-
1 закладывать
koymak,yerleştirmek; temelini atmak; rehine koymak* * *несов.; сов. - заложи́ть1) koymak; yerleştirmekзакла́дывать ми́ны — mayın yerleştirmek / koymak
заложи́ть ру́ки за́ спину — ellerini arkasında kavuşturmak
2) разг. ( засовывать) sokmak3) (здание и т. п.) temelini atmakзаложи́ть кора́бль — omurgayı kızağa koymak
зало́жен но́вый го́род — yeni bir kentin temelleri atıldı
закла́дывать брешь камня́ми — gediği taş doldurup kapamak
5) уст. (запрягать лошадь, экипаж) koşmak6) ( отдавать в залог) rehine koymak ( вещи); rehin etmek; ipotek etmek ( недвижимость)у него́ дом зало́жен — evi isteklidir
••заложи́ть осно́ву чего-л. — bir şeyin temelini atmak
-
2 возлагать
koymak; yüklemek* * *1) koymakвозлага́ть вено́к — çelenk koymak
2) yüklemekна кого́ возло́жена э́та зада́ча? — bu görev kime yüklendi?
на него́ возло́жена обя́занность... —...makla görevlendirildi
••возлага́ть наде́жды на кого-что-л. — birine, bir şeye ümit bağlamak
на кого́ возло́жена отве́тственность за э́ту катастро́фу? — bu kazadan kim / kimler sorumlu tutulmuştur?
-
3 класть
koymak* * *несов.; сов. - положи́ть1) врз koymak; yatırmakположи́ де́ньги в карма́н — parayı cebine koy
положи́ де́ньги в банк — parayı bankaya yatır
больно́го положи́ли в кли́нику — hasta kliniğe yatırıldı
класть соль в пи́щу — yemeğe tuz koymak
положи́ себе́ сала́ту — salatadan al
2) тк. несов. ( сооружать) örmekкласть сте́ну — bir duvar örmek
••класть я́йца — yumurta yumurtlamak
положи́ть нача́ло чему-л. — bir şeyi başlatmak
положи́ть стихи́ на му́зыку — şiiri bestelemek
положи́ть жизнь за ро́дину — vatan uğruna canını vermek
-
4 вкладывать
koymak,yerleştirmek; yatırmak* * *1) koymak, yerleştirmek2) перен. vermekвкла́дывать мно́го труда́ во что-л. — bir şeye çok emek vermek
3) (деньги, капитал) yatırmak -
5 девать
koymak* * *несов.; сов. - деть, разг.и куда́ я дел эту кни́гу? — kitabı nereye koymuşum / sokmuşum ki?
куда́ ты дел де́ньги? — ne yaptın parayı?
он не зна́ет, куда́ дева́ть вре́мя — vaktini ne yapacağını bilemiyor
он не знал, куда́ деть ру́ки — ellerini koyacak yer bulamıyordu
куда́ нам тебя́ дева́ть? — seni nereye yerleştirelim?
-
6 lay down
koymak, yatırmak, bırakmak, kenara koymak, saklamak, başlamak, döşemek, dikmek (bitki), şart koşmak* * *1) (to give up: They laid down their arms; The soldiers laid down their lives in the cause of peace.) bırakmak, vazgeçmek, feda etmek2) (to order or instruct: The rule book lays down what should be done in such a case.) emretmek3) (to store: My father laid down a good stock of wine which I am now drinking.) depolamak -
7 put
koymak, yerlestirmek; açiklamak, ifade etmek; çevirmek, tercüme etmek; sormak; yazmak, oymak; (gülle, vb.) atmak, firlatmak; uydurmak; para yatirmak; bahis tutusmak; yapmak, etmek, yüklemek, koymak; gitmek, ilerlemek, kosmak; önermek, teklif etmek, oya su -
8 класть
koymak, yerleştirmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > класть
-
9 положить
koymak, yatırmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > положить
-
10 поместить
koymak, yerleştirmek, yatırmakТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > поместить
-
11 поставить
koymak, yerleştirmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > поставить
-
12 ставить
koymak, yerleştirmekТурецко-русский словарь и русско-турецкий словарь по строительству и архитектуре > ставить
-
13 kłaść
koymak -
14 położyć
koymak -
15 stawiać
koymak -
16 umieszczać
koymak -
17 wkładać
koymak -
18 кую
koymak -
19 inschenken
koymak [-ar] v -
20 inzetten
koymak [-ar] v
См. также в других словарях:
koymak — koymak, koyuvermek, bırakmak, dökmek, çalkamak II, 45; III, 39, 171. 246 bkz; kodmak, kotmak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
koymak — i, e, ar 1) Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek Öteki elini doktorun omzuna koydu. S. F. Abasıyanık 2) Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak Bu işe kimi koyacağız? 3) Bırakmak İçeri kimseyi koymuyorlar. 4) Katmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ambargo koymak — 1) gemilerin limanlardan hareketini yasaklamak 2) bir malın serbest sürümünü engellemek 3) bir mala el koymak, müsadere etmek 4) siyasi, ekonomik, sosyal alanlarda caydırmak amacıyla yaptırım uygulamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haciz koymak — (bir şeye) borçlunun malına el koymak Ya parayı verirsiniz ya da haciz korum. B. Felek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hareke koymak — Arap alfabesiyle yazılmış metinlerde ünsüzlerin üstüne ünlü ile okunmasını sağlayan işaret koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kundak sokmak (veya koymak) — 1) yangın çıkarmak için bir yere tutuşmuş yağlı bez parçası koymak 2) mec. ara bozacak bir söz söylemek veya böyle bir davranışta bulunmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
mim koymak — 1) unutulmaması için işaret koymak 2) önemli bularak üstünde ısrarla durmak Bu lafıma mim koy dedi Sabri Bey. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
nokta koymak — 1) gereken yerde nokta işaretini kullanmak 2) mec. bir işi bitirmek, tamamlamak 3) mec. son noktayı koymak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kafese koymak — argo aldatıp çıkar sağlamak O, ya birisini batırmak yahut da kafese koymak için ziyafet çekerdi. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
öpüp başına koymak — 1) bir nimeti veya kutsal sayılan bir varlığı saygıyla el üstünde tutmak, yüksekte tutmak 2) bir şeyi memnunlukla karşılamak, saygı duymak, saygıyla karşılamak Ne dediği bilinmez, anlaşılmaz, kapalı kutu şiirleri öpüp başımıza koymak lazım… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rehine koymak (veya vermek) — Tutuya koymak Beş lira için ananın saatini rehine koyduğunu unuttun mu? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük