-
1 заставать
bulmak,yakalamak* * *несов.; сов. - заста́тьbulmak; yakalamak ( застигать)я не заста́л его́ до́ма — onu evde bulamadım
война́ заста́ла его́ в Ки́еве — savaş başladığı zaman Kiev'deydi
-
2 улучать
-
3 урвать
-
4 исчисляться
убы́тки исчисля́лись ты́сячами — zarar binleri buluyordu
-
5 найти
-
6 подбирать
несов.; сов. - подобра́ть1) yerden almak; toplamakподбира́ть коло́сья — başak toplamak
подобра́ть ка́мешек — yerden küçük bir taş almak
2) (подходящее, необходимое) seçmek; aramak; bulmak; arayıp bulmak тк. сов.подбира́ть ри́фму — kafiye aramak
подобра́ть ключ к замку́ — kilide uyacak bir anahtar bulmak
подобра́ть назва́ние чему-л. — bir şeye ad bulmak
он говори́л по-англи́йски, (тща́тельно) подбира́я слова́ — İngilizceyi sözcükleri seçe seçe konuşuyordu
3) çemremek; büzmek; (içeri) çekmek (напр. живот)подбира́ть подо́л (ю́бки) — eteğini çemremek
подбира́ть гу́бы — dudaklarını büzmek
-
7 разгадывать
несов.; сов. - разгада́ть1) çözmek; bulmakразга́дать зага́дку — bilmeceyi çözmek / bulmak
2) bulmakразгада́ть план проти́вника — düşmanın planını bulmak
разгада́ть та́йну — sırrı çözmek
-
8 достигать
varmak,ulaşmak,erişmek* * *несов.; сов. - дости́гнуть, дости́чь, врзvarmak; ulaşmak; erişmek; bulmakдости́чь бе́рега — kıyıya varmak, kıyıyı bulmak
э́ти дере́вья достига́ют 20 ме́тров в высоту́ — bu ağaçlar 20 metreye kadar boylanır
э́та ры́ба достига́ет 40 сантиме́тров в длину́ — bu balığın boyları 40 santimetreye kadar olur
дости́чь сорокале́тнего во́зраста — yaşı kırka varmak; kırk yaşına gelmek; kırkını bulmak
достига́ть це́ли — amaca varmak / ulaşmak
уда́ры пра́вой не достига́ли це́ли — спорт. sağlar kısa düşüyordu
дости́чь соглаше́ния — anlaşmaya varmak
дости́чь большо́го прогре́сса в чём-л. — bir şeyde büyük bir ilerleme kaydetmek
дости́гнутые успе́хи — elde edilen başarılar
дости́чь неви́данных масшта́бов / разме́ров — görülmedik boyutlara varmak
расхо́ды дости́гли ста рубле́й — harcamalar yüz rubleyi buldu / yüz rubleye çıktı
поте́ри дости́гли ста челове́к, включа́я ра́неных — kayıplar, yaralılar dahil yüze ulaştı
э́тим ты ничего́ не дости́гнешь — bununla bir şey elde edemezsin
-
9 обретать
несов.; сов. - обрести́edinmek; bulmak; kavuşmakобрести́ свобо́ду — özgürlüğüne kavuşmak
обрести́ но́вых друзе́й — yeni dostlar edinmek
обрести́ пре́жнюю фо́рму — спорт. eski formunu bulmak
обрета́ть си́лу — güçlü hale gelmek, güç sahibi olmak
обрести́ со́бственное лицо́ — kendi kişiliğini bulmak
наконе́ц он обрёл поко́й — nihayet rahat yüzü görebildi
-
10 попадать
I поп`адатьсов.II попад`ать1) isabet etmek, raslamak; bulmak; vurmak; isabet ettirmek, tutturmakпу́ля попа́ла в цель — kurşun hedefe isabet etti / hedefini buldu
он вы́стрелил, но не попа́л — attı ama isabet ettiremedi / tutturamadı
он це́лился в ру́ку, а попа́л в плечо́ — eline nişan alıp omuzunu vurdu
он попа́л (мячо́м) в шта́нгу — topu direğe çarptırdı
попа́сть ного́й в стре́мя — ayağını üzengiye geçirmek
2) (проникать, пробираться) girmek; sokulmakкак он суме́л попа́сть в дом? — eve nasıl girebildi?
