Перевод: с английского на турецкий

с турецкого на английский

devir

  • 61 slew

    n. bataklık arazi, çok miktar, fazla miktar, yığın
    ————————
    v. döndürmek, çevirmek, devir yaptırmak, dönmek, devretmek
    * * *
    1. çevir (v.) 2. çevirme (n.)
    * * *
    [slu:]
    past tense; = slay

    English-Turkish dictionary > slew

  • 62 speed

    n. çabukluk, sürat, hızlılık, hızlı olma, vites, ışığa duyarlık, hız, amfitamin, devir sayısı, uyarıcı, başarı
    ————————
    v. yolunu açık etmek, uğurlamak, yolcu etmek, hızlandırmak, hız yapmak, süratli gitmek, başarılı olmak
    * * *
    1. hız 2. hız yap (v.) 3. hız (n.)
    * * *
    [spi:d] 1. noun
    1) (rate of moving: a slow speed; The car was travelling at high speed.) hız, sürat
    2) (quickness of moving.) hız, sürat, çabukluk
    2. verb
    1) ((past tense, past participles sped [sped] speeded) to (cause to) move or progress quickly; to hurry: The car sped/speeded along the motorway.) hız yapmak
    2) ((past tense, past participle speeded) to drive very fast in a car etc, faster than is allowed by law: The policeman said that I had been speeding.) hız limitini aşmak
    - speedy
    - speedily
    - speediness
    - speed bump
    - speed trap
    - speedometer
    - speed up

    English-Turkish dictionary > speed

  • 63 spin

    n. dönüş, dönme, devir, çevirme, kısa gezinti
    ————————
    v. kaybettirmek (seçim, sinav), örmek (ağ, koza vb), döndürmek, çevirmek, fırıl fırıl çevirmek, eğirmek, iplik yapmak, tasarlamak, uydurmak, dönmek, fırıl fırıl dönmek, çakmak (sınav), vril yapmak, diklemesine indirmek (uçak), kurutma makinesinde kurutmak
    * * *
    1. bük (v.) 2. dönme (n.) 3. fırıl fırıl dön (v.) 4. fırıl fırıl dönme (n.)
    * * *
    [spin] 1. present participle - spinning; verb
    1) (to (cause to) go round and round rapidly: She spun round in surprise; He spun the revolving door round and round.) dön(dür)mek
    2) (to form threads from (wool, cotton etc) by drawing out and twisting: The old woman was spinning (wool) in the corner of the room.) ip eğirmek, bükmek
    2. noun
    1) (a whirling or turning motion: The patch of mud sent the car into a spin.) dön(dür)me
    2) (a ride, especially on wheels: After lunch we went for a spin in my new car.) araba gezintisi
    - spin-drier
    - spin out

    English-Turkish dictionary > spin

  • 64 tip over

    boşaltmak (eğip), dökmek, devrilmek, takla atmak, burun üstü gelmek (uçak)
    * * *
    devir
    * * *
    (to knock or fall over; to overturn: He tipped the lamp over; She put the jug on the end of the table and it tipped over.) devirmek, devrilmek

    English-Turkish dictionary > tip over

  • 65 transfer

    n. devretme, transfer, aktarma, yere geçirmek, taşıma, nakil, havale, devir, kopya çıkarma
    ————————
    v. iletmek, transfer etmek, aktarmak, devretmek, nakletmek, geçirmek, havale etmek, basmak (kopya), aktarma yapmak, ihale etmek, transfer olmak
    * * *
    1. aktar (v.) 2. aktarım (n.) 3. taşı (v.) 4. transfer (n.)
    * * *
    [træns'fə:] 1. past tense, past participle - transferred; verb
    1) (to remove to another place: He transferred the letter from his briefcase to his pocket.) aktarmak, transfer etmek
    2) (to (cause to) move to another place, job, vehicle etc: I'm transferring / They're transferring me to the Bangkok office.) transfer olmak, ata(n)mak
    3) (to give to another person, especially legally: I intend to transfer the property to my son.) vermek
    2. noun
    (['trænsfə:])
    1) (the act of transferring: The manager arranged for his transfer to another football club.) transfer (etme)
    2) (a design, picture etc that can be transferred from one surface to another, eg from paper to material as a guide for embroidery.) çıkartma

