Перевод: с турецкого на все языки

со всех языков на турецкий

duvar+için

  • 1 kâğıt

    kâğıt <- > s
    1) Papier nt
    bir şeyi kâğıda dökmek etw zu Papier bringen
    2) ( belge) Schein m; ( aşı kâğıdı) Pass m; ( nüfus kâğıdı) Ausweis m; ( temiz iş kâğıdı) Zeugnis nt
    3) ( duvar için) Tapete f
    4) ( iskambil kâğıdı) Karte f, Spielkarte f

    Sözlük Türkçe-Almanca kompakt > kâğıt

  • 2 afiş

    Türkçe-Arapça Sözlük > afiş

  • 3 nakış

    1. تطريز [تَطْرِيز]
    Anlamı: kumaş üzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle veya makineyle yapılan işleme
    2. تقصيب [تَقْصِيب]
    Anlamı: kumaş üzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle veya makineyle yapılan işleme
    3. زخرف [زُخْرُف]
    4. نقش [نَقْش]

    Türkçe-Arapça Sözlük > nakış

  • 4 o

    "-nu 1. he; she; it. 2. that; those. - anda at that moment. - denli so much; so. - duvar senin, bu duvar benim. colloq. I was so drunk I couldn´t see straight. - gibi such (a thing). - gün bugün/bugündür since then, from that day to this. - halde 1. In that case.../If that´s the case.... 2. therefore. -nun için 1. for him/her/it. 2. for that reason, on account of that, as a result (of that). - kadar 1. so much; so. 2. That´s all. - kadar kusur kadı kızında da bulunur. colloq. Be reasonable; the best of things will have these sorts of flaws! - kapı/mahalle senin, bu kapı/mahalle benim dolaşmak to wander around everywhere. - saat at that very moment; right away. - takdirde in that case. - taraflı olmamak to pay no attention (to), take no notice (of) (something). - tarakta bezi olmamak not to be involved in that matter. - yolda in that way, like that. (...) - yolun yolcusu... going to end up like that one day: Hepimiz o yolun yolcusu. We´re all going to end up like that one day."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > o

  • 5 dört

    четы́ре
    * * *
    озвонч. -dü
    1) четы́ре

    dördümüz — че́тверо из нас

    dörtte bir — че́тверть, одна́ четвёртая (чего-л.)

    dörtte bir çay kaşığı tuz — че́тверть ча́йной ло́жки со́ли

    dört yaşındadır — ему́ четы́ре го́да

    saat dörtte — в четы́ре часа́

    2) с именами на -lı / -lık четырёх-, име́ющий четы́ре...

    dört silindirli makine — четырёхцилиндро́вая маши́на

    3) со словом taraf и т. п. все

    dört bir taraf[ı], dört taraftan — со всех сторо́н

    dört bir yanı — все сто́роны (кого-чего-л.)

    ••
    - dört başı mamur
    - dört dönmek
    - dört dörtlük
    - dört duvar arasında kalmak
    - dört elle sarılmak
    - dört elle yapışmak
    - dört göz bir evlat için
    - dört gözle beklemek
    - dört kitap
    - dört köşe olmak
    - dört üstü murat üstü
    - dört yanı deniz kesilmek

    Türkçe-rusça sözlük > dört

  • 6 ana

    "1. mother (The form anne is preferred in Istanbul). 2. mother animal, dam. 3. appellation of respect for elderly women or female saints (used after a name). 4. protector, patroness. 5. principle, main, fundamental, basic. 6. fin. capital, stock; principal. A-m! 1. an informal form of address. 2. Oh my!/Heavens! -sı ağlamak to go through hardship. -sını ağlatmak /ın/ vulg. to give (one) great trouble, give (one) a hard time. -mın ak sütü gibi helal olsun. colloq. You´re welcome to it. - akçe fin. principal. - atardamar anat. aorta. - atardamarsal anat. aortal, aortic. - avrat asfaltta koşmak slang to swear at everybody present. - avrat dümdüz gitmek slang to swear a blue streak. -m avradım olsun. vulg. I swear. - baba parents, father and mother. -m babam! slang Oh dear!/My!/Oh my! - baba bir having the same father and mother. - baba duası almış blessed by his parents. - baba eline bakmak to depend on one´s parents for one´s support. - baba günü pandemonium, tumult, a dangerous or frightening commotion. - baba yavrusu person pampered as a child. -sını bellerim! vulg. I´ll show him! - bir, baba ayrı born of the same mother but of different fathers. - çizgi geom. generatrix. -sı danası colloq. his mother and the rest of the family, the whole bunch. - defter ledger. - direk naut. lower mast. -dan doğma 1. stark naked. 2. from birth, naturally. 3. congenital. -sından doğduğuna pişman 1. feeling very miserable. 2. lazy. -sından doğduğuna pişman etmek /ı/ to make (someone) sorry he has been born. -dan (yeni) doğmuşa dönmek to be restored to happiness, health, freedom from care, and simplicity. - duvar exterior wall. -sından emdiği süt burnundan (fitil fitil) gelmek to go through extreme hardship. - fikir central theme. -sının gözü slang sly, tricky, shifty. - güverte naut. main deck. -n güzel mi? colloq. You think you´re smart, don´t you? - hat main line, trunk line. - hatlar the main lines, the outline. -sının ipini/ipliğini pazara çıkarmış/satmış wicked, vicious. -sı (onu) kadir gecesi doğurmuş. He is very lucky. - kapı main entrance. -sının karnında dokuz ay on gün nasıl durmuş? colloq. He is very impatient. - kız mother and daughter. -sının kızı a daughter just like her mother. -sının körpe kuzusu mother´s pet, sissy. - kubbe the main dome (of a mosque). - kucağı mother´s bosom. - kuzusu 1. very small baby. 2. mother´s pet, sissy. -sının kuzusu mother´s darling. - motif leitmotif. -lar ne doğururmuş! colloq. How wonderful he is! -sının nikâhını istemek to charge an outrageous price. - oğul mother and son. -nın örekesi! vulg. Stuff and nonsense! -sı sarımsak, babası soğan. colloq. He is from an ignorant and backward family. -sını satayım! colloq. 1. What the heck! 2. Damn it! -sını sattığım colloq. darn, damned. -n seni bugün için doğurdu. colloq. This is the day for which you were born: show us what you can do. - sütü breast milk. - tarafından on the mother´s side. - toplardamar anat. vena cava. -sı turp, babası şalgam. colloq. He has a very low and doubtful background. -n yahşi, baban yahşi demek colloq. to butter someone up, flatter and cajole him. - yapı central structure, main building. -sı yerinde (a person) as old as one´s mother. - yüreği a mother´s love."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ana

  • 7 dört

    "1. four. 2. all (sides, directions, parts). - ayak üstüne düşmek to land on one´s feet, be very lucky; to get out of trouble easily. - ayaklı quadruped, four-legged. - başı mamur in perfect condition, prosperous, flourishing. -te bir one fourth, a quarter. - bir tarafı/ yanı all around it, on all sides of it. - bucak everywhere. - dönmek 1. to search desperately for a remedy. 2. to scurry around. - dörtlük 1. mus. whole note. 2. perfect. - duvar arasında kalmak to be shut in. - elle sarılmak/yapışmak /a/ 1. to go into (something) wholeheartedly. 2. to cling to (someone) for support and help. - göz person wearing glasses. - gözle bakmak /a/ to look carefully (at). - gözle beklemek /ı/ to wait eagerly (for). - göz bir evlat için. proverb All that parents do is for their children. - işlem the four arithmetical operations. - köşe/köşeli four-cornered, four-sided; square. - köşe olmak to be highly pleased, be delighted. - taraftan on all sides. - üstü murat üstü fortunate, prosperous, flourishing. - yanına bakmak/- yana bakınmak to look all around. - yanı deniz kesilmek to be left without help or hope."

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > dört

См. также в других словарях:

  • duvar dayağı — is. Yıkılmaması için duvara eğik olarak konulan destek ağaç …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • duvar dişi — is., mim. İleride eklenecek duvarın iyice tutunması için duvarın bir yerinde bırakılan tuğla çıkıntıları, ekleme dişi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • duvar kâğıdı — is. Duvarları süsleyip güzelleştirmek için yüzeylerine yapıştırılan düz veya desenli kâğıt …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • SİPER — f. Arkasına saklanılacak şey. Koruyan. * Mânia. Sığınak veya set arkası, duvar altı gibi kuytu yerler. * Okun, giderken kabzayı zedelememesi için sol elin üzerine konulan âlet. * Muharebede askerin kurşun ve gülleden korunması için toprak… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kapı — is. 1) Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı 2) Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı. S. F. Abasıyanık 3) Tavla oyununda iki pul üst üste… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bölme — is. 1) Bölmek işi, ayırma, parçalama, taksim 2) Salon, oda, sofa vb. büyük bir yerden ayrılmış daha küçük yer Gözlerimi tabağıma eğmiş bir vaziyetteyim ama telefon bölmesini âdeta bakmadan görüyorum. R. H. Karay 3) Büyük bir yeri, alanı küçük oda …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dayak — 1. is., ğı Bir insanı veya bir hayvanı dövme işi, sopa, patak, kötek Birleşik Sözler dayak arsızı dayak düşkünü dayak kaçkını meydan dayağı sıra dayağı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kordon — is., Fr. cordon 1) Genellikle ipekten yapılmış kalın ip Yaver kordonu. 2) Saat, madalyon vb.ni asmaya yarayan ince zincir Bize defineden pay çıkaracak derken bütün urbamızı, saat kordonumuzu, para cüzdanımızı, yeni potinlerimizi üste verdik. H. R …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • köşelik — is., ği 1) İki duvarın kesiştiği yere aralarındaki açıyı doldurmak için uygulanan ahşap veya kârgir işçiliği 2) Kapı veya pencere aralığının köşesini oluşturan taş 3) Duvar köşelerinde, üstüne lamba vb. şeyler konan el yapımı, ahşap, süslü eşya… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pano — is., Fr. panneau 1) Üzerine bildiri, açıklama veya tanıtma kâğıtları tutturmak için hazırlanmış levha 2) Elektrikle çalışan araçların kontrol ve komuta düğmeleri, ekran, sinyal lambası vb. parçalarının bir arada toplandığı bölüm 3) Ağaç duvar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»