-
1 açmak
1. أبهج [أَبْهَجَ]Anlamı: ferahlık etmek2. أجذل [أَجْذَلَ]Anlamı: ferahlık etmek3. أسر [أَسَرَّ]Anlamı: ferahlık etmek4. أشرع [أَشْرَعَ]5. أفرح [أَفْرَحَ]Anlamı: ferahlık etmek6. حفر [حَفَرَ]Anlamı: oyarak veya kazarak çukur, delik oluşturmak7. سر [سَرَّ]Anlamı: ferahlık etmek8. فتح [فَتَحَ]9. فجا [فَجَا]10. فرح [فَرَّحَ]Anlamı: ferahlık etmek11. فرق [فَرَّقَ]Anlamı: birbirini ayırmak12. فصل [فَصَلَ]Anlamı: birbirini ayırmak -
2 delmek
1. اجتاب [اِجْتابَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek2. بزل [بَزَلَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek3. ثقب [ثَقَبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek4. ثقب [ثَقَّبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek5. جاب [جَابَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek6. خرت [خَرَتَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek7. خرز [خَرَزَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek8. خل [خَلَّ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek9. فخت [فَخَتَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek10. فض [فَضَّ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek11. قض [قَضَّ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek12. نخرب [نَخْرَبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek13. نقب [نَقَبَ]Anlamı: delik açmak, delik duruma getirmek
См. также в других словарях:
açmak — i, ar 1) Bir şeyi kapalı durumdan açık duruma getirmek Kapıyı açan hizmetçi benim kadın olduğumu anlamadı. S. F. Abasıyanık 2) Bir şeyin kapağını veya örtüsünü kaldırmak Örtüyü açmaya mecburum. R. H. Karay 3) Engeli kaldırmak Karla kapanan yolu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
delik deşik etmek — 1) bir canlının vücudunda bir araçla birçok yara, kesik açmak 2) bir şeyin her yanında delikler açmak Üst üste attığı kurşunlarla hedefin içini delik deşik etmeye başlamıştı. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
delmek — i, er 1) Delik açmak, delik duruma getirmek Taşın göze dokunmadığını ve bir parmak aşağıda yanağı deldiğini gördü. P. Safa 2) mec. İncitmek, kırmak Birleşik Sözler ciğerdeldi ağaçdelen gökdelen kardelen kargadelen … Çağatay Osmanlı Sözlük
burgulamak — i Burgu ile delmek, delik açmak Etrafı morarmış gözlerinde garip bir azap, burgulayan, soran, bir türlü ölüme teslim olmayan bir azap vardı. H. E. Adıvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
küskü — is. 1) Taşa veya duvara delik açmak için kullanılan uzun, ağır ve bir ucu sivri demir 2) hlk. Taş kaldırmakta kullanılan uzun demir çubuk veya basit, ağaçtan kaldıraç Taşı tekrar yerine koymazsak balta ve küskü ile onu kaldırır, aşağı yuvarlarız … Çağatay Osmanlı Sözlük
tırnak — is., ğı, anat. 1) İnsanda ve birçok omurgalı hayvanda parmak uçlarının dış bölümünü örten boynuzsu tabaka Zarfın ucunu tırnağımla yırttım. A. Gündüz 2) Kanca gibi araçların kıvrık yeri 3) den. Gemi demirinin ucundaki yassı parça 4) Ciltçilikte… … Çağatay Osmanlı Sözlük
zımbalamak — i 1) Bir şeyin üzerinde zımba ile delik açmak Belki o biletleri zımbalayan delikanlı karnesini ona vermiş, bir de çay içirmiştir. S. F. Abasıyanık 2) argo Bıçaklamak, bıçakla vurmak, öldürmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
er — er,erkek, adam I,16, 21, 24, 33, 34, 35, 36. 37, 38, 49, 54, 63, 71, 99, 104, 124, 128, 139, 146, 147, 148 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
NAKB — (C.: Enkâb) Delmek, delik açmak. * Girmek. * Dağ içindeki yol … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaçmak — e, ar 1) Hızla koşup bir yere saklanmak Bir tehlike sezdiğin anda hemen eve kaçarsın. H. R. Gürpınar 2) nsz Kimseye bildirmeden bulunduğu yerden ayrılmak, firar etmek Silahını hatta başındaki şapkasını bırakıp kaçıyor. R. E. Ünaydın 3) den… … Çağatay Osmanlı Sözlük