-
1 gone out of
dışına çık -
2 go out of
dışına çık -
3 went out of
dışına çık -
4 go out of
dışına çık -
5 gone out of
dışına çık -
6 leak out
dışına sız -
7 went out of
dışına çık -
8 abroad
adv. yurt dışında, dışarıda, gurbette, yurt dışına; her tarafa; etrafa* * *yurt dışında* * *[ə'bro:d]1) (in or to another country: He lived abroad for many years.) yurt dışına, yurt dışında2) (current; going around: There's a rumour abroad that she is leaving.) ortalıkta, herkesin ağzında -
9 digress
v. dışına çıkmak, sapmak; konuyu dağıtmak* * *konudan ayrıl* * *(to wander from the point, or from the main subject in speaking or writing.) konudan ayrılmak -
10 down
adj. aşağıya doğru, düşen; neşesiz, keyifsiz, morali bozuk; şehir merkezine giden; çarşı doğrultusunda olan; londra'ya giden————————adv. aşağı, aşağıda, aşağıya, altına, altında, geride, kayıpta, çökmüş, yıkılmış, şehir merkezine, güneye, londra'nın dışına, programlanmış, peşin olarak, azalarak, düşerek, yüzükoyun, hüzünle, bunalımlı bir şekilde, aşınmış bir şekilde, sulandırılmış olarak————————n. kuştüyü, tüy, ayva tüyü; hav; tepe; kumul; şansın ters dönmesi; bunalım, depresyon; nefret; garez; bağlanma————————prep. aşağıya doğru, aşağısına doğru, aşağısında; boyunca; beri————————v. devirmek, yere sermek; yenmek; indirmek (uçak); mideye indirmek* * *1. aşağı (adv.) 2. aşağı (adj.)* * *I 1. adverb1) (towards or in a low or lower position, level or state: He climbed down to the bottom of the ladder.) aşağıya, aşağıya doğru, aşağı bir yere2) (on or to the ground: The little boy fell down and cut his knee.) yere3) (from earlier to later times: The recipe has been handed down in our family for years.) geçmiş zamandan bu güne4) (from a greater to a smaller size, amount etc: Prices have been going down steadily.) aşağı(ya)5) (towards or in a place thought of as being lower, especially southward or away from a centre: We went down from Glasgow to Bristol.) güneye doğru, güneyde2. preposition1) (in a lower position on: Their house is halfway down the hill.) aşağıya, aşağı doğru2) (to a lower position on, by, through or along: Water poured down the drain.) aşağıya3) (along: The teacher's gaze travelled slowly down the line of children.) boyunca, yönünde3. verb(to finish (a drink) very quickly, especially in one gulp: He downed a pint of beer.) kafaya dikmek- downward- downwards
- downward
- down-and-out
- down-at-heel
- downcast
- downfall
- downgrade
- downhearted
- downhill
- downhill racing
- downhill skiing
- down-in-the-mouth
- down payment
- downpour
- downright 4. adjectiveHe is a downright nuisance!) tam anlamıyla, bütünüyle- downstream
- down-to-earth
- downtown
- downtown
- down-trodden
- be/go down with
- down on one's luck
- down tools
- down with
- get down to
- suit someone down to the ground
- suit down to the ground II noun(small, soft feathers: a quilt filled with down.) kuş tüyü- downie®- downy -
11 outside
adj. dış, dışarıda, harici, dışarıdaki, dış kaynaklı, en çok, maksimum————————adv. dışarıya, dışarıda, dışında, dıştan, haricen, açık havada————————n. dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi (saha)————————prep. dışında, dışına, ötesine, den başka* * *dışarıda* * *1. noun(the outer surface: The outside of the house was painted white.) dış, hariç2. adjective1) (of, on, or near the outer part of anything: the outside door.) dış. haricî2) (not part of (a group, one's work etc): We shall need outside help; She has a lot of outside interests.) dış, dıştan3) ((of a chance etc) very small.) çok az/zayıf3. adverb1) (out of, not in a building etc: He went outside; He stayed outside.) dışarıya, dışarda2) (on the outside: The house looked beautiful outside.) dış tarafta, dışarda4. preposition(on the outer part or side of; not inside or within: He stood outside the house; He did that outside working hours.)...-in dışında- outsider- at the outside
- outside in -
12 outside in
(turned so that the inside and outside change places: You're wearing your jersey outside in.) içi dışına (gelecek şekilde) -
13 outwards
adv. dışa doğru, dışarıya, görünüşte* * *adverb (towards the outside edge or surface: Moving outwards from the centre of the painting, we see that the figures become smaller.) dışa doğru, dışına doğru -
14 overflow
n. taşma, sığmama————————v. azmak, coşmak, taşmak, azıtmak, dolup taşmak, dışına taşmak, su basmak* * *1. taşma 2. taş (v.) 3. taşma (n.)* * *1. [əuvə'flou] verb(to flow over the edge or limits (of): The river overflowed (its banks); The crowd overflowed into the next room.) taşmak2. ['əuvəflou] noun1) (a flowing over of liquid: I put a bucket under the pipe to catch the overflow; ( also adjective) an overflow pipe.) taşma2) (an overflow pipe.) akıntı oluğu -
15 pariah
n. parya, toplumdan dışlanmış kimse, aşağı tabakadan kimse* * *dışlanmış kişi* * *(a person driven out of a group or community; an outcast: Because of his political beliefs he became a pariah in the district.) toplum dışına itilmiş kimse -
16 turn out
tersyüz etmek, tersini çevirmek, içini dışına çevirmek, boşaltmak, dışarı çıkarmak, kovmak, yataktan kaldırmak, söndürmek, kapamak, yapmak, üretmek, meydana getirmek, yetiştirmek, donatmak, giydirmek, toplamak, sıraya dizmek, otlamaya çıkarmak, toplanmak, sıraya dizilmek, dışa dönmek, hazır bulunmak, yataktan kalkmak, haline gelmek, olup çıkmak, sonuçlanmak* * *kapat* * *1) (to send away; to make (someone) leave.) göndermek; kovmak2) (to make or produce: The factory turns out ten finished articles an hour.) üretmek, yapmak3) (to empty or clear: I turned out the cupboard.) boşaltmak, temizlemek4) ((of a crowd) to come out; to get together for a (public) meeting, celebration etc: A large crowd turned out to see the procession.) katılmak, iştirak etmek5) (to turn off: Turn out the light!) kapamak, söndürmek6) (to happen or prove to be: He turned out to be right; It turned out that he was right.) sonunda... olmak, çıkmak -
17 circumscribed
1. çevresini çiz (v.) 2. dışına çizilen (adj.) 3. sınırla (v.) 4. sınırlanmış (adj.) -
18 eversion
n. ters dönme, ters döndürme, içini dışına çevirme, tersyüz etme* * *tersyüz etme -
19 go abroad
yurt dışına çık -
20 gone abroad
yurt dışına çık
См. также в других словарях:
Disina — Disina … Wikipedia
Disina — Original name in latin Disina Name in other language Disina State code NG Continent/City Africa/Lagos longitude 11.48135 latitude 9.91903 altitude 415 Population 5833 Date 2012 01 18 … Cities with a population over 1000 database
dışına çıkmak — tanınan hak ve yetkileri aşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
minder dışına atmak — (birini) ortadan kaldırmak, silmek, kovmak Kötü para iyi parayı kovduğu gibi kötü yazar da iyi yazarı minder dışına atmaya çabalamaktadır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabuğu dışına çıkmak — içinde bulunduğu ortam veya durumdan ayrılmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi dışına çıkmak — 1) kusmak 2) kusacak duruma gelmek Cip hazır dedi. İnşallah süspansiyonu iyidir yoksa yollarda içimiz dışımıza çıkacak. R. Erduran … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azare — Infobox Settlement official name =PAGENAME other name = native name = nickname = settlement type = motto = imagesize = 300px image caption = flag size = image seal size = image shield = shield size = image blank emblem = blank emblem type = blank … Wikipedia
Jemma — Infobox Settlement official name =PAGENAME other name = native name = nickname = settlement type = motto = imagesize = 300px image caption = flag size = image seal size = image shield = shield size = image blank emblem = blank emblem type = blank … Wikipedia
aktif taşıma — is., biy. Bir maddenin hücre zarından enerji harcanarak hücre içine veya dışına taşınması … Çağatay Osmanlı Sözlük
alarga — is., den., İt. allarga 1) Açık deniz, engin 2) zf., argo Uzaktan, açıktan Arkadaşlarımdan mümkün olduğu kadar alarga yürüyor, kendimi pencerelerin, kapıların ışık sahası dışına çıkarmaya uğraşıyordum. R. N. Güntekin 3) ünl., den. Açıktan geç,… … Çağatay Osmanlı Sözlük