дождь туда́ не попада́л — oraya yağmur işlemiyordu / vurmuyordu
3) (оказываться где-л.) gelmek; kendini bulmak, düşmekмы, наве́рно, не туда́ попа́ли — biz yanlış yere gelmişiz
мы (с ним) попа́ли в оди́н ваго́н — aynı vagona düştük
он попа́л в чёрные спи́ски — kara listeye alınmıştı
Вы не туда́ попа́ли (ответ по телефону) — yanlış açmışsınız efendim
4) (достигать какого-л. места) varmak; bulmakра́ньше трёх домо́й не попадём — üçten önce eve varamayız
как туда́ попа́сть? — oraya hangi yoldan gidilir?
письмо́ ему́ (в ру́ки) не попа́ло — mektup eline geçmedi
5) ( быть принятым) girmek; alınmakон не попа́л в институ́т — enstitüye / yüksek okula giremedi
6) kaçmakему́ в у́хо попа́ла вода́ — kulağına su kaçtı
7) basmakпопа́сть (ного́й) в грязь — çamura basmak
попа́сть ного́й в капка́н — ayağını kapana kaptırmak / tutturmak
8) düşmek;...lık olmakпопа́сть под суд — mahkemeye düşmek, mahkemelik olmak
попа́сть в больни́цу — hastaneye düşmek; hastanelik olmak
попа́сть под маши́ну — araba altında kalmak
попа́сть в плен — esir düşmek
попа́сть в беду́ — başı belaya girmek
попа́сть под дождь — yağmura tutulmak / yakalanmak, yağmur yemek
попа́сть в бу́рю — fırtınaya yakalanmak, fırtına yemek
попа́сть в тюрьму́ — hapse girmek
попа́сть в ру́ки поли́ции — polisin eline düşmek
9) безл., разг., в соч.••где попа́ло — rasgele yerde
куда́ попа́ло — rasgele yere
как попа́ло — gelişigüzel
чем (ни) по́падя — eline / ellerine ne geçerse... Onunla
-
11 раскрывать
несов.; сов. - раскры́ть1) (шкаф, окно, зонт, часть тела и т. п.) açmakраскры́ть глаза́ (от удивления) — gözleri hayretle büyümek
2) врз bulmak; meydana çıkarmakраскры́ть преступле́ние — перен. cinayetin failini bulmak
раскры́ть секре́т / та́йну чего-л. — перен. bir şeyin sırrını çözmek / bulmak
раскры́т за́говор — перен. bir komplo meydana / açığa çıkarıldı
••раскры́ть объя́тия — birine kollarını açmak
-
12 винить
suçlamak,suçlu bulmak* * *suçlamak, suçlu bulmakты меня́ не вини́! — bana kabahat bulma!
-
13 выбирать
-
14 выискать
-
15 выход
çıkış; çekilme,istila; üretim* * *м1) ( действие) çıkma, çıkış; ayrılma, çekilme, istifa (etme) ( из организации)вы́ход из пике́ — ав. dalıştan çıkış
пра́во вы́хода из догово́ра — anlaşmadan çekilmek hakkı
вы́ход из кри́зиса — bunalımdan çıkış
вы́ход на орби́ту — yörüngeye oturma
2) çıkış (yeri); kapı; mahreç (-ci)из э́той пеще́ры два вы́хода — bu mağaranın iki çıkışı var
в за́ле три вы́хода — salonun üç kapısı var
у страны́ нет вы́хода к мо́рю — ülkenin denize mahreci yok
3) перен. (из затруднения и т. п.) çıkar yol, çıkış yolu, çareнайти́ вы́ход (из положе́ния) — çıkış yolunu bulmak, çaresini bulmak
ино́го вы́хода у нас нет — başka çaremiz yok
э́то - не вы́ход (из положе́ния) — bu, çıkar yol değildir
4) (книги, журнала и т. п.) çıkma5) ( продукции) üretimвы́ход зерна́ с (ка́ждого) гекта́ра — hektar başına tahıl üretimi
••быть на вы́ходах — театр. figüranlık yapmak
знать все ходы́ и вы́ходы — girdisini çıktısını bilmek
-
16 дорожить
değer vermek,değerli bulmak* * *değer / kıymet vermek; değerli bulmakдорожи́ть чьим-л. мне́нием — fikrine değer vermek
не дорожи́ть свои́м вре́менем — vaktini boş geçirmek
-
17 заключаться
ibaret olmak; son bulmak,bitmek* * *1) ibaret olmakвопро́с заключа́ется в сле́дующем — mesele şundan ibarettir
2) ( завершаться) son bulmak; bitmek -
18 нападать
saldırmak* * *I нап`адатьсов.düşmek; düşe düşe birikmekII напад`атьнесов.; сов. - напа́сть1) saldırmak; basmak; baskın yapmak (совершать внезапный налёт на деревню, помещение и т. п.)2) разг. (о с.-х. вредителях) dadanmak, musallat olmakна де́рево напа́л како́й-то червь — ağaca bir kurt dadandı
напа́сть на след кого-чего-л. — birinin, bir şeyin izini bulmak / yakalamak
4) ( овладевать) kapılmak; almak; sarmakна неё напа́л страх — korkuya kapıldı; onu bir korkudur aldı
5) разг. (обрушиваться с упреками и т. п.) çatmak; saldırmak -
19 нащупывать
1) el yordamıyla aramak; el yordamıyla bulmak тк. сов.он нащу́пал (како́й-то) ка́мень — (yoklayan) eli bir taşa değdi
2) перен. yoklamak; aramak; arayıp bulmak тк. сов.нащу́пывать по́чву — zemin yoklamak
-
20 отгадывать
несов.; сов. - отгадатьçözmek, bulmak, bilmekотгада́ть загадку — bilmeceyi çözmek / bulmak
См. также в других словарях:
bulmak — I, 123, 215, 304, 360, 384, 398, 407, 445, 463, 508; I I, 21, 22. 29, 316; III, 12, 90, 440 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
bulmak — i, ur 1) Arayarak veya aramadan bir şeyle, bir kimse ile karşılaşmak Kafam her an bir konu bulmak için binbir çeşit şeye müracaat ediyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyi elde etmek 3) Kaybedilen bir şeyi yeniden ele geçirmek Paramı buldum. 4) Varlığı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bulmak — olmak, mevcud … Çağatay Osmanlı Sözlük
formül bulmak — bir işi çözümleyecek çıkar yol bulmak, çözüm bulmak O, bu nazik duruma karşı bir formül bulmuştu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir yolunu bulmak — 1. bir işi sonuçlandırmak için çare bulmak 2. çare bulmak, çözüm üretmek Hemen bir yolunu bulurlar yükü üstlerinden aşırmanın. A. Ağaoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
layığını bulmak — 1) dengini, yaraşır eşini bulmak 2) hak ettiği cezayı bulmak İster misin, Tayfun un da gözüne ilişsin; layığını bulmuş diye sevinsin. S. M. Alus … Çağatay Osmanlı Sözlük
alıcı bulmak — müşteri bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
antipatik bulmak — sevimsiz bulmak, kanı kaynamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bal alacak çiçeği bilmek (veya bulmak) — çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek, bulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
haklı bulmak — davasını, iddiasını, düşüncesini, davranışını doğru bulmak, yerinde görmek Müdür onu haklı buldu … Çağatay Osmanlı Sözlük
koca bulmak — kız veya kadın kendisi ile evlenecek bir erkek bulmak Üstelik kadının adı da çıktı, bir daha koca bulamadı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük