-
1 chop down
devirmek* * *keserek devir* * *(to cause (especially a tree) to fall by cutting it with an axe: He chopped down the fir tree.) kesmek, keserek devirmek -
2 knock down
devirmek, yıkmak, yere sermek, sökmek, demonte etmek, fiyat kırmak, ucuza satmak* * *yık* * *1) (to cause to fall by striking: He was so angry with the man that he knocked him down; The old lady was knocked down by a van as she crossed the street.) vurup yere devirmek; çiğnemek, ezmek2) (to reduce the price of (goods): She bought a coat that had been knocked down to half-price.) fiyatını indirmek, düşürmek, kırmak -
3 knock over
devirmek, yıkmak, çarpmak, ezmek* * *devir* * *(to cause to fall from an upright position: The dog knocked over a chair as it rushed past.) devirmek, düşürmek -
4 knock back
devirmek, içmek, patlamak, mal olmak, şaşırtmak* * *iç* * *(to drink, especially quickly and in large quantities: He knocked back three pints of beer in ten minutes.) dikmek, yuvarlamak -
5 strike down
devirmek, aciz bırakmak* * *(to hit or knock (a person) down: He was struck down by a car / a terrible disease.) vurup yere yıkmak -
6 blow down
devirmek, yere yatirmak; istim bosaltmak -
7 overset
devirmek, altüst etmek; devrilmek, altüst olmak -
8 overturn
devirmek; devrilmek; çevirmek, altüst etmek -
9 upset
devirmek; devrilmek; bozmak, altüst etmek; üzmek, nesesini kaçirmak, telaslandirmak; (midesini) bozmak; dövmek; üzgün, üzüntülü, tedirgin; rahatsiz, hasta; (mide) bulanmis, bozuk; ters uçus -
10 blunder
n. pot, gaf, falso————————v. pot kırmak, gaf yapmak, düşünmeden söylemek, tökezlemek, sendelemek, çam devirmek* * *1. hata yap (v.) 2. hata (n.) 3. pot kır (v.) 4. gaf (n.)* * *1. verb1) (to stumble (about or into something): He blundered into the door.) çarpmak2) (to make a (bad) mistake: He really blundered when he insulted the boss's wife.) pot kırmak, gaf yapmak, çam devirmek2. noun(a (bad) mistake.) gaf -
11 knock
n. vuruş, darbe, vurma, çalma————————v. çalmak, vurmak, çarpmak, kapıyı çalmak, sertçe eleştirmek, devirmek, teklemek* * *1. vuruntu (n.) 2. vur (v.) 3. vuruş (n.)* * *[nok] 1. verb1) (to make a sharp noise by hitting or tapping, especially on a door etc to attract attention: Just then, someone knocked at the door.) vurmak, çalmak, tıklatmak2) (to cause to move, especially to fall, by hitting (often accidentally): She knocked a vase on to the floor while she was dusting.) vurup/çarpıp devirmek3) (to put into a certain state or position by hitting: He knocked the other man senseless.) vurmak, yere sermek4) ((often with against, on) to strike against or bump into: She knocked against the table and spilt his cup of coffee; I knocked my head on the car door.) vurmak, çarpmak, toslamak2. noun1) (an act of knocking or striking: She gave two knocks on the door; He had a nasty bruise from a knock he had received playing football.) vurma, çarpma, toslama, çalma2) (the sound made by a knock, especially on a door etc: Suddenly they heard a loud knock.) vuruş, vurma sesi•- knocker- knock-kneed
- knock about/around
- knock back
- knock down
- knock off
- knock out
- knock over
- knock up
- get knocked up -
12 overthrow
n. düşürme, hükümeti devirme, çökertme————————v. yıkmak, devirmek, düşürmek, çökertmek* * *1. yık (v.) 2. yıkma (n.)* * *[əuvə'Ɵrou]past tense - overthrew; verb(to defeat and force out of power: The government has been overthrown.) devirmek, yıkmak -
13 overturn
n. devirme, devrilme, ters çevirme————————v. tersini çevirmek, devirmek, altüst etmek, devrilmek, ters dönmek, alabora olmak* * *1. devir (v.) 2. devirme (n.)* * *[əuvə'tə:n](to turn over: They overturned the boat; The car overturned.) devirmek -
14 topple
