-
1 быть под рукой
elinin altında olmak -
2 βάλλομαι
ateş altında olmak -
3 be under a cloud
süphe altinda olmak -
4 рука
kol* * *ж1) kol, el ( кисть)толщино́й с ру́ку (о косе) — bilek kadar / kalınlığında
взять ребёнка на́ руки — çocuğu kucağına almak
ходи́ть на рука́х — amuda kalkmış olarak elleri üstünde yürümek
ру́ки у него́ бы́ли в нару́чниках — bilekleri kelepçeliydi, bileklerinde kelepçe vardı
ты ему́ ру́ку не согнёшь (меряясь силами) — bileğini bükemezsin
не тро́гай рука́ми! — el sürme! elleme!
2) ( сторона) kol, sıraэ́тот дом по пра́вую ру́ку — bu ev sağ sıradadır
по пра́вую ру́ку от чего-л. — bir şeyin sağında
3) ( почерк) el yazısıписьмо́ напи́сано его́ руко́й — mektup (kendi) el yazısı ile yazılıdır
••рука́ правосу́дия — adaletin pençesi
быть в чьих-л. рука́х (находиться в полном подчинении) — birinin avucunun içinde olmak
вы́расти на рука́х у кого-л. — birinin avucunda büyümek
у него́ на рука́х больша́я семья́ — kalabalık bir aileyi geçindiriyor
она́ оста́лась с пятиме́сячным ребёнком на рука́х — kucağında beş aylık yavrusuyla kaldı
он вы́брал себе́ са́блю по руке́ — bileğine uygun bir kılıç seçti
попади́сь он мне в ру́ки,... — elime geçse... / düşse...
он собра́л всё, что попа́лось по́д руку — eline ne geçtiyse topladı
переходи́ть из рук в ру́ки — elden ele dolaşmak / geçmek
она́ мастери́ца на все ру́ки — kadının on parmağında on marifet var
держа́ть что-л. под руко́й — el altında bulundurmak
быть (всегда́) под рукой у кого-л. — birinin elinin altında olmak
ру́ки вверх! — eller yukarı!
ру́ки прочь от кого-чего-л.! — elini(zi) birinden, bir şeyden çek(in)!
рука́ о́б руку — el ele verip
мы рабо́таем рука́ о́б руку — el ele çalışıyoruz
они́ вы́шли и́з дому по́д руку — evden kolkola çıktılar
взять кого-л. по́д руку — birinin koluna girmek
взять кого-л. по́д руки — birinin iki koluna girmek
больно́го привели́ по́д руки — hasta iki kişinin kolunda geldi
у него́ там есть своя́ рука́ — orada dayısı var
из пе́рвых рук — ilk elden
из вторы́х рук — ikinci elden
ско́лько ты получа́ешь на́ руки? — senin eline ne geçiyor?
он пришёл проси́ть у отца́ руки его́ до́чери — kızı babasından istemeye geldi
у меня́ до э́того ру́ки не дохо́дят — buna elim değmiyor
у меня́ рука́ не поднима́ется на тако́е де́ло — bu işe elim varmıyor
туда́ руко́й пода́ть — orası dört adımlık bir yer
протяну́ть ру́ку дру́жбы кому-л. — dostluk elini uzatmak
пода́ть / протяну́ть ру́ку по́мощи кому-л. — yardım elini uzatmak
в э́том де́ле есть и его рука́ — bu işte onun da parmağı / eli vardır
он не подни́мет ру́ку на же́нщину — kadına el kaldırmaz o
как мо́жет подня́ться рука́ на ребёнка? — çocuğa nasıl el kalkar?
статья́ напи́сана от руки́ — yazı elle yazılmıştır
прибра́ть к рука́м — кого-л. avucunun içine almak; что-л. üstüne oturmak, iç etmek
быть у кого-л. пра́вой руко́й — birinin sağ kolu olmak
взять что-л. в свои́ ру́ки — kendi eline almak
взять полити́ческую власть в свои́ ру́ки — siyasal iktidarı eline geçirmek
держа́ть себя́ в рука́х — kendine sahip olmak
возьми́ себя́ в ру́ки! — kendine hakim ol
сосредото́читься в одни́х рука́х — tek elde toplanmak
через его́ ру́ки прошли́ со́тни докуме́нтов — onun elinden yüzlerce belge geçti
-
5 stehen
stehen <steht, stand, gestanden> ['ʃte:ən]I vi1) (aufrecht: Mensch) ayakta durmak; ( Gegenstand) durmak;ich kann nicht mehr \stehen ayakta duracak hâlim kalmadı;im S\stehen ayakta;unser Projekt steht und fällt mit dir ( fig) projemizin başarısı sana bağlı;der Plan steht jetzt! ( fam) şimdi plan tamamlandı [o hazır] !an der Tür \stehen kapıda bulunmak;sie steht an der Spitze des Unternehmens o, işletmenin başındadır;etw steht jdm auf der Stirn geschrieben ( fig) bir şey birinin yüzünden hemen belli olmak;wir \stehen kurz vor einem Krieg bir savaşın eşiğinde bulunuyoruz;auf welcher Seite stehst du? kimden yanasın sen?;die Sache steht schlecht durum kötü;das Frühstück \stehen lassen [o stehenlassen] kahvaltısını olduğu gibi bırakmak;einen Stuhl \stehen lassen bir koltuğu boş bırakmak;unter Alkohol/Drogen \stehen alkol/uyuşturucu altında olmak;die Sache steht mir bis hier ( fam) artık burama geldihier steht geschrieben, dass... burada... olduğu yazılı;das Wort steht im Imperfekt kelime, belirsiz geçmişte yazılmıştır4) (still\stehen) durmak; ( Verkehr) durmak;die Uhr steht saat durdu;zum S\stehen bringen/kommen durdurmak/durmak;etw zum S\stehen bringen bir şeyi durdurmak5) ( anzeigen)das Thermometer steht auf 30 Grad termometre 30 derecede;die Ampel steht auf Rot lamba kırmızıdır;es steht 3:1 durum 3:16) ( kleiden) yakışmak;der Bart steht dir gut/schlecht sakal sana yakışıyor/yakışmıyor7) jur;auf etw steht Gefängnis bir şeyin sonu [o cezası] hapis olmak;auf seine Ergreifung steht eine Belohnung yakalanması için ödül varwie stehst du zu dem Plan? bu plana ne diyorsun?;ich stehe fest zu dir ben kesinlikle senden yanayım;zu seinem Versprechen \stehen sözünde durmak;zu seinen Fehlern \stehen kusurlarını kabul etmek;hinter jdm \stehen birine arka olmak9) ( fam)auf jdn/etw \stehen bir kimseyi/şeyi tutmak;wie geht's, wie steht's? ne var ne yok?II vtWache \stehen nöbet tutmak;Modell \stehen modellik yapmakIII vrsich gut/schlecht mit jdm \stehen ( fam) biriyle iyi/kötü geçinmek, biriyle arası iyi/kötü olmak;jd steht sich besser/schlechter, wenn... ( fam) eğer... ise, birine yakışır/yakışmazes steht schlimm um sie durumu kötü;es steht zu befürchten, dass er es nicht schafft korkarım, o bunu başaramayacak -
6 be under suspicion
şüphe altında olmak, zan altında olmak -
7 be under suspicion
şüphe altında olmak, zan altında olmak -
8 unterordnen
unter|ordnenI vt ikinci plana atmak;jdn jdm \unterordnen birini başka birinin emrine vermek;jdm untergeordnet sein birinin astı olmak, birinin buyruğu altında olmakII vrsich jdm \unterordnen birinin emrine girmek, birinin buyruğu altında bulunmayı kabul etmek -
9 underlie
v. altında olmak, altında yatmak, temelini oluşturmak* * *altında bulun -
10 unterstehen
unterstehen*jdm \unterstehen birinin astı olmak birinin buyruğu altında olmak; mil birinin buyruğunda [o emrinde] olmakII vrsich \unterstehen, etw zu tun bir şey yapmaya cüret etmek;untersteh dich! sakın ha! -
11 in
in1 präp räumlich wo? (D) -in içinde, -in içerisinde, -de; wohin? (A) -in içine;warst du schon mal in …? sen hiç … gittin mi?; zeitlich (D) -de; Art und Weise (D) ile, -de;im Mai mayısta; mayıs ayında;in dieser Woche bu hafta (içinde);in diesem Alter (Augenblick) bu yaşta (anda);in Behandlung sein tedavi altında olmak/bulunmak;gut in Chemie kimyası iyi;in Eile aceleyle -
12 dépendre
v i1 bağlı olmak◊Cela dépendra du temps. — Bu havaya bağlı.
♦ ça dépend belli olmaz2 appartenir bir bütünün parçası◊Ce terrain dépend de la commune. — Bu arsa beldeye bağlıdır.
