Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

el+altında+olmak

  • 1 быть под рукой

    elinin altında olmak

    Русско-турецкий словарь > быть под рукой

  • 2 βάλλομαι

    ateş altında olmak

    Ελληνικό – Τουρκικό Λεξικό > βάλλομαι

  • 3 be under a cloud

    süphe altinda olmak

    English to Turkish dictionary > be under a cloud

  • 4 рука

    kol
    * * *
    ж
    1) kol, el ( кисть)

    толщино́й с ру́ку (о косе) — bilek kadar / kalınlığında

    взять ребёнка на́ руки — çocuğu kucağına almak

    ходи́ть на рука́х — amuda kalkmış olarak elleri üstünde yürümek

    ру́ки у него́ бы́ли в нару́чниках — bilekleri kelepçeliydi, bileklerinde kelepçe vardı

    ты ему́ ру́ку не согнёшь (меряясь силами)bileğini bükemezsin

    не тро́гай рука́ми! — el sürme! elleme!

    2) ( сторона) kol, sıra

    э́тот дом по пра́вую ру́ку — bu ev sağ sıradadır

    по пра́вую ру́ку от чего-л.bir şeyin sağında

    3) ( почерк) el yazısı

    письмо́ напи́сано его́ руко́й — mektup (kendi) el yazısı ile yazılıdır

    ••

    рука́ правосу́дия — adaletin pençesi

    быть в чьих-л. рука́х (находиться в полном подчинении) birinin avucunun içinde olmak

    быть кому-л. на́ руку — birinin işine yaramak, birinin ekmeğine yağ sürmek

    вы́расти на рука́х у кого-л. birinin avucunda büyümek

    у него́ на рука́х больша́я семья́ — kalabalık bir aileyi geçindiriyor

    она́ оста́лась с пятиме́сячным ребёнком на рука́х — kucağında beş aylık yavrusuyla kaldı

    он вы́брал себе́ са́блю по руке́ — bileğine uygun bir kılıç seçti

    попади́сь он мне в ру́ки,... — elime geçse... / düşse...

    он собра́л всё, что попа́лось по́д руку — eline ne geçtiyse topladı

    переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele dolaşmak / geçmek

    она́ мастери́ца на все ру́ки — kadının on parmağında on marifet var

    держа́ть что-л. под руко́й — el altında bulundurmak

    быть (всегда́) под рукой у кого-л.birinin elinin altında olmak

    ру́ки вверх! — eller yukarı!

    ру́ки прочь от кого-чего-л.! — elini(zi) birinden, bir şeyden çek(in)!

    рука́ о́б руку — el ele verip

    мы рабо́таем рука́ о́б руку — el ele çalışıyoruz

    они́ вы́шли и́з дому по́д руку — evden kolkola çıktılar

    взять кого-л. по́д руку — birinin koluna girmek

    взять кого-л. по́д руки — birinin iki koluna girmek

    больно́го привели́ по́д руки — hasta iki kişinin kolunda geldi

    у него́ там есть своя́ рука́ — orada dayısı var

    из пе́рвых рук — ilk elden

    из вторы́х рук — ikinci elden

    ско́лько ты получа́ешь на́ руки? — senin eline ne geçiyor?

    он пришёл проси́ть у отца́ руки его́ до́чери — kızı babasından istemeye geldi

    у меня́ до э́того ру́ки не дохо́дят — buna elim değmiyor

    у меня́ рука́ не поднима́ется на тако́е де́ло — bu işe elim varmıyor

    туда́ руко́й пода́ть — orası dört adımlık bir yer

    протяну́ть ру́ку дру́жбы кому-л.dostluk elini uzatmak

    пода́ть / протяну́ть ру́ку по́мощи кому-л.yardım elini uzatmak

    в э́том де́ле есть и его рука́ — bu işte onun da parmağı / eli vardır

    он не подни́мет ру́ку на же́нщину — kadına el kaldırmaz o

    как мо́жет подня́ться рука́ на ребёнка? — çocuğa nasıl el kalkar?

    статья́ напи́сана от руки́ — yazı elle yazılmıştır

    прибра́ть к рука́м — кого-л. avucunun içine almak; что-л. üstüne oturmak, iç etmek

    быть у кого-л. пра́вой руко́й — birinin sağ kolu olmak

    взять что-л. в свои́ ру́ки — kendi eline almak

    взять полити́ческую власть в свои́ ру́ки — siyasal iktidarı eline geçirmek

    держа́ть себя́ в рука́х — kendine sahip olmak

    возьми́ себя́ в ру́ки! — kendine hakim ol

    сосредото́читься в одни́х рука́х — tek elde toplanmak

    через его́ ру́ки прошли́ со́тни докуме́нтов — onun elinden yüzlerce belge geçti

    Русско-турецкий словарь > рука

  • 5 stehen

    stehen <steht, stand, gestanden> ['ʃte:ən]
    I vi
    1) (aufrecht: Mensch) ayakta durmak; ( Gegenstand) durmak;
    ich kann nicht mehr \stehen ayakta duracak hâlim kalmadı;
    im S\stehen ayakta;
    unser Projekt steht und fällt mit dir ( fig) projemizin başarısı sana bağlı;
    der Plan steht jetzt! ( fam) şimdi plan tamamlandı [o hazır] !
    2) ( sein) olmak; ( sich befinden) bulunmak;
    an der Tür \stehen kapıda bulunmak;
    sie steht an der Spitze des Unternehmens o, işletmenin başındadır;
    etw steht jdm auf der Stirn geschrieben ( fig) bir şey birinin yüzünden hemen belli olmak;
    wir \stehen kurz vor einem Krieg bir savaşın eşiğinde bulunuyoruz;
    auf welcher Seite stehst du? kimden yanasın sen?;
    die Sache steht schlecht durum kötü;
    das Frühstück \stehen lassen [o stehenlassen] kahvaltısını olduğu gibi bırakmak;
    einen Stuhl \stehen lassen bir koltuğu boş bırakmak;
    offen \stehen ( Tür, Fenster) açık olmak; ( zugänglich sein) açık olmak;
    unter Alkohol/Drogen \stehen alkol/uyuşturucu altında olmak;
    die Sache steht mir bis hier ( fam) artık burama geldi
    3) ( geschrieben sein) yazılı olmak (auf/in -de); ( in einer Liste) (adı) olmak (auf/in -de);
    hier steht geschrieben, dass... burada... olduğu yazılı;
    das Wort steht im Imperfekt kelime, belirsiz geçmişte yazılmıştır
    4) (still\stehen) durmak; ( Verkehr) durmak;
    die Uhr steht saat durdu;
    zum S\stehen bringen/kommen durdurmak/durmak;
    etw zum S\stehen bringen bir şeyi durdurmak
    5) ( anzeigen)
    das Thermometer steht auf 30 Grad termometre 30 derecede;
    die Ampel steht auf Rot lamba kırmızıdır;
    es steht 3:1 durum 3:1
    6) ( kleiden) yakışmak;
    der Bart steht dir gut/schlecht sakal sana yakışıyor/yakışmıyor
    7) jur;
    auf etw steht Gefängnis bir şeyin sonu [o cezası] hapis olmak;
    auf seine Ergreifung steht eine Belohnung yakalanması için ödül var
    wie stehst du zu dem Plan? bu plana ne diyorsun?;
    ich stehe fest zu dir ben kesinlikle senden yanayım;
    zu seinem Versprechen \stehen sözünde durmak;
    zu seinen Fehlern \stehen kusurlarını kabul etmek;
    hinter jdm \stehen birine arka olmak
    9) ( fam)
    auf jdn/etw \stehen bir kimseyi/şeyi tutmak;
    wie geht's, wie steht's? ne var ne yok?
    II vt
    Wache \stehen nöbet tutmak;
    Modell \stehen modellik yapmak
    III vr
    sich gut/schlecht mit jdm \stehen ( fam) biriyle iyi/kötü geçinmek, biriyle arası iyi/kötü olmak;
    jd steht sich besser/schlechter, wenn... ( fam) eğer... ise, birine yakışır/yakışmaz
    IV vi unpers;
    es steht schlimm um sie durumu kötü;
    es steht zu befürchten, dass er es nicht schafft korkarım, o bunu başaramayacak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > stehen

  • 6 be under suspicion

    şüphe altında olmak, zan altında olmak

    English-Turkish dictionary > be under suspicion

  • 7 be under suspicion

    şüphe altında olmak, zan altında olmak

    English-Turkish dictionary > be under suspicion

  • 8 unterordnen

    unter|ordnen
    I vt ikinci plana atmak;
    jdn jdm \unterordnen birini başka birinin emrine vermek;
    jdm untergeordnet sein birinin astı olmak, birinin buyruğu altında olmak
    II vr
    sich jdm \unterordnen birinin emrine girmek, birinin buyruğu altında bulunmayı kabul etmek

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > unterordnen

  • 9 underlie

    v. altında olmak, altında yatmak, temelini oluşturmak
    * * *
    altında bulun

    English-Turkish dictionary > underlie

  • 10 unterstehen

    unterstehen*
    irr
    I vi ( unterliegen) bağlı olmak (-e);
    jdm \unterstehen birinin astı olmak birinin buyruğu altında olmak; mil birinin buyruğunda [o emrinde] olmak
    II vr
    sich \unterstehen, etw zu tun bir şey yapmaya cüret etmek;
    untersteh dich! sakın ha!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > unterstehen

  • 11 in

    in1 präp räumlich wo? (D) -in içinde, -in içerisinde, -de; wohin? (A) -in içine;
    warst du schon mal in …? sen hiç … gittin mi?; zeitlich (D) -de; Art und Weise (D) ile, -de;
    im Mai mayısta; mayıs ayında;
    in dieser Woche bu hafta (içinde);
    in diesem Alter (Augenblick) bu yaşta (anda);
    in Behandlung sein tedavi altında olmak/bulunmak;
    gut in Chemie kimyası iyi;
    in Eile aceleyle
    in2 adj: fam in sein moda olmak; in olmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > in

  • 12 dépendre

    v i
    1 bağlı olmak

    Cela dépendra du temps. — Bu havaya bağlı.