v. devirmek, devrilmek, düşecek gibi olmak, sendelemek, tepetaklak düşmek* * *itip yuvarla* * *['topl](to (make something) fall: He toppled the pile of books; The child toppled over.) devirmek, devrilmek; düşmek -
15 bowl over
çarpıp düşürmek, şaşırtmak* * *vurup devir* * *(to knock down: I was bowled over in the rush for the door; His generosity bowled me over.) devirmek -
16 bring down
indirmek* * *1. düşür 2. ileri sür* * *(to cause to fall: The storm brought all the trees down.) devirmek -
17 capsize
v. alabora olmak, ters dönmek, değişivermek, alabora etmek, devirmek* * *alabora ol* * *((of a boat) to overturn, often sinking afterwards.) devrilmek, alabora olmak -
18 crumple
v. buruşturmak, buruşmak, kırışmak; çökmek, düşmek, devirmek, çökertmek* * *buruştur* * *(to make or become wrinkled or creased: This material crumples easily; She crumpled up the piece of paper.) buruş(tur)mak -
19 cut down
v. boydan boya kesmek, ağaç kesmek, devirmek, öldürmek, indirim yaptırmak, kısaltmak* * *kes* * *1) (to cause to fall by cutting: He has cut down the apple tree.) kesmek2) (to reduce (an amount taken etc): I haven't given up smoking but I'm cutting down.) azaltmak -
20 defeat
n. yenilgi, mağlubiyet; aleyhte oy, bozgun; iptal, red, ret; hayal kırıklığı, hüsran, başarısızlık————————v. yenmek, aşmak; engellemek; devirmek; boşa çıkarmak, iptal ettirmek* * *1. yen (v.) 2. yenilgi (n.)* * *[di'fi:t] 1. verb(to win a victory over: They defeated our team by three goals; We will defeat the enemy eventually.) yenmek2. noun(the loss of a game, battle, race etc: His defeat in the last race depressed him; We suffered yet another defeat.) yenilgi- defeated- defeatism
- defeatist
См. также в других словарях:
devirmek — i 1) Ayakta veya dik duran bir şeyi düşürmek, yatay duruma getirmek Ağacı devirmek. Masayı devirmek. 2) mec. Bir yönetim organının veya başkanının yönetim gücünü zorla elinden almak Başkanı devirmek. 3) mec. Bütünüyle içmek Birinci, ikinci ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kazan kaldırmak (veya devirmek) — tar. 1) yeniçeriler yemek pişirilen kazanı devirerek ayaklanmak, isyan etmek İkide birde kazan deviren yeniçerilerin dışında askerlikte talim ve terbiye esaslarına göre Avrupai bir nizam ile askerliğimizin ihdası pek hayırlı olmuştu. A. Ş. Hisar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepetakla etmek (veya devirmek) — birinin toplumsal veya ekonomik durumunu bozmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çam devirmek — karşısındakine dokunacak veya kötü bir sonuç doğuracak söz söylemek Bu hoppa oğlan, karısına ne diller dökecek, ne potlar kıracak, ne çamlar devirecekti. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
semeri devirmek — eşek gibi kabaca yatmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağ (veya dağları) devirmek — çok zor işleri başarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hükûmeti devirmek — zor kullanarak devlet yönetiminde değişiklik yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözlerini devirmek — öfke ile bakmak Şerbetçide temiz bardak bulamayan müşteri, gözlerini devire devire bağırıyor. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
aşağı almak — devirmek, yıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
çam — is., bit. b. Çamgillerin örnek bitkisi olan, dört mevsim yeşil kalabilen, iğne yapraklı, yurdumuzda birçok türü yetişen bir orman ağacı (Pinus) Birleşik Sözler çam balı çam bölmesi çam fıstığı çam sakızı çam yarması çam yeşili … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağ — 1. is., Far. dāġ 1) Kızgın bir demirle vurulan damga, nişan 2) İyileştirmek için vücudun hastalıklı bölümüne kızgın bir araçla yapılan yanık 3) mec. Büyük üzüntü, acı Birleşik Sözler gözdağı 2. is. Yer kabuğunun çıkıntılı, yüksek, eğimli… … Çağatay Osmanlı Sözlük