-
1 dolu
-
2 dolů
dolů nach unten, abwärts; herunter, hinunter; nieder!;dolů po svahu bergab, talwärts;klobouk dolů! fig. Hut ab! -
3 dolů
dolů nach unten, abwärts; herunter, hinunter; nieder!;dolů po svahu bergab, talwärts;klobouk dolů! fig. Hut ab! -
4 dolu
dolu1 Hagel m;dolu yağıyor es hageltdolu2 voll (-le von D), voller …; gefüllt (mit); … in Mengen, … im Überfluss; Person beschäftigt, ausgelastet sein; Waffe geladen;su (ile) dolu şişe eine Flasche voll Wasser;dolu dolu güldü sie lachte laut auf ( oder aus ganzem Herzen);…dolusu (ganz) voll;avuç dolusu eine Hand voll;bir torba dolusu einen ganzen Sackvoll -
5 dołu
dołu [dɔwu] -
6 dolu tanesi
Hagelkorn m -
7 ağzına kadar dolu
randvollbardak \ağzına kadar dolu idi das Glas war randvoll [o bis zum Rand voll] -
8 dół
dół m ( dołu; doły) Grube f, Loch n; (dolna część) Unterteil m oder n; unteres Ende n; (część mieszkalna) untere Etage f;w dół rzeki flussabwärts;płatny z dołu zahlbar nach Lieferung oder erbrachter Leistung; -
9 dół
3) ( zagłębienie w ciele)doły oczne Augenhöhlen fPlna dole unten; ( na parterze) im Erdgeschossna \dół hinunter, nach unten; ( na parter) ins Erdgeschossw \dół hinunterw \dół rzeki flussabwärtsz dołu von untenod góry do dołu von oben bis untenspadać w \dół ceny, barometr: sinken, fallen -
10 hıncahınç
'hıncahınç: hıncahınç dolu proppenvoll;hıncahınç insan dolu überfüllt -
11 ağız
ağız < ağzı> Mund m; hayvan a Maul n; kap, torba Öffnung f; körfez, galeri Einfahrt f; mağara Eingang m; volkan Krater m; yol Abzweigung f, Kreuzung f; GR Mundart f, Dialekt m; Ton m, Art f des Sprechers; MUS Art zu singen; bıçak Schneide f;ağız açmamak den Mund nicht aufmachen (fam aufkriegen), schweigen;ağız ağza konuşmak unter vier Augen sprechen;ağız ağza vermek tuscheln;-e ağız etmek jemandem etwas weismachen wollen;ağız kavgası Schimpferei f;ağız kokusu üble(r) Mundgeruch;yumuşak usw bir ağız kullanmak einen sanften usw Ton einsetzen;ağız ağız prahlen;ağız tadı Genuss m, Behaglichkeit f;ağız tadıyla genießend, in aller Ruhe;ağız tütünü Kautabak m;ağız yapmak heucheln;ağza alınmaz ungenießbar; unanständig (Worte);ağz(ın)a almamak verschweigen, übergehen;ağza düşmek ins Gerede kommen;ağza koyacak bir şey etwas Essbares;ilk ağızda auf Anhieb;ağızdan MED oral; vom Hörensagen;ağızdan ağza von Mund zu Mund; -auf den Zahn fühlen;-in ağzı açık kalmak Mund und Nase aufsperren;ağzı bozuk adj Schandmaul n;ağzı büyük adj Aufschneider m;ağzı gevşek Schwätzer m;ağzı kara adj Schwarzseher m; Lästermaul n;-e ağzı varmamak sich nicht trauen zu sagen;-in ağzına bakmak nach dem Mund reden;ağzına burnuna bulaştırmak verpatzen;b-ne ağzına geleni söylemek jemanden ausschimpfen;ağzına kadar dolu bis zum Rand gefüllt;b-nin ağzına lâyık jemandem sehr zu empfehlen (zu essen, trinken);birbirinin ağzına tükürmek einander heruntermachen;-in ağzında bakla ıslanmamak kein Geheimnis für sich behalten können;-in ağzından çıkmak Wort jemandem entschlüpfen;bş-i b-nin ağzından kapmak jemandem (mit Worten) zuvorkommen; fam so rausfahren;-in ağzından laf almak jemanden aushorchen;ağzından (laf) kaçırmak sich verplappern;ağzını açmak den Mund