    English-Turkish dictionary > transfer

  • 66 upset

    adj. bozuk, sinirli, bozulmuş, bulanmış, altüst olmuş, devrilmiş, üzgün
    ————————
    n. devrilme, alabora olma, bozulma, devirme, bozukluk, karışıklık, bozgun, beklenmedik yenilgi
    ————————
    v. keyfini kaçırmak, devirmek, alabora etmek, altüst etmek, bozmak, bulandırmak, devrilmek, altüst olmak, bozulmak
    * * *
    1. devir (v.) 2. devrilme (n.)
    * * *
    past tense, past participle; see upset

    English-Turkish dictionary > upset

  • 67 assignation

    n. saptama, belirleme; göreve seçme, atama, devir; randevu, buluşma
    * * *
    randevu

    English-Turkish dictionary > assignation

  • 68 barrel roll

    uçağın ekseni üzerinde tam bir devir yapması
    * * *
    fıçı tono

    English-Turkish dictionary > barrel roll

  • 69 circulator

    n. devir ettirici
    * * *
    dolaştırıcı

    English-Turkish dictionary > circulator

  • 70 circumvolution

    n. devir, dönme
    * * *
    dolaşım

    English-Turkish dictionary > circumvolution

  • 71 complete revolution

    tam devir

    English-Turkish dictionary > complete revolution

  • 72 cycles per second

    1. saniyedeki devir sayısı 2. saniyedeki dönüş sayısı

    English-Turkish dictionary > cycles per second

  • 73 gyration

    n. dönme, dönüş, devir
    * * *
    1. dönüş 2. fırdolanım

    English-Turkish dictionary > gyration

  • 74 legal transfer

    kanuni devir

    English-Turkish dictionary > legal transfer

  • 75 transference

    n. transfer, nakil, devir, duyguların başkasına yönelmesi
    * * *
    nakletme

    English-Turkish dictionary > transference

  • 76 triassic

    adj. Triyasik döneme ait
    * * *
    triasik devir

    English-Turkish dictionary > triassic

  • 77 triassic period

    triasik devir

    English-Turkish dictionary > triassic period

  • 78 Eyre

    n. seyahat, devir

    English-Turkish dictionary > Eyre

  • 79 circular tour

    n. devir gezisi, komple tur

    English-Turkish dictionary > circular tour

  • 80 circular trip

    n. komple tur, devir gezisi

    English-Turkish dictionary > circular trip

См. также в других словарях:

  • devir — de devém dos nossos avós …   Dicionario dos verbos portugueses

  • devir — s. m. 1.  [Filosofia] Movimento pelo qual as coisas se transformam. • v. intr. 2. Dar se, suceder, acontecer, acabar por vir.   ‣ Etimologia: latim devenio, ire …   Dicionário da Língua Portuguesa

  • devir — dèvir m DEFINICIJA jud. najskrovitija i najsvetija odaja u židovskom hramu ETIMOLOGIJA hebr. dëbhīr …   Hrvatski jezični portal

  • devir — 1. is., vri, Ar. devr Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, periyot Bana sorarsanız devrimiz nasihat devri olmaktan çıktı. B. Felek Birleşik Sözler devrihindi devrisaadet Cilalı Taş Devri kuluçka devri Maden Devri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • DEVİR — (Devr) (C: Edvâr) Nakil. Birisinin uhdesinden diğerinin uhdesine geçirmek. * Bir şeyi sonuna kadar okuyup bitirmek. Geçmiş dersleri hatırlama. * Bir şeyin çevresinde dolaşmak. Dönme. * Seyahat. Bir memleketi dolaşmak. * Bir şeyin kendi mihveri… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • devir açmak — tarihte özellik taşıyan yeni bir çağ başlatmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • DEVİR DAİRESİ — Denizde geminin çeşitli hızla ve muhtelif dümen açısı ile çizdiği dâire …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • DEVİR VE TESELSÜL — Davanın delile ve delilin davaya taalluk etmesiyle kaziyenin dönüp dolaşıp yine eski hâline gelerek hallolunamaması …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • sitteisevir her saati bir devir — fırtına günlerinde hava her saat değişikliğe uğrar anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eski çamlar bardak oldu — devir değişti, eski tutumların değeri kalmadı anlamında kullanılan bir söz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • DEVRAN — Devir, felek, zaman, deveran, dünya …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»