-
1 derece almak
а) замеря́ть температу́руб) заня́ть призово́е ме́сто -
2 derece
гра́дус (м) гра́дусник (м) сте́пень (ж)* * *1.1) сте́пень (увеличения или уменьшения чего-л.)ayni derecede — в той же сте́пени, в одина́ковой ме́ре
bir dereceye kadar — до не́которой сте́пени
donma derecesi — сте́пень замерза́ния
görme derecesi — сте́пень ви́димости
hazır olma derecesi — сте́пень гото́вности
ısı derecesi — а) сте́пень нагре́ва; б) плю́совая температу́ра
katı derecede — в доста́точной сте́пени
ne derecede? — до како́й сте́пени?, наско́лько?
o derecede — в тако́й сте́пени, так
son derece[de] — кра́йне, в вы́сшей сте́пени
2) сте́пень, ступе́нь; катего́рия; зва́ниеdoktora derecesi — учёная сте́пень / зва́ние до́ктора нау́к
3) гра́дусhararet otuz dereceye kadar çıktı — температу́ра подняла́сь до тридцати́ гра́дусов
sıcakölçerin dereceleri — гра́дусы на термо́метре
4) гра́дусник, термо́метрderece koymak — поста́вить гра́дусник
5) спорт. показа́тель, успе́х; достиже́ние, результа́т2.dereceye girmek — войти́ в число́ призёров
- inci derecede — -степе́нный
ikinci derecede — второстепе́нный
ikinci derecede şübeler — второстепе́нные отде́лы
••
См. также в других словарях:
derece almak (veya yapmak) — başarı göstererek ödül kazanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
not almak — 1) biri konuşurken onun söylediklerini yazmak Not alıyorum, Türkçeye mısra mısra hemen tercüme ediyorum. R. H. Karay 2) bir şeyi başlıca noktalarını özetleyerek yazmak 3) öğrenci, iyi veya kötü numara, derece almak 4) bir şeyin niteliğiyle ilgili … Çağatay Osmanlı Sözlük
yok pahasına satmak (veya almak veya gitmek) — son derece ucuz satmak Mallarını, tarlalarını yok pahasına satıyorlardı. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
ateşini almak — 1) yüksek vücut ısısını düşürmek Alnına sirkeli bez koyun, ateşini alır. 2) derece ile ateşi ölçmek 3) mec. acıyı, yanmayı azaltmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük
not — is., Fr. note 1) Bir şeyi hatırlamak için yazılan kısa yazı Kitaplardan birinin kenarına bir not yazmışsın. R. N. Güntekin 2) Okullarda öğrencinin dersle ilgili bilgi ve beceri düzeyini göstermek üzere öğretmenlerce verilen sayı, derece 3) mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta — is. 1) Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre Yılın ortası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
perese — is. 1) Duvarcıların doğrultu bulmakta kullandıkları şakul ipi 2) mec. Durum, derece, kerte İş bu pereseye geldikten sonra... Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller peresesine getirmek pereseye almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
son — sf. 1) Şimdiki zamana en yakın zamandan beri olan veya bu zamanda yapılmış, olmuş olan, ilk karşıtı Gündüzün son ışıklarıyla beraber sanki odadan eşya da çekiliyordu. P. Safa 2) En arkada bulunan Son vagon. 3) Artık ondan ötesi veya başkası… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yan — is. 1) Bir şeyin ön, arka, alt ve üst dışında kalan bölümü Yolcuların girdiği iskele yanından kendini denize attı. M. Ş. Esendal 2) Sağ ve solun ortak adı, yön, taraf, cihet Yaşlı garson yanımıza geldi. Y. K. Karaosmanoğlu 3) Yer 4) Üst 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüksek — sf., ği 1) Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan ... mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı. Ö. Seyfettin 2) Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan İri kanatları ile bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor. H. Taner 3) Güçlü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük