-
1 أربع
dört -
2 أربعة
dört -
3 أربع
-
4 أربعة
-
5 تقاطع
Iتَقَاطَعَ1. çaprazlamakAnlamı: çapraz duruma getimek2. kesişmekAnlamı: birbirini kesmekIIتَقَاطُع1. dört yolAnlamı: dört yolun birleştiği yer2. çaprazAnlamı: birbiriyle kesişen -
6 تقاطع
çapraz; çaprazlamak; dört yol; kesişmek -
7 بشارة
I1. muştuAnlamı: sevindiren haber, müjde2. müjdeAnlamı: sevindirici haber3. incilAnlamı: hz. isa'ya indirilen kutsal kitapIIبُشَارَةçırpıAnlamı: dal budak kırıntısıبَشَّارَة1. kepenekAnlamı: pervane2. kelebekAnlamı: pul kanatlılardan, türlü renklerle örtülü, dört kanatlı olan böceklere verilen genel ad3. pervane -
8 جحود
Iجَحُود1. inançsızAnlamı: inancı olmayan2. kitapsızAnlamı: dört kutsal kitaptan (kuran, incil, zebur, tevrat) hiçbirine inanmayan3. dinsizAnlamı: dinî inancı olmayan4. imansızAnlamı: imanı olmayan5. kâfir6. tanrısızAnlamı: tanrısı olmayan7. allahsızAnlamı: tanrı tanımayan, acımasız, insafsız, vicansızb8. tanrıtanımazAnlamı: tanrının varlığını inkar eden9. ateistAnlamı: tanrı tanımaz10. kefereAnlamı: müslüman olmayanlar11. zındıkIIجُحُود1. dinsizlikAnlamı: dinsiz olma durumu2. küfürAnlamı: tanrı'nın varlığı ve birliği gibi dinin temellerinden sayılan inançları inkâr etme3. allahsızlıkAnlamı: tanrısızlık4. tanrısızlıkAnlamı: tanrısız olma durumu5. ateizmAnlamı: tanrı tanımazlık -
9 حنبلي
حَنْبَلِيّhanbelîAnlamı: islâmlıkta sünnî dört amelî mezhepten biri, hanbel^mezhebinden olan kimse -
10 حنفي
حَنَفِيّhanefîAnlamı: islâmlıkta sünnî dört mezhepten biri, hanefî mezhebinden olan (kimse) -
11 دهري
Iدَهْرِيّ1. inançsızAnlamı: inancı olmayan2. kitapsızAnlamı: dört kutsal kitaptan (kuran, incil, zebur, tevrat) hiçbirine inanmayan3. dinsizAnlamı: dinî inancı olmayan4. imansızAnlamı: imanı olmayan5. kâfir6. kefereAnlamı: müslüman olmayanlar7. allahsızAnlamı: tanrı tanımayan, acımasız, insafsız, vicansızb8. tanrısızAnlamı: tanrısı olmayan9. ateistAnlamı: tanrı tanımaz10. tanrıtanımazAnlamı: tanrının varlığını inkar eden11. zındıkIIدُهْرِيّ1. demodeAnlamı: modası geçmış olan2. kadimAnlamı: başlangıcı olmayan, eski, ezelî3. ezelîAnlamı: başlangıcı olmayan, başlangıçsız4. bayatAnlamı: taze olmayan -
12 رابع
-
13 ربيع
رَبِيع1. ilkyazAnlamı: ilkbahar2. ilkbaharAnlamı: ilkyaz, bahar mevsimi3. baharAnlamı: yılın dört mevsiminden biri -
14 رق
Iرَقّ1. tosbağaAnlamı: kaplumbağa2. kaplumbağaAnlamı: kaplumbağalardan, ağır yürüyüşlü, dört ayaklı bir hayvan3. bağaAnlamı: kaplumbağaIIرَقَّincelmekAnlamı: ince duruma gelmekرِقّ1. esirlikAnlamı: esir olma durumu, kölelik2. kölelikAnlamı: köle olma durumu3. defAnlamı: tef4. kullukAnlamı: kul olma durumu -
15 زنديق
زِنْدِيق1. inançsızAnlamı: inancı olmayan2. kitapsızAnlamı: dört kutsal kitaptan (kuran, incil, zebur, tevrat) hiçbirine inanmayan3. dinsizAnlamı: dinî inancı olmayan4. imansızAnlamı: imanı olmayan5. kâfir6. tanrıtanımazAnlamı: tanrının varlığını inkar eden7. tanrısızAnlamı: tanrısı olmayan8. kefereAnlamı: müslüman olmayanlar9. ateistAnlamı: tanrı tanımaz10. allahsızAnlamı: tanrı tanımayan, acımasız, insafsız, vicansızb11. zındık -
16 سقيفة
سَقِيفَة1. kameriye2. sundurmaAnlamı: yağmurdan, güneşten korunmak için yapılan çatı3. çekme kat4. sayvanAnlamı: evlere bitişik, önü açık, üzeri örtülü yer5. çardakAnlamı: ağaç dallarından örülmüş barınak6. barakaAnlamı: hafif şeylerden yapılmış, temelsiz eğreti yapı -
17 سلحفاة
1. tosbağaAnlamı: kaplumbağa2. kaplumbağaAnlamı: kaplumbağalardan, ağır yürüyüşlü, dört ayaklı bir hayvan3. bağaAnlamı: kaplumbağa -
18 شمال
-
19 علج
عِلْج1. inançsızAnlamı: inancı olmayan2. kitapsızAnlamı: dört kutsal kitaptan (kuran, incil, zebur, tevrat) hiçbirine inanmayan3. dinsizAnlamı: dinî inancı olmayan4. imansızAnlamı: imanı olmayan5. kâfir6. ateistAnlamı: tanrı tanımaz7. kefereAnlamı: müslüman olmayanlar8. tanrıtanımazAnlamı: tanrının varlığını inkar eden9. allahsızAnlamı: tanrı tanımayan, acımasız, insafsız, vicansızb10. zındık -
20 فراش
Iفَرَاش1. kepenekAnlamı: pervane2. kelebekAnlamı: pul kanatlılardan, türlü renklerle örtülü, dört kanatlı olan böceklere verilen genel ad3. pervaneIIفِرَاش1. yataklıkAnlamı: yatak serilen karyola2. karyola3. yatakAnlamı: uyumak için yatılan eşya
- 1
- 2
См. также в других словарях:
dort — dort … Dictionnaire des rimes
Dort — Dort, ein Nebenwort des Ortes, welches sich auf einen Ort beziehet, der in Ansehung unserer entfernt, und gemeiniglich entfernter ist, als derjenige, welchen das da ausdruckt. Es beziehet sich alsdann sehr häufig auf das Nebenwort hier. Hier… … Grammatisch-kritisches Wörterbuch der Hochdeutschen Mundart
DORT (B.) — Bernard DORT 1929 1994 Bernard Dort est né à Metz en 1929. La carrière de cet ancien élève de l’E.N.A. passé par Sciences Po ne fut jamais qu’une subtile, talentueuse et studieuse école buissonnière au profit de l’art du théâtre et de sa… … Encyclopédie Universelle
Dort — may refer to: Dort (automobile) Dort , Amanda B Dordrecht, (English: Dort) a city in the Netherlands Dordrecht, South Africa, a small farming village in South Africa Filip Dort, Czech footballer Jan van Dort (1889 1967), Dutch footballer This… … Wikipedia
dort — [Basiswortschatz (Rating 1 1500)] Auch: • da • dahin • (dort)hin • dorthin Bsp.: • Ich schaute hinaus, aber es war niemand dort. • … Deutsch Wörterbuch
dort — Adv std. (9. Jh.), mhd. dort, ahd. tharot, dorot, thorot, as. tharod Stammwort. Wie afr. thard dorthin gebildet aus g. * þar, der kurzvokalischen Variante von da1 mit einem Suffix zur Bezeichnung der Richtung. Adjektiv: dortig. ✎ Moilanen, M.:… … Etymologisches Wörterbuch der deutschen sprache
dort — dort: Das auf das deutsche Sprachgebiet beschränkte Adverb (mhd. dort, ahd. tharōt, dorōt, asächs. tharod, afries. thard) ist eine Bildung zu dem unter ↑ dar... behandelten Wort. Es bedeutet zunächst »dorthin«, seit mhd. Zeit dann »dort«. – Abl … Das Herkunftswörterbuch
dort — Adv. (Grundstufe) beschreibt, dass sich etw. oder jmd. an jener Stelle befindet, nicht hier Synonym: da Beispiele: Dort befindet sich die Schule. Warst du schon mal dort? … Extremes Deutsch
dort — dort; dort·mund; … English syllables
dort — drüben ist der Bahnhof … Deutsch-Test für Zuwanderer
Dort — [dôrt] var. of DORDRECHT … English World dictionary