer Filmregisseur. Leben und Werk Seine wichtigsten Filme… … Deutsch Wikipedia