    ça dépend belli olmaz
    2 appartenir bir bütünün parçası

    Ce terrain dépend de la commune. — Bu arsa beldeye bağlıdır.

    3 bağlı olmak

    Dictionnaire Français-Turc > dépendre

  • 13 наблюдение

    gözleme
    * * *
    с, врз
    gözlem; gözetim; nezaret

    астрономи́ческие наблюде́ния — astronomi gözlemleri

    по наблюде́ниям учёных — bilginlerin gözlemlerine göre

    больно́й взят под наблюде́ние — hasta gözlem altına alındı

    игра́ под наблюде́нием учи́теля — öğretmenin gözetimi altında oynanan oyun

    находи́ться под наблюде́нием поли́ции — zabıtanın / polisin nezareti altında olmak / bulunmak

    под наблюде́нием ООН — BM gözetiminde

    осно́вываясь на ли́чном о́пыте и наблюде́ниях — kişisel gözlem ve deneyimlere dayanarak

    наблюде́ние за са́дом тре́бует вре́мени — bahçe bakımı vakit ister

    Русско-турецкий словарь > наблюдение

  • 14 Kontrolle

    Kontrolle <-n> [kɔn'trɔlə] f
    1) ( Beherrschung, Pass\Kontrolle, Polizei\Kontrolle) kontrol;
    über jdn/etw die \Kontrolle verlieren bir kimse/şey üzerindeki kontrolü kaybetmek;
    jdn/etw unter \Kontrolle haben bir kimse/şey kontrol altında olmak;
    alles unter \Kontrolle! her şey kontrol altında!;
    sein Auto geriet außer \Kontrolle otomobili kontrolden çıktı
    2) ( Prüfung) kontrol; ( Inspektion) muayene; ( Überwachung) denetim

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Kontrolle

  • 15 sous

    1 en dessous de alt [aɫt]
    3 sous les yeux de qqn birinin gözü önünde

    C'est arrivé sous mes yeux. — Gözümün önünde oldu.

    4 sous peu yakında

    Vous le recevrez sous peu. — Onu yakında alacaksınız.

    Dictionnaire Français-Turc > sous

  • 16 власть

    iktidar; egemenlik
    * * *
    ж

    сове́тская власть — Sovyet iktidarı

    госуда́рственная власть — devlet iktidarı

    о́рганы госуда́рственной власти — yasama organları

    прийти́ к власти — iktidara / işbaşına gelmek, iktidar olmak

    2) (вла́сти) мн. makamlar, otoriteler

    ме́стные власти — yerli makamlar

    порто́вые власти — liman otoriteleri

    роди́тельская власть — ana baba hükmü / otoritesi

    власть монопо́лий — tekellerin egemenliği

    власть челове́ка над приро́дой — insanın doğa üzerindeki egemenliği

    ••

    Русско-турецкий словарь > власть

  • 17 bear arms

    silâh taşımak, silâh altında olmak, asker olmak, askerlik yapmak

    English-Turkish dictionary > bear arms

  • 18 bear arms

    silâh taşımak, silâh altında olmak, asker olmak, askerlik yapmak

    English-Turkish dictionary > bear arms

  • 19 bereitstehen

    bereitstehen v/i <unreg, -ge-, h, südd, österr, schweiz sn> MIL emre hazır olmak; (verfügbar sein) el altında olmak; hazır bulunmak

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > bereitstehen

  • 20 Alkoholeinfluss

    kein pl alkol etkisi;
    unter \Alkoholeinfluss stehen alkol etkisi altında olmak, içkili olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > Alkoholeinfluss

См. также в других словарях:

  • eli altında olmak — (bir şey) buyruğunda olmak, istediği anda o şeyden yararlanabilmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elinin altında (olmak) — her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak) Elinin altındaki asker pek azdı. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir çatı altında (olmak veya bulunmak) — aynı yapı, kurum, kuruluş vb. içinde (olmak) …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • elinde olmak — 1) bakımı, gözetimi altında olmak 2) egemenliği altında, yetkisinde olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • uhdesinde olmak — üstünde olmak, sorumluluğu altında olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz (veya gözünün) önünde olmak — 1) sürekli denetimi altında olmak 2) unutmamak, olduğu gibi hatırlamak Hızla açılan kapıdan içeri girişi, hayır girişi değil, atılışı hâlâ gözümün önündedir. Y. Z. Ortaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hazırda olmak — yararlanılabilecek bir durumda, el altında olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • şaibe altında tutulmak — kusurlu, ayıplı olmak, lekeli sayılmak Yakın zamanlarda bizim parlamentomuz da bu gibi şaibeler altında tutuldu. H. Taner …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dilinin altında bir şey olmak — bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak Günlerdir doktorun dilinin altında bir şeyler olduğunun farkındaydı. Y. Kemal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tekelinde olmak — herhangi bir şey tekeli altında bulunmak, elinde tutmak, inhisarında olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zan altında bulunmak — bir şeyle suçlanmak, sanık durumunda olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»