-
1 dert
آفةألمداءسقمعلةقسطمرض -
2 dert
1. آفة [آفَة]Anlamı: hastalık, ağrı2. ألم [أَلَم]Anlamı: üzüntü, sıkıntı3. داء [داء]Anlamı: hastalık, ağrı4. سقم [سَقَم]Anlamı: hastalık, ağrı5. قسط [قَسَط]Anlamı: hastalık, ağrı6. مرض [مَرَض]Anlamı: hastalık, ağrı7. علة [عِلَّة]Anlamı: hastalık, ağrı -
3 gaile
1. أسى [أَسَى]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü2. ألم [أَلَم]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü3. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü4. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü5. بأس [بَأْس]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü6. بؤس [بُؤْس]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü7. بأساء [بَأْساء]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü8. بث [بَثّ]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü9. تجهم [تَجَهُّم]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü10. ترح [تَرَح]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü11. تقطيب [تَقْطِيب]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü12. توجع [تَوَجُّع]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü13. جهامة [جَهَامَة]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü14. حزن [حَزَن]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü15. حزن [حُزْن]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü16. شجب [شَجَب]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü17. شجن [شَجَن]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü18. شجو [شَجْو]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü19. عبوس [عُبُوس]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü20. عذاب [عَذَاب]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü21. غصة [غُصَّة]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü22. غم [غَمّ]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü23. غمة [غُمَّة]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü24. كآبة [كَآبَة]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü25. كأداء [كَأْداء]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü26. كرب [كَرْب]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü27. كربة [كُرْبَة]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü28. مبرح [مُبَرِّح]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü29. مشكلة [مُشْكِلَة]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü30. مض [مَضّ]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü31. مضض [مَضَض]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü32. هم [هَمّ]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü33. وجع [وَجَع]Anlamı: sıkıntı, dert, keder, üzüntü -
4 çapanoğlu
1. أزمة [أَزْمَة]Anlamı: başa dert olacak durum2. تعسر [تَعَسُّر]Anlamı: başa dert olacak durum3. ضناكة [ضَنَاكَة]Anlamı: başa dert olacak durum4. ضنك [ضَنْك]Anlamı: başa dert olacak durum5. عسر [عُسُر]Anlamı: başa dert olacak durum6. غمار [غِمَار]Anlamı: başa dert olacak durum7. غمرة [غَمْرَة]Anlamı: başa dert olacak durum8. قساوة [قَسَاوَة]Anlamı: başa dert olacak durum9. قسوة [قَسْوَة]Anlamı: başa dert olacak durum10. لأي [لَأْي]Anlamı: başa dert olacak durum11. لمة [لَمَّة]Anlamı: başa dert olacak durum12. معسرة [مَعْسَرَة]Anlamı: başa dert olacak durum13. وعثاء [وَعْثاء]Anlamı: başa dert olacak durum14. وعورة [وُعُورَة]Anlamı: başa dert olacak durum -
5 elem
1. أسى [أَسَى]Anlamı: dert, acı2. ابتئاس [اِبْتِئاس]Anlamı: dert, acı3. اكتئاب [اِكْتِئاب]Anlamı: dert, acı4. بأس [بَأْس]Anlamı: dert, acı5. بث [بَثّ]Anlamı: dert, acı6. توجع [تَوَجُّع]Anlamı: dert, acı7. عذاب [عَذَاب]Anlamı: dert, acı8. كرب [كَرْب]Anlamı: dert, acı9. كربة [كُرْبَة]Anlamı: dert, acı10. مض [مَضّ]Anlamı: dert, acı11. مضض [مَضَض]Anlamı: dert, acı12. وجع [وَجَع]Anlamı: dert, acı -
6 tasasız
1. مرتاح [مُرْتاح]Anlamı: hiçbir şeyi kendine dert etmeyen2. مستريح [مُسْتَرِيح]Anlamı: hiçbir şeyi kendine dert etmeyen
См. также в других словарях:
dert — s.n. (înv.) jale, tristeţe (mare), mâhnire. Trimis de blaurb, 03.05.2006. Sursa: DAR dert s.m. – Supărare, necaz. tc. (per.) derd (Bogrea, Dacor., IV, 808), cf. ngr. ντέρτι, alb., sb. dert. Rar, în Mold … Dicționar Român
dert — dȅrt m DEFINICIJA reg. ekspr. duševna, ob. ljubavna bol i javno pokazivanje te boli (često potaknuto pićem); jad, briga, muka [pasti u dert opijati se zbog ljubavne boli] ETIMOLOGIJA tur. ← perz. derd … Hrvatski jezični portal
Dert — Patronyme porté en Dordogne et dans le Lot et Garonne. Aucune idée précise. Pourrait désigner celui qui est originaire d un lieu dit Ert, Hert, toponyme qui semble évoquer une terre inculte. Deux hameaux du Cantal s appellent l Hert … Noms de famille
dert — is., di, Far. derd 1) Üzüntü Gündüz ya bir yere sokulup uyur ya sessiz sedasız sokaklarda dolaşır. Fakat akşam oldu mu derdi teper. H. E. Adıvar 2) Hastalık Hastayım derdime verem diyorlar. F. N. Çamlıbel 3) Ağrı 4) mec. Sorun, kaygı Ne var ki… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert — hun·dert; … English syllables
dert olmak (veya kesilmek) — bir kimse veya olay sıkıntı vermek Nereden buraya gelmiş, âlemin başına dert kesilmişti. R. H. Karay Artık açıkça mahallenin başına dert olmaya başlamış. Y. N. Nayır … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert ortağı — is. 1) Aynı derdin sıkıntısı içinde bulunanlardan her biri Aynı sevgili için hasret çeken iki rakip gibi şimdi, yalnız dert ortağı idiler. R. H. Karay 2) Bir kimsenin derdini paylaştığı dostu … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert anlatmak — derdini dökmek Elimden çeker alır, kime dert anlatırım o zaman? A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert gider amma yeri boş kalmaz — insan bir dertten kurtulduğunda onun yerine başka bir dert geleceğini iyi bilmelidir anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dert yanmak — derdini sızlanarak anlatmak Müşteriler ay başında borç ödeyeceklerine Tevfik e dert yanıyorlar. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
DERT — Division of Extramural Research and Training (Governmental » US Government) … Abbreviations dictionary