Перевод: с английского на турецкий

с турецкого на английский

devirmek

  • 1 chop down

    devirmek
    * * *
    keserek devir
    * * *
    (to cause (especially a tree) to fall by cutting it with an axe: He chopped down the fir tree.) kesmek, keserek devirmek

    English-Turkish dictionary > chop down

  • 2 knock down

    devirmek, yıkmak, yere sermek, sökmek, demonte etmek, fiyat kırmak, ucuza satmak
    * * *
    yık
    * * *
    1) (to cause to fall by striking: He was so angry with the man that he knocked him down; The old lady was knocked down by a van as she crossed the street.) vurup yere devirmek; çiğnemek, ezmek
    2) (to reduce the price of (goods): She bought a coat that had been knocked down to half-price.) fiyatını indirmek, düşürmek, kırmak

    English-Turkish dictionary > knock down

  • 3 knock over

    devirmek, yıkmak, çarpmak, ezmek
    * * *
    devir
    * * *
    (to cause to fall from an upright position: The dog knocked over a chair as it rushed past.) devirmek, düşürmek

    English-Turkish dictionary > knock over

  • 4 knock back

    devirmek, içmek, patlamak, mal olmak, şaşırtmak
    * * *
    * * *
    (to drink, especially quickly and in large quantities: He knocked back three pints of beer in ten minutes.) dikmek, yuvarlamak

    English-Turkish dictionary > knock back

  • 5 strike down

    devirmek, aciz bırakmak
    * * *
    (to hit or knock (a person) down: He was struck down by a car / a terrible disease.) vurup yere yıkmak

    English-Turkish dictionary > strike down

  • 6 blow down

    devirmek, yere yatirmak; istim bosaltmak

    English to Turkish dictionary > blow down

  • 7 overset

    devirmek, altüst etmek; devrilmek, altüst olmak

    English to Turkish dictionary > overset

  • 8 overturn

    devirmek; devrilmek; çevirmek, altüst etmek

    English to Turkish dictionary > overturn

  • 9 upset

    devirmek; devrilmek; bozmak, altüst etmek; üzmek, nesesini kaçirmak, telaslandirmak; (midesini) bozmak; dövmek; üzgün, üzüntülü, tedirgin; rahatsiz, hasta; (mide) bulanmis, bozuk; ters uçus

    English to Turkish dictionary > upset

  • 10 blunder

    n. pot, gaf, falso
    ————————
    v. pot kırmak, gaf yapmak, düşünmeden söylemek, tökezlemek, sendelemek, çam devirmek
    * * *
    1. hata yap (v.) 2. hata (n.) 3. pot kır (v.) 4. gaf (n.)
    * * *
    1. verb
    1) (to stumble (about or into something): He blundered into the door.) çarpmak
    2) (to make a (bad) mistake: He really blundered when he insulted the boss's wife.) pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek
    2. noun
    (a (bad) mistake.) gaf

    English-Turkish dictionary > blunder

  • 11 knock

    n. vuruş, darbe, vurma, çalma
    ————————
    v. çalmak, vurmak, çarpmak, kapıyı çalmak, sertçe eleştirmek, devirmek, teklemek
    * * *
    1. vuruntu (n.) 2. vur (v.) 3. vuruş (n.)
    * * *
    [nok] 1. verb
    1) (to make a sharp noise by hitting or tapping, especially on a door etc to attract attention: Just then, someone knocked at the door.) vurmak, çalmak, tıklatmak
    2) (to cause to move, especially to fall, by hitting (often accidentally): She knocked a vase on to the floor while she was dusting.) vurup/çarpıp devirmek
    3) (to put into a certain state or position by hitting: He knocked the other man senseless.) vurmak, yere sermek
    4) ((often with against, on) to strike against or bump into: She knocked against the table and spilt his cup of coffee; I knocked my head on the car door.) vurmak, çarpmak, toslamak
    2. noun
    1) (an act of knocking or striking: She gave two knocks on the door; He had a nasty bruise from a knock he had received playing football.) vurma, çarpma, toslama, çalma
    2) (the sound made by a knock, especially on a door etc: Suddenly they heard a loud knock.) vuruş, vurma sesi
    - knock-kneed
    - knock about/around
    - knock back
    - knock down
    - knock off
    - knock out
    - knock over
    - knock up
    - get knocked up

    English-Turkish dictionary > knock

  • 12 overthrow

    n. düşürme, hükümeti devirme, çökertme
    ————————
    v. yıkmak, devirmek, düşürmek, çökertmek
    * * *
    1. yık (v.) 2. yıkma (n.)
    * * *
    [əuvə'Ɵrou]
    past tense - overthrew; verb
    (to defeat and force out of power: The government has been overthrown.) devirmek, yıkmak

    English-Turkish dictionary > overthrow

  • 13 overturn

    n. devirme, devrilme, ters çevirme
    ————————
    v. tersini çevirmek, devirmek, altüst etmek, devrilmek, ters dönmek, alabora olmak
    * * *
    1. devir (v.) 2. devirme (n.)
    * * *
    [əuvə'tə:n]
    (to turn over: They overturned the boat; The car overturned.) devirmek

    English-Turkish dictionary > overturn

  • 14 topple

    v. devirmek, devrilmek, düşecek gibi olmak, sendelemek, tepetaklak düşmek
    * * *
    itip yuvarla
    * * *
    ['topl]
    (to (make something) fall: He toppled the pile of books; The child toppled over.) devirmek, devrilmek; düşmek

    English-Turkish dictionary > topple

  • 15 bowl over

    çarpıp düşürmek, şaşırtmak
    * * *
    vurup devir
    * * *
    (to knock down: I was bowled over in the rush for the door; His generosity bowled me over.) devirmek

    English-Turkish dictionary > bowl over

  • 16 bring down

    indirmek
    * * *
    1. düşür 2. ileri sür
    * * *
    (to cause to fall: The storm brought all the trees down.) devirmek

    English-Turkish dictionary > bring down

  • 17 capsize

    v. alabora olmak, ters dönmek, değişivermek, alabora etmek, devirmek
    * * *
    alabora ol
    * * *
    ((of a boat) to overturn, often sinking afterwards.) devrilmek, alabora olmak

    English-Turkish dictionary > capsize

  • 18 crumple

    v. buruşturmak, buruşmak, kırışmak; çökmek, düşmek, devirmek, çökertmek
    * * *
    buruştur
    * * *
    (to make or become wrinkled or creased: This material crumples easily; She crumpled up the piece of paper.) buruş(tur)mak

    English-Turkish dictionary > crumple

  • 19 cut down

    v. boydan boya kesmek, ağaç kesmek, devirmek, öldürmek, indirim yaptırmak, kısaltmak
    * * *
    kes
    * * *
    1) (to cause to fall by cutting: He has cut down the apple tree.) kesmek
    2) (to reduce (an amount taken etc): I haven't given up smoking but I'm cutting down.) azaltmak

    English-Turkish dictionary > cut down

  • 20 defeat

    n. yenilgi, mağlubiyet; aleyhte oy, bozgun; iptal, red, ret; hayal kırıklığı, hüsran, başarısızlık
    ————————
    v. yenmek, aşmak; engellemek; devirmek; boşa çıkarmak, iptal ettirmek
    * * *
    1. yen (v.) 2. yenilgi (n.)
    * * *
    [di'fi:t] 1. verb
    (to win a victory over: They defeated our team by three goals; We will defeat the enemy eventually.) yenmek
    2. noun
    (the loss of a game, battle, race etc: His defeat in the last race depressed him; We suffered yet another defeat.) yenilgi
    - defeatism
    - defeatist

    English-Turkish dictionary > defeat

См. также в других словарях:

  • devirmek — i 1) Ayakta veya dik duran bir şeyi düşürmek, yatay duruma getirmek Ağacı devirmek. Masayı devirmek. 2) mec. Bir yönetim organının veya başkanının yönetim gücünü zorla elinden almak Başkanı devirmek. 3) mec. Bütünüyle içmek Birinci, ikinci ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kazan kaldırmak (veya devirmek) — tar. 1) yeniçeriler yemek pişirilen kazanı devirerek ayaklanmak, isyan etmek İkide birde kazan deviren yeniçerilerin dışında askerlikte talim ve terbiye esaslarına göre Avrupai bir nizam ile askerliğimizin ihdası pek hayırlı olmuştu. A. Ş. Hisar… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tepetakla etmek (veya devirmek) — birinin toplumsal veya ekonomik durumunu bozmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çam devirmek — karşısındakine dokunacak veya kötü bir sonuç doğuracak söz söylemek Bu hoppa oğlan, karısına ne diller dökecek, ne potlar kıracak, ne çamlar devirecekti. H. R. Gürpınar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • semeri devirmek — eşek gibi kabaca yatmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dağ (veya dağları) devirmek — çok zor işleri başarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hükûmeti devirmek — zor kullanarak devlet yönetiminde değişiklik yapmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gözlerini devirmek — öfke ile bakmak Şerbetçide temiz bardak bulamayan müşteri, gözlerini devire devire bağırıyor. Ç. Altan …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aşağı almak — devirmek, yıkmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çam — is., bit. b. Çamgillerin örnek bitkisi olan, dört mevsim yeşil kalabilen, iğne yapraklı, yurdumuzda birçok türü yetişen bir orman ağacı (Pinus) Birleşik Sözler çam balı çam bölmesi çam fıstığı çam sakızı çam yarması çam yeşili …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • dağ — 1. is., Far. dāġ 1) Kızgın bir demirle vurulan damga, nişan 2) İyileştirmek için vücudun hastalıklı bölümüne kızgın bir araçla yapılan yanık 3) mec. Büyük üzüntü, acı Birleşik Sözler gözdağı 2. is. Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»