aufmachen (a zum Sprechen); losschimpfen; dumm gucken;ağzını havaya oder poyraza açmak das Nachsehen haben;-in ağzını açtırmamak jemanden nicht zu Worte kommen lassen;-in ağzını aramak jemanden ausfragen, aushorchen;ağzını bozmak fluchen (und wettern);ağzını kiraya mı verdin? hast du die Sprache verloren?;ağzını tutmak verschwiegen sein;-in ağzının içine bakmak an jemandes Mund hängen;-in ağzının kâhyası olmak jemandem vorschreiben, was er sagt;-in ağzının kokusunu çekmek jemanden ertragen müssen;-in ağzının suyu akıyor das Wasser läuft jemandem im Munde zusammen;-den ağzının tadını almak böse Erfahrungen machen mit;b-nin ağzının tadını kaçırmak jemandem etwas verderben -
12 film
film Film m;film çekmek einen Film drehen; eine Röntgenaufnahme (Schirmbild) machen;film çevirmek einen Film drehen; fig sich amüsieren;film festivali Filmfestspiele n/pl;film hilesi Filmtrick m; Gag m;film kamerası Filmkamera f;film yıldızı Filmstar m;film yönetmeni Filmregisseur m, -in f;film oynatmak einen Film aufführen;-i filme almak verfilmen (A);filmin dublajını yapmak synchronisieren (A);-in filmini almak filmen (A);belgesel film Dokumentarfilm m;bilimsel film Kulturfilm m;canlandırma filmi Trickfilm m;dolu film abfotografierte(r) Film;kısa (metrajlı) film Kurzfilm m;uzun (metrajlı) film (Lang)Spielfilm m, abendfüllende(r) Film;renkli film Farbfilm m;sesli film Tonfilm m;sessiz film Stummfilm m;siyah-beyaz film Schwarzweißfilm m;ama ne film! fam was für ein Schauspiel!;o anda bende film koptu fam da hatte ich ein Blackout -
13 hayat
hayat1 <- tı> Leben n (a = Lebewesen);hayat adamı Lebenskünstler m;hayat arkadaşı Lebensgefährte m, -gefährtin f;hayat dolu lebenslustig;hayat düzeyi Lebensstandard m;(parlak bir) hayat geçirmek (ein glänzendes) Leben führen;hayat kadını Prostituierte f;hayat memat meselesi eine Frage auf Leben und Tod;hayat mücadelesi Kampf m ums Dasein;hayat pahalılığı Teuerung f;hayat sigortası Lebensversicherung f;… bir hayat sürmek ein … Leben führen;hayat şartları Lebensbedingungen f/pl;-e hayat vermek beleben (A);hayata atılmak ins Leben treten;hayata küsmek mit dem Leben nicht zurechtkommen;-in hayatı kaymak fam ruiniert werden;-e hayatını borçlu olmak jemandem sein Leben ( oder seinen Lebensunterhalt) verdanken;hayatını kazanmak seinen Lebensunterhalt verdienen;hayatta olmak am Leben sein, (noch) leben;özel hayat Privatleben nhayat2 <- tı> Vordach n; Vorgarten m; überdachte(r) Vorraum -
14 iman
iman [iːmɑːn] (-e) Glaube m (an A); Annahme f des Islams; feste(r) Glaube;-e iman etmek glauben (an A);iman getirmek den Islam annehmen;iman sahibi Gläubige(r);iman tahtası fam Brust f, Busen m;imana gelmek den Islam annehmen; fig Vernunft annehmen;-i imana getirmek jemanden zum Islam bekehren; jemanden zur Vernunft bringen;-in imanı gevremek fam sich ganz kaputtmachen (-den mit D);imanı yok herzlos, grausam; nieder mit ihm!;imanım fam mein Lieber, mein Bester!; du lieber Himmel!;imanına kadar bis zum Rande voll;imanına kadar dolu gerammelt voll;-in imanını gevretmek jemandem den Rest geben -
15 kahpe
1. subst Dirne f, Hure f; Schuft m;kahpenin dölü Schimpfwort Hundesohn m2. adj treulos, verräterisch;kahpe felek wankelmütige(s) Schicksal -
16 kemer
kemer Gürtel m; ARCH Bogen m; Arkade f; Gewölbe n (a des Fußes); Bund m der Hose; krumm, gebogen; Haken- (Nase);kemer altı Markthalle f;kemer köprü Viadukt m oder n;kemer patlıcanı längliche Aubergine;cankurtaran kemeri Rettungsgürtel m;damak kemeri Gaumenbogen m;emniyet kemeri Sicherheitsgurt m;su kemeri Aquädukt m (a n);kemeri dolu olmak begütert sein;kemerini sıkmak besonders fig den Gürtel enger schnallen;kemerlerinizi bağlayın(ız)! schnallen Sie sich an! -
17 kırık
kırık1 <- ğı>1. adj zerbrochen; kaputt; Hand, Linie gebrochen; Schulnote schlecht;kırık dökük Sache ausgedient, altersschwach; Rede zusammenhanglos; restlich; Trödel m, Kram m2. subst MED Bruch m; Graupen f/pl; Grütze f;kırık tahtası MED Schiene f;cam kırığı Scherbe f;ekmek kırığı Brotkrume fkırık2 <- ğı> Liebhaber m, Hausfreund m;kırık dölü uneheliche(s) Kind -
18 tepeleme
tepeleme Füllen n, Vollstopfen n;tepeleme dolu bis zum Rand gefüllt; vollgestopft; voll(beladen) -
19 tıklım
-
20 yağmak
См. также в других словарях:
dolu — 1. sif. 1. İçərisi boş olmayan, ağzına qədər bir şeylə doldurulmuş, ya dolmuş. Dolu şüşə. Dolu qab. Dolu hovuz. – Günlərimiz keçəydi qızğın fərəhlər kimi; Dolu qədəhlər kimi. M. Müş.. Abbas kişi dolu bir heybə hazırlayıb yəhərin qaşına saldı. M.… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
dolu — 1. sf. 1) İçi boş olmayan, dolmuş, meşbu, boş karşıtı Su ile dolu bir şişe. 2) Bir yerde sayıca çok Dağda keklik dolu. 3) Boş yeri olmayan, her yeri tutulmuş olan Haftaya pazartesiye kadar bütün uçaklar dolu. A. İlhan 4) Boş vakti olmayan, meşgul … Çağatay Osmanlı Sözlük
Dolu — For the Romanian village, see Zimbor. Dolu Municipality … Wikipedia
dolu yağmak — dolu yere düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
Dolu River — Bozolnicu River River Countries Romania Counties Sălaj Count … Wikipedia
Dolu — Ch Grand almoner of France, intendant, 129; his instructions to Champlain, 132. Bib.: Biggar, Early Trading Companies of New France; Douglas, Old France in the New World … The makers of Canada
dolu serpme — is. Zımpara üretiminde tanecikler arasında belirli boşluklar kalmayacak biçimde düzenlenen tane yapıştırma işlemi … Çağatay Osmanlı Sözlük
od góry do dołu — {{/stl 13}}{{stl 8}}przysł. {{/stl 8}}{{stl 20}} {{/stl 20}}{{stl 12}}1. {{/stl 12}}{{stl 7}} w całości wzdłuż linii pionowej, we wszystkich miejscach w kierunku pionowym : {{/stl 7}}{{stl 10}}Zmierzyła go wzrokiem od góry do dołu. Od góry do… … Langenscheidt Polski wyjaśnień
ağzı dolu dolu konuşmak — heyecanlı söz söylemek Birkaç kişiyle, garip bir lisanla ağzı dolu dolu konuşmaya başladı. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözleri dolmak (veya dolu dolu olmak) — ağlayacak kadar duygulanmak Bu insanlık karşısında Fasarya nın gözleri dolu dolu olmuş, utanmasa hüngür hüngür ağlayacakmış orada. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
od dołu — {{/stl 13}}{{stl 8}}przysł. {{/stl 8}}{{stl 7}} w kierunku od ziemi – w górę : {{/stl 7}}{{stl 10}}Uderzyć od dołu. {{/stl 10}} … Langenscheidt Polski wyjaśnień