-
1 cep
cep feneri Taschenlampe f;cep harçlığı Taschengeld n;cep kitabı Taschenbuch n;cep saati Taschenuhr f;cep (telefonu) fam Handy n;cepte in der Tasche; fig gemacht, geregelt;cepten aramak vom Handy aus anrufen; -
2 cep
1) Tasche f\cepten vermek aus der eigenen Tasche bezahlencebi para görmek ( fam) zu Geld kommenbir şeyi cebine indirmek [o atmak] ( fam), in die eigene Tasche steckencebini doldurmak ( fam) in die eigene Tasche wirtschaftenbirini \cepten aramak jdn übers Handy anrufen -
3 çıkarmak
vtcebinden bir mendil çıkardı er nahm aus der Tasche ein Taschentuch heraus, er holte aus der Tasche ein Taschentuchbunun nereden geldiğini çıkaramadım ich habe nicht herausbekommen können, woher das kommtdoğru saydın mı? ben 15 çıkarıyorum hast du richtig gezählt? ich komme nur auf 153) ( diş) bekommen4) ( yasa) erlassen5) ( artırmak) erhöhenbir şeyi yüz katına \çıkarmak etw um das Hundertfache erhöhen9) ( sindirim yolundan dışarı atmak) ausscheidenayakkabılarını çıkardı er zog seine Schuhe aus12) ( sonunu getirmek) abschließen, zu Ende führensağ/sol \çıkarmak seine Rechte/Linke einsetzen15) birine dil \çıkarmak jdm die Zunge herausstrecken16) bir şeyi aklından [o kafasından] \çıkarmak sich etw aus dem Kopf schlagen
См. также в других словарях:
cebinden çıkarmak — (birini) ondan çok üstün olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
başını acemi berbere teslim eden, pamuğunu cebinden eksik etmez — iş başına deneyimsiz yönetici getirenler, ondan kaynaklanan sıkıntı ve zararları çekmeye hazır olmalıdırlar anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
altın — is., kim. 1) Atom sayısı 79, atom ağırlığı 196,9 olan, 1064 °C de eriyen, kolay işlenen, yüksek değerli, paslanmaz element, zer (simgesi Au) Altın çok eski zamanlardan beri para basımında kullanılmaktadır. 2) sf. Bu elementten yapılmış Müsteşar,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
arşınlamak — i 1) Arşınla ölçmek 2) Amaçsız, geniş adımlarla dolaşmak Şöyle bir arşınladı iskeleyi, sonra cebinden bir düdük çıkarıp öttürdü. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir tomar — sf. Pek çok, fazla Cebinden bir tomar para çıkarmış, sayıyordu. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
cep — is., bi, Ar. ceyb 1) Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça Elleri ceplerinde, kapıdan kapıya gidip geliyor. M. Ş. Esendal 2) Trafiği kolaylaştırmak, araçların… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkarmak — den 1) Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı. Ö. Seyfettin 2) i Sonunu getirmek Bu para ile ayı çıkarırız. 3) i Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek 4) i Bulmak, ortaya koymak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ense — is., anat. Boynun arkası Cebinden küçücük siyah bir mendil çıkardı. Yüzünü, gözünü, ensesini, boynunu sildi. S. F. Abasıyanık Birleşik Sözler ense çukuru ense kökü ensesi kalın Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ense kulak yerinde olmak ense… … Çağatay Osmanlı Sözlük
güderi — is., Far. gevderī 1) Genellikle geyik veya keçi derisinden yapılmış yumuşak ve mat meşin 2) sf. Bu meşinden yapılmış Arka cebinden büyük bir güderi tabaka çıkarmıştı. M. Yesari Birleşik Sözler güderihane … Çağatay Osmanlı Sözlük
kaba — sf. 1) Özensiz, gelişigüzel yapılmış, zevksiz, sakil, ince karşıtı Cebinden kaba fil dişi saplı bir de çakı çıkardı. Ö. Seyfettin 2) Taneleri iri Kaba çakıl. 3) Terbiyesiz, görgüsü kıt, nezaketsiz (kimse) Kaba, hantal, şivesiz, bir sürü adamlar… … Çağatay Osmanlı Sözlük