Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

denk+bağı

  • 1 denk

    (-ği)
    1.
    1) противове́с, контргру́з
    2) тюк, ки́па; [большо́й] у́зел (белья и т. п.)

    denk bağlamak — а) вью́чить (укла́дывать), равноме́рно распределя́я груз; б) увя́зывать в тю́ки

    denk bağı или denk kayışı — бага́жные ремни́

    pamuk denki — тюк хло́пка

    yorgan denkleri — узлы́ с одея́лами

    3) прям., перен. равнове́сие

    denke kurmak — уравнове́шивать, приводи́ть в равнове́сие

    kayığın denki — равнове́сие ло́дки

    kuvvet denki — равнове́сие сил

    2.
    1) ра́вный, эквивале́нтный, одина́ковый (по весу, размеру и т. п.); уравнове́шенный; сбаланси́рованный

    denk bütçeфин. сбаланси́рованный бюдже́т

    birbirine denk güreşçiler — борцы́ одно́й весово́й катего́рии

    2) подо́бный, схо́дный, тожде́ственный

    denk gelmek — а) приходи́ть в равнове́сие; б) быть ра́вным по ве́су; в) быть подо́бным (схо́дным)

    bu iki çuval denk gelmiyor — э́ти два мешка́ по ве́су ра́зные

    denk(ine) getirmek — а) уравнове́шивать; создава́ть ра́вный вес (по отношению друг к другу); б) ура́внивать; в) уподобля́ть; г) выбира́ть подходя́щий моме́нт или удо́бный слу́чай для чего

    denki denkine ≈ — у ка́ждого своя́ па́ра

    denk olmak — а) находи́ться в равнове́сии; быть ра́вным по ве́су; быть равновели́ким; б) быть схо́дным (подо́бным); быть па́рой (ро́вней)

    birbirlerine denk tirler — они́ подхо́дят друг к дру́гу

    senin denkin değil — он тебе́ не па́ра

    Büyük Türk-Rus Sözlük > denk

  • 2 ayak

    нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)
    * * *
    озвонч. -ğı
    1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)

    ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу

    ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь

    ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь

    ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру

    ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу

    arka ayak — за́дняя нога́

    ön ayak — пере́дняя нога́

    yalın ayak — босико́м

    2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я
    3) прито́к реки́
    4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма

    ayak sesi — зву́ки шагов

    ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу

    6) ступе́нька

    otuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек

    7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)
    8) ри́фма ( в фольклоре)
    ••

    ayağı kayana yol gösteren çok olurпосл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время

    ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)

    ayağının bastığı yerde ot bitmiyorпогов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т

    ayağını yorganına göre uzatmakпогов. по одёжке протя́гивай но́жки

    - ayaktan
    - ayağını alamamak
    - ayağı alışmak
    - ayağının altına almak
    - ayaklar altına almak
    - ayağının altına karpuz kabuğu koymak
    - ayağının altında
    - ayak altında dolaşmak
    - ayakların altında dolaşmak
    - ayak atmak
    - ayak atmamak
    - ayak bağı
    - ayağının bağını çözmek
    - ayağını bağlamak
    - ayağına bağ vurmak
    - ayak basmak
    - ayak basmamak
    - ayağına çabuk
    - ayağına çağırmak
    - ayağını çekmek
    - ayağını denk almak
    - ayağını denk basmak
    - ayak diremek
    - ayak divanı
    - ayağına dolaşmak
    - ayağına dolanmak
    - ayağı düşmek
    - ayağına düşmek
    - ayağı düze basmak
    - ayağına geçirmek
    - ayağına gelmek
    - ayakları geri geri gitmek
    - ayağına getirmek
    - ayağına gitmek
    - ayağı ile gelmek
    - kendi ayak ile gelmek
    - ayağına ip takmak
    - ayak işi
    - ayağına kadar gelmek
    - ayağa kaldırmak
    - ayağa kalkmak
    - ayağına kapanmak
    - ayağına iniyor
    - ayaklarına kara su iniyor
    - ayağını kaydırmak
    - ayağını kesmek
    - ayak kirası
    - ayağının pabucunu başına giymek
    - ayağının pabuçu olamamak
    - ayağına sıkı
    - ayağı suya ermek
    - ayak sürtmek
    - ayağı şaşmak
    - ayağına taş değmek
    - ayağı taşa dokunmak
    - ayağının tozuyla
    - ayağının tozu üstünde
    - ayakta tutmak
    - ayaklarının ucuna basarak
    - ayağı uğurlu
    - ayağı üzenğide
    - ayağı yere değmemek
    - ayakları yere değmemek
    - ayağı yerden kesilmek
    - bir ayağı çukurda
    - bir ayağı öbür dünyada

    Türkçe-rusça sözlük > ayak

  • 3 ayak

    "1. foot. 2. leg. 3. base, pedestal, footing. 4. treadle (of a sewing machine). 5. shaft (of a loom). 6. tributary. 7. outlet (of a lake). 8. step (in stairs). 9. gait, pace. 10. folk poetry rhyme; rhyme word. 11. foot (measure). 12. intersection between two lines or between a line and a plane. -ta 1. standing, on one´s feet. 2. excited, aroused. 3. med. ambulatory. -tan (satış) (selling meat) on the hoof (as opposed to butchered meat). -ını alamamak 1. /dan/ to be unable to refrain (from). 2. to be unable to use one´s feet (because of pains or because they have gone asleep). -ı alışmak /a/ to make a habit of going to. -ını altına almak to sit on one´s leg. -ının altına almak /ı/ 1. to beat, give a beating (to), thrash. 2. to ignore, transgress, violate. 3. to push aside (something useful). -lar altına almak /ı/ to trample on, disregard. -ının altına karpuz kabuğu koymak /ın/ to scheme to get (someone) fired. -ının altında olmak (for a view) to be spread out beneath one. -ının/-larının altını öpeyim. colloq. For God´s sake. - atmak 1. /a/ to go (to) for the first time. 2. to take a step. - atmamak /a/ not to go to; to stay away from. - ayak üstüne atmak to cross one´s legs. - bağı 1. impediment, hindrance, hobble, fetter. 2. person who creates an obligation and responsibility. -ının bağını çözmek /ın/ 1. to divorce (one´s wife). 2. to free (someone) to act. -ına bağ olmak /ın/ to hinder (one). -ına bağ vurmak/-ını bağlamak /ın/ to hinder. - basmak /a/ 1. to arrive (at), enter. 2. to begin, enter, start (a job). - basmamak /a/ not to go to; to stay away from. -lar baş, başlar ayak oldu. colloq. The first have become last, the last first./The social order is reversed and upstarts are in charge. - bileği 1. ankle. 2. anat. tarsus. -ları birbirine dolaşmak to stumble over one´s own feet. -ına çabuk quick, quick to come and go. -ını çabuk tutmak to hurry, walk quickly. -ına çağırmak /ı/ to call (someone) into one´s presence. -ını çekmek /dan/ to stop going to (a place). -ına çelme takmak /ın/ 1. to trip up. 2. to prevent (another´s) success. -ını çıkarmak to take off one´s shoes. - değiştirmek to get into step by changing one´s foot (in marching). -ını denk/tetik almak to be on one´s guard. -ını denk basmak to be careful, be wary. - diremek to insist, put one´s foot down. -ına dolanmak/dolaşmak 1. to crowd around and create confusion. 2. /ın/ to obstruct. 3. to boomerang, recoil on oneself. -ı dolaşmak 1. to trip over one´s own feet. 2. to get flustered and do something wrong. -ları dolaşmak to trip on one´s feet, get one´s feet tangled up. -ında donu yok, fesleğen ister/takar başına. colloq. She likes to show off regardless of her poverty. -ta duramama astasia. -ta durmak to stand, remain standing. -a düşmek to have outsiders meddling in (a matter). -ı düşmek /a/ to drop in on (a place, a house), visit while passing by. -ına düşmek /ın/ to beg, implore. -ı düze basmak to get over the hard part of something. -a fırlamak to jump to one´s feet. - freni foot brake. -ına geçirmek /ı/ to pull on (one´s trousers). -ına (kadar) gelmek /ın/ 1. to make (someone) a personal visit (as an act of deference). 2. (for any desired thing) to come to (one) by itself. -ları geri geri gitmek to go reluctantly, drag one´s feet. -ına getirmek /ı/ to have (something or someone) brought to one. -ına gitmek /ın/ to make (someone) a personal visit (as an act of deference). -ını giymek to put on one´s shoes. (kendi) -ı ile gelmek 1. to come on one´s own initiative. 2. to fall into one´s lap. -ına ip takmak /ın/ to backbite. - işi errands and small deeds. - izi footprint. -a kaldırmak /ı/ 1. to upset, excite (a group). 2. to incite, stir up (a group) to rebellion. -a kalkmak 1. to stand up, get up, rise to one´s feet. 2. to recover and get out of bed. 3. to get excited, be aroused. -ta kalmak 1. to be left without a seat. 2. to remain standing; to have lasted. -ına/-larına kara su/ sular inme

    Saja Türkçe - İngilizce Sözlük > ayak

См. также в других словарях:

  • ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»