-
1 vermek
v. accord, allow, assign, bear, bestow, bring in, cede, come across with, confer, contribute, dedicate, deliver, deliver up, dispose of, distribute, donate, endow, extend, furnish, give, give away, give in, grant, hand, hand in, hand out, hand over--------vermek (ceza)v. bring--------vermek (ilan)v. insert--------vermek (meyve)v. produce--------vermek (parti vb.)v. throw--------vermek (patent)v. charter--------vermek (sipariş)v. place--------vermek (ödül vb.)v. adjudge--------vermek (ödül)v. award--------vermek (örnek)v. adduce* * *give -
2 vermek
"to give; to hand; to pass; to give sth away, to concede; to deliver, to give in, to hand sth in; to provide, to furnish; to dispense; to present; to yield, to bear; to afford; to apply, to bend; to donate, to bestow, to grant; to assign; to devote; to sel" -
3 vermek
",-ir 1. /ı, a/ to give (something) to. 2. /ı, a/ to hand (something) to. 3. /ı, a/ to bequeath or leave (something) to. 4. /ı, a/ to attribute (something) to (someone´s state of mind). 5. /ı, a/ to turn (something) toward (something). 6. /ı, a/ to give (a daughter) in marriage (to). 7. /ı, a/ to give (oneself) over to (doing something deleterious). 8. /ı, a/ to abandon (oneself) to, give (oneself) over to (a pursuit). 9. /ı, a/ to lean (something) against (something). 10. /ı/ to give birth to. 11. /ı/ to produce, yield. 12. /ı/ to hold (a party, banquet); to give (a concert). 13. When suffixed to another verb it can indicate rapid or sudden action: Şeniz orada temizlik yaparken o koca kütüphane tam üzerine yuvarlanıvermesin mi? Here´s an incredible piece of news: while Şeniz was busy cleaning, that huge set of bookshelves suddenly toppled right on top of her! 14. When suffixed to another verb it can indicate a polite request: Oğlum bana bir çay getiriver! Bring me a glass of tea, there´s a good lad! Ver elini.... So then I went to..../And then I´ll go to...: Ankara´ya gideceğim, orada üç gün kaldıktan sonra ver elini Kayseri! I´ll go to Ankara; then three days later I´ll head for Kayseri. Vermeyince Mabut, ne yapsın Mahmut? proverb If God doesn´t grant you prosperity and skill, what can you do? Verip (de) pişman olmaktan, vermeyip (de) düşman olmak yeğdir. proverb It is better to refuse to give someone something and make an enemy of him than to be generous and regret it later. verip veriştirmek /a/ to give (someone) a good dressing down, give (someone) down the country." -
4 cevap vermek
to answer, to reply (to), to give an answer yanýt vermek, karþýlýk vermek -
5 öğüt vermek
v. advise, counsel, exhort, expostulate, preach--------öğüt vermek (sıkıcı)v. jaw* * *advise -
6 son vermek
v. finish, put an end to, call off, cut off, sign off, stop, wrap up, cease, chuck, close, discontinue, end, make an end of, end off, fetch up, call a halt, raise, shut down on, shut down upon, stash, put a stop to, terminate, top off, wind up--------son vermek (oturum vs)v. adjourn* * *complete -
7 geri vermek
v. give back, return, hand back, pay back, render, repay, restore, retrocede, turn in--------geri vermek (para)v. refund -
8 içine vermek
içine vermek (gaz)v. insufflate -
9 kasten el vermek
kasten el vermek (iskambil)v. underplay -
10 para vermek
v. give money, pay, ante, cough up, pony up, plonk down--------para vermek (falcıya)cross smb.'s hand -
11 servis yolundan vermek
servis yolundan vermek (trafik)v. detour -
12 ses vermek
v. sound--------ses vermek (motor)v. respond -
13 su vermek
v. water--------su vermek (çelik)v. quench -
14 tam gaz vermek
v. floor--------tam gaz vermek (otomobil)v. gun -
15 yanlış karar vermek
yanlış karar vermek (hakem)v. miscall -
16 ümit vermek
v. hold out--------ümit vermek (maden)v. prospect -
17 ışık vermek
ışık vermek (hafif)v. glimmer -
18 ehemmiyet vermek
to attach importance önem vermek -
19 yanıt vermek
to give an answer, to answer, to reply cevap vermek -
20 bilgi vermek
v. acquaint, inform, keep informed, enlighten, apprise, charge, clear, clear up, clue, cue smb. in, give smb. the dope, post, post up, state* * *inform
См. также в других словарях:
vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvence vermek — 1) bir anlaşmada taraflardan biriyle ilgili olarak sorumluluğu yüklenmek, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek 2) bir sorumluluk karşılığı olarak para vb. ortaya koymak, inanca vermek, teminat vermek, garanti vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
güvenmelik vermek — bir kimseye pazarlığında anlaşılmış bir paranın küçük bir bölümünü önceden vermek, kapora vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşılık vermek — 1) küçük büyüğüne karşı gelmek 2) cevap vermek, yanıt vermek Haşarı oğlan bu ağzı bozuk kadına şöyle karşılık veriyordu. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
döl vermek — 1) yavru vermek, üremek 2) ürün vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiraya vermek — kira karşılığında vermek, icara vermek Buradaki evimi de kiraya vermiştim. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
pay vermek — 1) hisse vermek, bölüşmede bulunan parçalardan ayırmak Batı, beynini sömürdüğü insanlara kendi uyruklarına sağladığı konfordan pay verip gönül alır. H. Taner 2) mec. küçük büyüğe karşılık vermek, saygısızca davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fırsat vermek — bir işi yapmak için uygun, elverişli şartı sağlamak Bu çeşit yazılara cevap vermek hasma fırsat vermek olur. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer vermek — 1) önemli saymak, saygı göstermek Etrafını zehirleye zehirleye yaşadıktan sonra hâlâ insanlar ona kendi aralarında bir yer veriyorlardı. M. Yesari 2) bir olaya yol açmak, imkân tanımak 3) önemli bir görev vermek 4) kendi yerini bir başkasına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
semere vermek — 1. meyva vermek. 2. sonuç vermek … Osmanli Türkçesİ sözlüğü