3 bağlı olmak -
13 наблюдение
gözleme* * *с, врзgözlem; gözetim; nezaretастрономи́ческие наблюде́ния — astronomi gözlemleri
по наблюде́ниям учёных — bilginlerin gözlemlerine göre
больно́й взят под наблюде́ние — hasta gözlem altına alındı
игра́ под наблюде́нием учи́теля — öğretmenin gözetimi altında oynanan oyun
находи́ться под наблюде́нием поли́ции — zabıtanın / polisin nezareti altında olmak / bulunmak
под наблюде́нием ООН — BM gözetiminde
осно́вываясь на ли́чном о́пыте и наблюде́ниях — kişisel gözlem ve deneyimlere dayanarak
наблюде́ние за са́дом тре́бует вре́мени — bahçe bakımı vakit ister
-
14 Kontrolle
Kontrolle <-n> [kɔn'trɔlə] f1) ( Beherrschung, Pass\Kontrolle, Polizei\Kontrolle) kontrol;über jdn/etw die \Kontrolle verlieren bir kimse/şey üzerindeki kontrolü kaybetmek;jdn/etw unter \Kontrolle haben bir kimse/şey kontrol altında olmak;alles unter \Kontrolle! her şey kontrol altında!;sein Auto geriet außer \Kontrolle otomobili kontrolden çıktı -
15 sous
1 en dessous de alt [aɫt]2 dans une hiérarchie ast3 sous les yeux de qqn birinin gözü önünde◊C'est arrivé sous mes yeux. — Gözümün önünde oldu.
4 sous peu yakında◊Vous le recevrez sous peu. — Onu yakında alacaksınız.
-
16 власть
iktidar; egemenlik* * *ж1) iktidarсове́тская власть — Sovyet iktidarı
госуда́рственная власть — devlet iktidarı
о́рганы госуда́рственной власти — yasama organları
прийти́ к власти — iktidara / işbaşına gelmek, iktidar olmak
2) (вла́сти) мн. makamlar, otoritelerме́стные власти — yerli makamlar
порто́вые власти — liman otoriteleri
3) egemenlikроди́тельская власть — ana baba hükmü / otoritesi
власть монопо́лий — tekellerin egemenliği
власть челове́ка над приро́дой — insanın doğa üzerindeki egemenliği
•• -
17 bear arms
silâh taşımak, silâh altında olmak, asker olmak, askerlik yapmak -
18 bear arms
silâh taşımak, silâh altında olmak, asker olmak, askerlik yapmak -
19 bereitstehen
bereitstehen v/i <unreg, -ge-, h, südd, österr, schweiz sn> MIL emre hazır olmak; (verfügbar sein) el altında olmak; hazır bulunmak -
20 Alkoholeinfluss
kein pl alkol etkisi;unter \Alkoholeinfluss stehen alkol etkisi altında olmak, içkili olmak
См. также в других словарях:
eli altında olmak — (bir şey) buyruğunda olmak, istediği anda o şeyden yararlanabilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
elinin altında (olmak) — her zaman kolayca alınıp yararlanılabilecek yerde ve yakınlıkta (olmak) Elinin altındaki asker pek azdı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir çatı altında (olmak veya bulunmak) — aynı yapı, kurum, kuruluş vb. içinde (olmak) … Çağatay Osmanlı Sözlük
elinde olmak — 1) bakımı, gözetimi altında olmak 2) egemenliği altında, yetkisinde olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
uhdesinde olmak — üstünde olmak, sorumluluğu altında olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz (veya gözünün) önünde olmak — 1) sürekli denetimi altında olmak 2) unutmamak, olduğu gibi hatırlamak Hızla açılan kapıdan içeri girişi, hayır girişi değil, atılışı hâlâ gözümün önündedir. Y. Z. Ortaç … Çağatay Osmanlı Sözlük
hazırda olmak — yararlanılabilecek bir durumda, el altında olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
şaibe altında tutulmak — kusurlu, ayıplı olmak, lekeli sayılmak Yakın zamanlarda bizim parlamentomuz da bu gibi şaibeler altında tutuldu. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dilinin altında bir şey olmak — bir kimsenin sözlerinden, açıkça söylemediği bir şeyler anlaşılmak Günlerdir doktorun dilinin altında bir şeyler olduğunun farkındaydı. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekelinde olmak — herhangi bir şey tekeli altında bulunmak, elinde tutmak, inhisarında olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zan altında bulunmak — bir şeyle suçlanmak, sanık durumunda olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük