-
21 rölanti
rö'lanti AUTO Leerlauf m; Zeitlupentempo n; Zeitlupenaufnahme f;-i rölantiye almak leer laufen lassen A; fig Sache schmoren lassen -
22 salta
'salta1: salta durmak Hund Männchen machen'salta2 MAR Fieren n, Ablaufenlassen n (des Taus) -
23 selam
selam [ɑː] Gruß m;selam almak den Gruß erwidern;-e selam(a) durmak fam strammstehen vor D;-e selam etmek jemanden grüßen (lassen);selam olsun etwa alles Gute;selam sabah Begrüßung f;-e (-den) selam söylemek jemanden grüßen (von);-e selam vermek jemanden grüßen;-in size selam var … lässt euch grüßen -
24 sıkı
1. adj eng; fest verschnürt; vollgestopft (Kissen); streng (Diät, Kontrolle); schwer (Zeiten); scharf (Wind); fig Person knickerig, kleinlich2. adv fest; ordentlich;sıkı basmak v/i sicher auftreten, sich durchsetzen;sıkı durmak fig fest bleiben, die Ohren steifhalten;sıkı fıkı vertraut, intim;sıkı sıkıya fest (verschlossen); nachdrücklich (ermahnen);-i sıkıya almak bedrängen A; zusetzen D; fest in die Hand nehmen;sıkıya gelmek in Bedrängnis geraten;hiç sıkı gelemez er will es immer leicht haben;sıkıysa wenn er usw Mumm hat … -
25 söz
söz Wort n, a Versprechen n;-den söz açmak erwähnen A, zu sprechen kommen auf A;söz altında kalmamak (jemandem) nichts schuldig bleiben;söz aramızda unter uns gesagt;söz arasında übrigens, nebenbei bemerkt;söz atmak Anspielungen machen; Annäherungsversuche machen;söz ayağa düşmek Problem völlig laienhaft erörtert werden;söz dinlemek (oder tutmak) sich (D) raten lassen;söz düşürmek auf ein Thema lenken;-den söz etmek sprechen über A; handeln von;-i söz etmek zu klatschen anfangen (über A);söz(ünü) geçirmek sich durchsetzen;-e söz getirmek Anlass zur Kritik G bilden;söz götürmez unbestreitbar;söz kaldırmamak sich (D) nichts gefallen lassen;söz kesmek eine Zusage geben (bezüglich einer Heirat);söz konusu betreffend;söz konusu olmak die Rede sein von;söz konusu (bile) değil es kann keine Rede sein von;söz olmak ins Gerede kommen;söz sahibi olmak mitreden können, kompetent sein;söz temsili zum Beispiel, nehmen wir an;söz varlığı Wortschatz m;-e söz vermek jemandem das Wort erteilen; sein Wort geben;söz yazarı Textdichter m;buna söz yok! dazu kann man nichts sagen;sözde kalmak unp es wird nichts daraus;-in sözü geçmek das Sagen haben; erörtert werden;sözü geçer einflussreich;sözü uzatmak weitschweifig sein ( oder werden);sözüm olsun auf Ehrenwort;sözüm yabana mit Verlaub zu sagen;sözün kısası kurz und gut;sözünde durmak sein Wort halten;sözünden çıkmamak die Bitte (eines Menschen) nicht abschlagen können;sözünü bilmez taktlos, unbedacht;-in sözünü etmek sprechen über A ( oder von);sözünü tutmak sein Wort halten; dem Rat (eines anderen) folgen;sözünün eri ein Mann des Wortes -
26 susta
'susta1 Männchenmachen n;'susta2 Einschnappfeder f -
27 sürtünmek
sürtünmek v/i kriechen; sich reiben; Streit anfangen;sürtünüp durmak fig auf dem Bauch kriechen -
28 tay
tay1 Füllen n, Fohlen ntay2: tay tay durmak Kind: schon stehen können;tay tay arabası Laufgitter n -
29 tetik
tetik1 <- ği> Abzug m (an der Waffe);tetiğe basmak, tetiği çekmek auf den Abzug drückentetik(te) bulunmak fig auf der Hut sein;tetik davranmak schnell reagieren;tetik durmak bereit sein;tetiğini bozmamak gelassen bleiben, sich nicht aufregen -
30 uslu
uslu vernünftig, artig;uslu puslu still und bescheiden -
31 üst
1. subst Oberseite f, obere(r) Teil; Außenseite f; Oberfläche f; (Ober)Kleidung f; Rest m, das Übriggebliebene;üst baş Kleidung f, Zeug n;üst fırçası Kleiderbürste f;-e üst gelmek fam fig jemanden unterkriegen;üste çıkmak fam noch einmal davonkommen;-in üstünü doldurmak anfüllen;üstünü değiştirmek sich umziehen;üstünüze afiyet (oder sağlık) mögen Sie von der Krankheit usw verschont bleiben!2. adj Ober-;-in üst başı obere(r) Teil;üst taraf obere Seite; Einleitung f (eines Artikels);-in üst tarafı das Weitere; Rest m;üst üste aufeinander; nacheinander; immer wieder;en üst oberst-3. postpos üstü Zeit gegen A, zu D, bei D;yemek üstü zum Essen;insan üstü übermenschlich;-in üstünde durmak sich konzentrieren auf A;-in üstünden über … A hinweg;üstüne: z.B. çay üstüne çay eine Tasse Tee nach der anderen;-i üstüne almak fig übernehmen A; Mantel usw überziehen;-in üstüne basa basa söylemek klar und deutlich sagen;üstüne düşmek beharrlich betreiben A; sich befassen mit D;-in üstüne düşmek jemanden sich kümmern um;-in üstüne oturmak sich D unter den Nagel reißen A;-in üstüne titremek sich sehr sorgen um; -
32 vaat
vaat etmek versprechen (jemandem A), in Aussicht stellen (jemandem A);vaadini tutmak (oder vaadinde durmak) sein Versprechen halten -
33 yerinde
yerinde am Platze, angebracht; gut, tadellos; in der Lage G;yerinde durmak immer noch da sein;deyim yerindeyse wenn man so sagen darf; mit Verlaub gesagt; sozusagen -
34 zınk
-
35 akıl
1) aklı almamak ( anlayamamak) nicht verstehen [o begreifen] können; ( olabileceğine inanmamak) nicht fassenaklı başında olmamak keinen klaren Gedanken fassen könnenaklı durmak ( fam) abschnallenaklın durur! ( fam) da schnallste ab!aklına gelmek draufkommenaklına estiği gibi konuşmak ( fam) frisch von der Leber weg redenaklından çıkmak entfallenbunu aklından çıkar! ( fig) das kannst du dir abschminken!bir şeyi aklından çıkarmak ( fig) sich etw abschminken2) Verstand m, Geist m; (us) Vernunft faklını başına almak [o toplamak] ( fig) Vernunft annehmenaklını kaçırmak/yitirmek ( fig) den Verstand verlierenbirinin aklını başına getirmek ( fig) jdn zur Vernunft bringenbirinin aklını başından almak ( fig) jdm den Kopf verdrehenaklını oynatmak wahnsinnig werdenbir şeyi \akıl etmek an etw denkenaklıma gelmiyor es fällt mir nicht ein, ich komme nicht draufbir şey aklına gelmek sich an etw erinnern, draufkommenbırak düşüneyim, aklıma gelecek lass mich nachdenken, dann komme ich drauf, lass mich nachdenken, dann fällt es mir (wieder) ein4) Rat mbirine \akıl vermek jdm einen Rat geben -
36 aklı
-
37 alarga
\alarga etmek in See stechenbir kimseden/şeyden \alarga durmak sich fernhalten von jdm/etw -
38 bilmez
dinmek durmak \bilmez unablässigdoymak \bilmez unersättlich, nimmersattiyilik \bilmez undankbaryorulmak \bilmez unermüdlich -
39 dik
-
40 dikelmek
См. также в других словарях:
durmak — nsz, ur 1) Hareketsiz durumda olmak Motorlu su taşıtlarından biri de kanal rıhtımının tam bizim önümüze düşen bir noktasında demir atmış duruyordu. Y. K. Karaosmanoğlu 2) İşlemez olmak, çalışmamak Bileğimdeki saat durmuş. A. Gündüz 3) Bir yerde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
doğru durmak — 1) dik durmak 2) uslu durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
alarga durmak — argo uzak durmak, karışmak istememek, ilgisiz davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
didişip durmak — sürekli olarak birbirini hırpalamak Böylece, Serdar la didişip durmak derdinden de kurtulmuştu. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikilip durmak (veya kalmak) — bir yerde kısa bir süre ayak üstünde durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
divan durmak — el pençe divan durmak Araba yürürken karşımda divan durur gibi el pençe duruyor. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
sürtünüp durmak — çıkarı, kazancı için yaltaklanıp durmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
tek durmak — uslu durmak, yaramazlık etmemek, sessiz kalmak Keşke tek duraydın da bunlar başına gelmeseydi. A. Kulin … Çağatay Osmanlı Sözlük
üzerinde durmak — bir işe önem vermek, bir işle yakından, sürekli ilgilenmek Klasik yazarlarımızın yapıtları üzerinde durmak, hepimiz için bir görev. S. İleri … Çağatay Osmanlı Sözlük
zınk diye durmak — birdenbire durmak Askerî bir cip, Camekân Sokağı nı sarsıla sarsıla geçti, apartmanın kapısı önünde zınk diye durdu. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
susta durmak — 1) köpek arka ayakları üzerinde durmak 2) mec. korktuğu bir kimsenin karşısında saygılı ve çekingen davranmak … Çağatay Osmanlı Sözlük